Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 11 Ocak 2025 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Bundan bir ay kadar önce yazdığım bizi sanal bir dünya içine iten, hiçbir sorunla ilgili tam bilgilenmemizi ve çözümü ortaya koymamızı engelleyen "Kayan gündem" yazım sonrası birçok dostum ve okurum benimle aynı duyguları paylaştıklarını ifade etmişlerdi.

Ama o günden bu yana değişen bir şey olmadığı gibi yine kayan bir gündem içinde, reel ve önemli sorunları gündemimizde ön sıralara alamıyoruz. Gündem yine sürekli olarak kayıp bizi sanal dünyanın boşluğuna itmeye devam ediyor.

Bir süre önce "Kayan gündem" yazımda, gündeme gelen hiçbir sorunu, tam öğrenemeden, ortaya koyulan sorunun çözümüne ulaşmadan gündemden düşürüp, yeni gündem maddelerini ortaya çıkardığımızı, bunun bütün toplumu "gündemdeki hiçbir sorunu nedenleriyle ele alıp çözümüne ulaşılmadığı için gündem şaşkını" yaptığını yazmıştım. Oysa, gündemimizde çözüm bekleyen birçok önemli ekonomik ve siyasal sorun olduğunu hepimizin bildiğini, bunların tek tek ele alınıp çözümüne kadar gündemde kalması gerektiğini ortaya koymuştum.

Benim bu duygularımı n benzerini birçok okurumun ve dostumun o yazı sonrasındaki yazdıkları ve söylediklerinden öğrenmiştik. "Kayan gündemin yarattığı gündem şaşkınlığını" beni arayan birçok dostum ve okurum paylaşmıştı.

Şimdi o günden bu yana yaklaşık bir aylık dönemdeki gelişmelere bakıyorum değişen hiçbir şey yok. Yine gündem bir yandan bizi sanal tartışmalara iten olayların öne çıkmasıyla sürüyor. Bir yandan önemseyip çözümünü gözlememiz gereken olaylar, gündemin ön sırasında bir an durup hızla geri plana itiliyor.

Bir bakıyorsunuz 30 yıl önce Abdi ipekçi'yi öldürüp hapisten kaçtıktan sonra Papa'ya suikast düzenleyip girdiği hapiste, İtalya ve Türkiye'de cezasını tamamlayıp hapisten çıkan Ağca'nın davul zurnalı kahramanca karşılanması gündeme oturuyor. Ardından bir yandan 30 yıl önce Abdi İpekçi cinayeti sonrası bu cinayeti sadece 20 yaşındaki bir gencin işi görünümünde sonuçlandıran eksiklikler taşıyan sorgunun taraflarının birbirlerini suçlayan, perde arkasına ışık tutmayan tartışmalar ekranları kaplıyor. Ağca'nın hapisten çıktığında kaldığı 5 yıldızlı otele ödenen paradan, film için hatırat satmasına, kendini Mesih ilanına, hristiyan olma isteğiyle Vatikan'a gitme talebine kadar, birçok magazinel malzeme gündemin ön sırasında ortaya dökülüyor. Ama, cinayetin arkasındaki sırın 30 yıllık karanlığının perdesi kaldırılıp, Türkiye'nin hukuk devleti olması yolunda bir adam atılmıyor.

Ardından artık hemen hemen Taraf gazetesinde günlük tefrika haline getirilen belge yayınlarına bir yenisinin eklenmesinin ardından,  o haberin yayınlandığı günün akşamı Televizyon kanallarında, yine açıklıktan çok kafa karıştıran saatler süren programlar ortaya çıkıyor. Bu yetmiyormuş gibi ertesi gün gazetelerde konu manşetlerden sürdürülüyor. Belgeler döneminde yönetimde olan general rütbeli askerler inandırıcılığı tam olmayan, boşluklar taşıyan savunmalarıyla ortaya çıkıyor. Genel kurmay başkanı ile başbakan yine 1.5 saatlik toplantı yapıp, hiçbir açıklama yapmadan evlerinin yolunu tutuyor. Genelkurmay sitesinde ise olaya açıklık getirmeyen savunma mekanizması içeren bir açıklama/yalanlama yayınlanıyor. Savcılık tarafından bir soruşturma daha açıldığı belirtiliyor. 1980 Anayasasına göre başka karar alması mümkün olmayan Anayasa Mahkemesi askerlere sivil mahkeme yargısını açan Hükümetin hazırlayıp meclisten geçirdiği yasayı muhalefetin talebiyle iptal ediyor. Bu karar sonrası sivil mahkemelerdeki asker kişi yargılamalarının, 2003-2004 yıllarındaki cunta soruşturmalarının bu durumda ne olacağı sorusu kafalarımıza yerleşiyor.

Oysa biliyoruz ki, bizim öncelikli meselelerimizden birisi 1980 Askeri Cuntasının hazırladığı haki renkli Anayasa'nın sivilleştirilmesi. Bu muhalefetiyle, iktidarıyla herkesin karşı olduğu ve değişmesini istediği Anayasa konusu bir ara tartışılır gibi gündemde ön sıraya gelse de hemen gündemde öne gelen bir konuyla gündemden düşürülüyor.

Aynı şekilde bizim için hayati olan, demokratikleşme ve hukuk devleti olma yolundaki reformlar konusu da, secim ve siyasi partiler yasasın da zorunlu değişiklikler de, ekonomi gündeminde süreklilik taşıması gereken reform gerektiren kayıt dışılıkla mücadele, istihdam/işsizlikle mücadele de, vergi adaleti çalışmaları da, kalkınma ve büyümenin sürekli kılınması konusunda önlemler de, gündemde öne çıkamıyor. Bunlar gibi IMF anlaşması, STA'ların yarattığı zararlar konusunda Gümrük Birliği ve AB ilişkilerinin yenilenmesi gerekliliği de, Stratejik ortaklıktan model ortaklığa geçtiğimiz söylenen Amerika'ya ihracatımızın giderek erimesine karşı önlemler de gündemde bir ara görünüp, gelişme kaydedilmeden kayan gündemin altında kalıyorlar.

 Bunda yanlış olan bir şey olduğu kesin, ama yapılması gereken, toplu olarak içine düştüğümüz bu sanal dünyadan, kayan gündemden kurtulmanın yolunu hep birlikte aramanın zorunluluğudur.

 

Osman AROLAT

http://www.dunyagazetesi.com.tr/

Ekleme Tarihi
25.01.2010
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız