1935'te zamanın Ekonomi Bakanı Celal Bayar başkanlığında toplanan ilk şûradan sonra bugünden geriye kalan 74 yılda fındık sektörünün tamamında "Bir arpa boyu yol mu gitmişiz?"
Bu soruya, "Tamamen öyle" cevabını verirsek haksızlık etmiş oluruz. Nicelik olarak rakamlar, üretimde, ticarette ve ihracatta artmıştır. Türkiye fındık alanları 100 bin hektardan 700 bine, üretim miktarı 50 bin tondan 800 bin tonun üzerine çıkmıştır. Yani varlık ve gelir her kesim için artmıştır. Ancak rakamlar küçük iken var olan sıkıntıların yarattığı sorunların, büyüdükçe artması kadar da tabii bir şey olamaz. Fındıkta da öyle olmuştur.
Özellikle arz-talep dengesinin baz alınmaması nedeniyle yaşanan sorunlar, günü birlik dediğimiz kısa vadeli politikaların siyasi erk sahiplerinin oy hesabıyla yaptığı tercihler nedeniyle büyüdükçe büyümüştür.
Sorunlar büyürken, fındıkta var olan kesimler arasındaki uzaklık da artmıştır. Ortak akıl, ortak hareket adeta rafa kaldırılmıştır.
O nedenle geride kalan 74 yıllık süre zarfındaki en önemli gelişmelerden birini de hatta gelecek için en önemlisini de Ulusal Fındık Konseyi'nin (UFK) kuruluşu teşkil etmiştir. Bugün, bunu çok daha iyi anlıyoruz.
Destek primle olabilir
2007'nin temmuz ayında kurulan, 2008 ocak ayında ilk genel kurulunu yapan, bu yılın ocak ayında da bir yılını tamamlayıp, ikinci genel kurulunu gerçekleştiren UFK'da, fındık üreticisinden ihracatçısına kadar yer alan tüm kesimlerin temsilcileri, artık ortak akıl etrafındaki birlikteliklerini pekiştirmektedirler.
Mesela, fındık üreticisinin desteklenmesinin artık prim sistemiyle olabileceği, maliyet ve rekolte tespitlerinin birlikte yapılabileceği, üretmek kadar pazarlamanın da önemli olduğu, fındığa sadece fiyat üzerinden bakılmasının doğru olmadığı konularında hemfikirlik artmaktadır.
Samsun'da son yapılan genel kurula katılan sektör temsilcileri, verim ve kalitenin artırılması, maliyet ve rekolte tespitine şubat ayında UFK'nın Araştırma ve Danışma Kurulu tarafından başlanılması, sektörden siyasetin elinin çekilmesi ve kararların ekonomik kaideler çerçevesinde alınması konusunda net ve kati görüşler ortaya koymuşlardır.
1938'de gerçek kooperatifçilik yapmak üzere kurulan, ancak 1964'te devleti yöneten siyasilerin inisiyatifine terk edilen Fiskobirlik ile 2006'da onun yerine ikame edilen Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) eliyle uygulanan fiyat ve alım politikaları ile bir yere varılamayacağı sağduyu ve kısa yoldan para kazanma eğilimi olmayan, sektörün geleceğini düşünen herkes tarafından artık anlaşılmıştır.
Toplumsal çıkarlar öncelikli
Onun için, fındık için UFK çatısı altında bir araya gelen bizler, artık, "Bundan sonrası farklı olacak" diyoruz. Üreticisinden tüketicisine kadar her kademede fındıkla iştigal eden, geçimini bu üründen temin edenler, özellikle siyasilerin oy hesabı ile sektörün içine çomak sokmasını artık istemiyoruz. Onların devlet adına yapması gerekenlerin, UFK çatısı altında birleşenlerin tek elden yapacakları istekler için gereken yasal düzenlemelerle meşgul olmalarını bekliyoruz.
Kısacası herkesin kendi üzerine düşen görevlerle meşgul olmasını bekliyoruz.
Çünkü, geçmişin yanlışları ile artık bir yere varılamayacağı, son yıllarda özellikle de 2008 ürününde yaşananlarla anlaşılmıştır.
Bu yanlışların "sona doğru" gittiğini, bundan sonra ise "gerçeklerin ve doğruların" olacağını biliyoruz, görüyoruz. Herkesin de görmesini, "pire için yorganı yakmamalarını istiyor", kişisel çıkarlardan önce sektörün toplumsal çıkarlarına öncelik verilmesini bekliyoruz.
sebahattin Aslantürk
referansgazetesi.com |