Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 11 Ocak 2025 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Bir ülkenin kalkınmışlık düzeyi kişi başına düşen milli gelir ile ölçülüyor. Kişi başına gelir yüksekse ülke insanının refahının daha çok olduğunu göreceli de olsa görüyor ve karşılaştırma olanağı buluyorsunuz. Aynı metotla bir hesaplama yaparsanız, size yaklaşık da olsa ülkeler için bir fikir verebiliyor.

Bazı uzmanlar ise, milli gelir hesaplamasını yeterli bulmuyor. Kişi başına düşen gelirin belirli bir ülkede kişilerin gerçek yaşam ve refah düzeyini yansıtmadığını söylüyorlar. Onun için de başka hesaplamalar yapılıyor. Gelir adil dağıtılıyor mu diye. Bütün bunlar matematiksel formüller ve iktisatçıların, ekonometri bilimi ile uğraşanların ve çoğu zaman da matematikçilerin buldukları ölçüm metotlarıdır. Hepimiz bunlardan yararlanıyoruz ve hesaplamaları da bu metotları kullanarak yapıyoruz. Ancak gerçekten bir ülkenin kalkınmışlık düzeyini ölçmek için sadece matematiksel formüller ve veriler yeterli mi?

Çevrenize bakarsanız, yeterli olmadığı görülüyor. Refahın başka bir aşama olduğunu görüyorsunuz. Konuyu kişisel duruma bile indirgersek, örneğin elinize çok para geçmesi, daha kültürlü olduğunuz veya daha iyi sağlık hizmeti aldığınız anlamına gelmiyor. Sürekli spor yapıyor veya çok iyi besleniyorsunuz demek de değil. Hele, çocuklarınız çok iyi eğitiliyor, hiç değil.

Aslında, bir ülkenin kalkınmışlık düzeyi kesin olarak spor ve sanatla uğraşanların adedinin çokluğu ile ilgili.

Başta bu tanım, pek bilimsel görünmese de, daha duyarlı baktığınızda resim ortaya daha net çıkıyor. Türkiye'de bakın çevrenize, en çok sorun günlük yaşamda var. Adını da ekmek kavgası koymuşuz. Kendimizi kandırıyoruz. Çünkü bu sadece ekmek kavgası değil. Kendi kendimizle olan kavgamız.

Doğa en iyi öğretmen, nasıl doğada ilahi bir denge var, kendi ırkını, soyunu korumak işin aslı. Biz insanoğlu adına ekmek kavgası diye mazeret uydurduğumuz savaş, hiçbir kural tanımıyor. Birbirimizi de doğayı kırıp geçiriyoruz, ekonomik kuralları bile bir boğaz kesme savaşı olarak algılıyoruz.   

Viyana'nın nüfusu 500 bin bile değil. Aynı gece 40'ı aşkın tiyatro sahne alıyor. Her yerde konser var. Belki Viyanalılar,  İstanbullular'dan daha zengin değil, ama herkes bir sanat dalı ile ilgileniyor. Geceler, bütün tiyatro ve konserler dolu. Spor sahaları da herkese açık. Diyabetli çocuklara spor yaptırmaya kalksanız İstanbul'da nereye gideceksiniz. Kaç eskrim öğretmeni bulurusunuz.  

Müziğin karnı doyurmadığı söyleyen olabilir ama ruhu doyurduğu bir gerçek. Moskova'da her ilkokulda keman, piyano öğretmenleri var. Bazen ders verecek öğrenci bulamıyorlar. Biz ise okullarda müzik, resim ve beden eğitim derslerini kaldırıyoruz. İki temel beden eğitim zorunluluğu olan yüzme ve atletizm Türkiye'de kaç okulda yapılıyor. Kaç öğretmenimiz var ve kendilerini ne kadar bu işe adamışlar. Öğrencisi üzerinden para kazanmak için, doping belasına gençlerle, bulaştıranları görünce doğrusu akla eski Doğu Bloku akla geliyor.

Eskisi gibi de değil artık dünya. Sanat, spor bayağı para kazandırdığı gibi, birçok kilit de açıyor. Kültür ve diyalog, dünya ile rekabet ve tanışma fırsatı sağladığı için, ilerleme de daha çabuk oluyor.

Kalkınma aslında ülke kalkınması ilerlemesinden çok bireylerin ilerlemesi ve refahı yakalaması ile ilgili, refahı yakalamak ise sadece maddi değil. Isınabilirsiniz, eviniz barkınız, arabanız da tatiliniz de olur ama hiçbir şeyiniz yoktur. Çünkü sanattan, spordan, dosttan hayattan yoksun kalmışsınızdır.

Söylenecek çok şey var, ekmek parasını doğrultamayanlar, nasıl sanatı, sporu düşünsünler? Belki onları düşünmedikleri için ekmek parasını bulmakta zorlanıyorlar. Belki de bu doğrular kendilerine öğretilmediği için de sıkıntıdalar.

Türkiye için model belli, biz önce Türkiye'de her şeyden önce anayı eğitmek ve ilk her şeyi ona öğretmek zorundayız. 

 

Mithat MELEN

http://www.dunyagazetesi.com.tr/

Ekleme Tarihi
10.12.2009
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız