Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 11 Ocak 2025 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Eskilerde, ilkokul kitaplarında demokrasi, ‘Halkın kendi kendini idaresidir' diye anlatılırdı. Bugün ne yazıyor bilmiyorum ama sanırım bu ‘kendi kendine idare' işini biz pek doğru kavrayamamışız; herkes için, her kesim için farklı sonuçlar verebiliyor.   Son günlerde televizyonlarda, gazetelerde bir demokrasi, demokratlık muhabbetidir gidiyor. Benim de çorbada tuzum olsun dedim, bu yazı çıktı ortaya. Eskilerde, ilkokul kitaplarında bu demokrasi, "Halkın kendi kendini idaresidir" diye anlatılırdı. Bugün ne yazıyor bilmiyorum ama sanırım bu "kendi kendine idare" işini biz pek doğru kavrayamamışız; herkes için, her kesim için farklı sonuçlar verebiliyor, son halimiz "herkesin demokrasisi kendine" gibi bir "açılım" sergiliyor. "Demokraside olur böyle şeyler" diyerek gelin alt alta aklımıza geldiği gibi sıralayalım, toplumun kendi kendini idare adına, idare etsin diye "idare ediver abi" mantığı ile seçip parlamentoya gönderdiği temsilcileri ile başlayalım. Meclis'teki vekillerin hatırı sayılır bölümünün dosyaları, suçları var, yargılanmaları gerek ama yargılanamıyorlar. İçlerinde hırsızlık, sahtekârlık, tecavüz, uyuşturucu dahil nice suçtan suçlu olanlar, bizim demokrasimiz gereği yargılanamıyor. Suç işleyen bürokrat da kolay kolay yargılanamıyor, her ne demekse amirinin izin vermesi gerekiyor. Bizim demokrasi, amirlerin hep masum olacağını düşünmüş olmalı. Buradaki "biz" kavramı önemli; çünkü hepsi "biziz". Bilenler hep söylerler, bir ülkenin parlamentosu, o ülkenin ortalamasını yansıtır diye. Otobüs şoförü olmak için ilköğretim şartı varken milletin temsilcisi olabilmek, gerektiğinde bakan olabilmek için okur-yazar olmak yeterli. Bu bizim demokrasimiz için anlamlı değil mi? İsteyenin istediği kamu arazisine, ormanın içine, her şeyi ile kat kat kaçak inşaat yapabildiği, elektriği, suyu kaçak kullandığı, büyük şehirlerin yarısından fazlasının kaçak olduğu bir ülkede, demokrasi olmadığını kim iddia edebilir. Olmayan evi bol boyalı resimlerle "Sen parayı hele ver, ben sana bin sekiz yüz tanesini birden yapacağım" diye satma özgürlüğü bizden başka hangi demokrasilerde var, hiç araştıranınız oldu mu?   Bağırıp çağırarak muhalefet İnsanları yüksek faizlerle borçlandırıp, sonra evini barkını elinden alma özgürlüğü, bizim para ile haşir neşir olanlarımıza verilmiş demokratik bir hak değil mi? Pazarda, çarşıda, sokakta, tezgâhta kredi kartı satmak demokratik olmamak demek mi? Bir pantolon bir gömlek idare ederken, birden bire ülkenin önemli işadamı olabilmek, bizde demokrasi yoksa mümkün olabilir mi? Birkaç gariban yandaşa iş yaratacağım diye okul bebelerini bir gecede yirmi yıllık araçlara doldurup, yanlarına da cahil bir insanı öğretmen olarak vermek, ben yaptım oldu özgürlüğü demokrasiden bağımsız düşünülebilir mi? Ülkede meslek eğitimini kendi çıkar çevresi için, siyasi geleceği için perişan etme özgürlüğü demokrasimizin nimeti değil mi? Hazineden çuval yükü ile yardım parası alıp, sadece bağırıp çağırarak muhalefet yapıyormuş gibi görünerek hiçbir şey yapmamak, siyaseten ele geçirilmiş koltuğu bırakmamak için "her şey mubah özgürlüğü" demokrat olmayışımızla izah edilebilir mi? İktidarların torba yasa adı altında ne olduğu anlaşılmayan, kimsenin haberi olmadan yasa çıkartma özgürlüğü bizim gibi demokrat olan kaç ülkede var? Mahkemelerin sekiz, on yıl sürebilmesi, insanların yıllarca tutuklu adı altında hapishanelerde tutulması demokrasimizin kurtarılması için değil mi? Hele İstanbul İtfaiyesi'nin, "şaka gibi geliyor ama gerçek", özelleştirme adı altında deniz feneri davası sanıklarının bir şirketine verilmesi demokrasimiz ile mümkün olmadı mı? Kızmaya hakkınız var mı, becerikli olup siz alsa idiniz, elinizi tutan mı oldu?  

 Para basma özgürlüğü Devletin silahlı memurlarına, diğer memurlarını dövdürüp havuza atsalar da işlerini kaybeden Tekel işçilerinin özgür bir şekilde yürüyüp eylem yapmaları, demokratik tepkilerini özgürce göstermeleri, demokrasi yokluğu mudur, demokrasinin çokluğu mudur? Üniversitelerin rektör seçimlerinde en düşük oyu alan adayı "bizdendir" diye rektör atamak demokrasimizin zaferi değil midir? Bahçeşehir Üniversitesi'nde "AB Başmüzakerecimizin" protestocu talebelere demokrasinin bütün nimetlerini kullandırarak "iki dakika protesto süresi" tanıyıp sonra ite kaka salondan attırması demokrasi değildir, demokratik değildir de nedir? Demokrasimiz her şeye izin veriyor dostlar, becerebilirseniz; üç öğretim üyesi, iki fakülte ile bir vakıf üniversitesi kurabilir, ilim irfan sahibi yandaşlar yetiştirebilirsiniz. İşportadan alacağınız Çin malı kaçak aletler ile paşa gönlünüzün istediğini dinleyebilirsiniz, bundan büyük özgürlük mü olur? Trafikte istediğinizi yapmak, demokrasimizin size tanıdığı bir ayrıcalık değil midir? Örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz; gelin en büyük özgürlüğümüzden söz ederek bitirelim yazıyı. Para basma özgürlüğümüz; devletin parasını basmak yasak ama eline bir bankanın çek defterini geçirebilen her vatan evladı özgürce basıyor kendi parasını. Öyle basıyor ki, para basma yetkisini elinde tutan Merkez Bankası'nın böyle bir yetkisi yok. Ülkede en büyük para "iki yüz lira". Alıyor çek defterini, her bir yaprağına ister ise "iki yüz bin lira" yazıyor. Paranın tedavüle çıkacağı tarihi de kendi belirliyor, sağlamcı ise bir de not düşüyor üstüne "tarihinde muteberdir" diye. Altına Merkez Bankası Başkanı gibi fiyakalı bir de imza atıyor, okuması yok ise bir karalama ile işi hallediyor, doğru her şeyin hâkimi piyasaya. Hatırı sayılır bir kısmı, tedavüle soktuğu bu parayı günü geldiğinde ödemeyerek hükümsüz de kılabiliyor. Alî devletimiz de bu ödemeyenleri kurtarmak için "mağdur oluyorlar" gerekçesi ile gece gündüz çalışarak koruyucu yasa çıkartıyor ki daha çok para bassınlar, özgürlüklerini doya doya yaşasınlar. Önerim bizde demokrasi yoktur diyenlerin bir daha düşünmesi. Yukarıda rastgele sıraladıklarımı demokrasiden sayıyor iseniz mesele yok, bilin ki bizde demokrasi vardır. Ama yine de unutmayın, demokrasi benzer eğitim almış insanların rejimidir. Kalın sağlıcakla. Haftaya "İstanbul Moda Haftası ve Rekabet".     Devletin silahlı memurlarına, diğer memurlarını dövdürüp havuza atsalar da, Tekel işçilerinin özgür bir şekilde yürüyüp eylem yapmaları, demokratik tepkilerini özgürce göstermeleri, demokrasi yokluğu mudur, demokrasinin çokluğu mudur? http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=135862&YZR_KOD=165  

Ekleme Tarihi
25.01.2010
Ekleyen Kişi
Kemal Erdoğan

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız