Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 12 Mayıs 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

YAZININ başlığından da anlaşılacağı üzere, Türkiye’de et fiyatlarının pahalılaşması ile işsizliğin yükselmesi arasındaki çelişki olduğunu irdelemek istiyorum. Konuya iki iktisadi kuraldan bahsederek gireceğim.

1. Kişi başına milli geliri düşük ülkelerde, gıda fiyatları milli geliri yüksek ülkeler göre düşüktür.
2. Milli geliri yaratan katma değerin yüzde 70’i emektir. Yani herhangi bir maddenin maliyetinin yüzde 70 ücretlerden oluşur.
* * *
Gelelim bu kuralların açıklamasına:
İktisatta “fiyatı alıcı belirler” diye bir kural daha vardır. Bir malı satan, sattığı mala istediği kadar yüksek fiyat talep etsin; alıcı bu fiyatı kabul etmediği sürece satış olmaz. Yani fiyat teşekkül etmez. Gıda maddeleri herkes tarafından tüketilen ürünlerdir. Dolayısıyla bu malların fiyatı, ancak zenginlerin ödeyebileceği bir yüksek seviyede değil, alım gücü düşük müşterilerin de verebileceği alçak düzeyde teşekkül eder. Sadece zenginlere satılacak miktarda üretim yapılırsa, bunları üretenler “ölçek ekonomisi”nden istifade edemezler. Düşük hacimli üretimde maliyetler yüksek olur. Satış fiyatı yüksek bile olsa pek bir para kazanılmaz. Üstelik üreticiler ürettikleri malların çoğunu satamazlarsa işsiz kalırlar. Dolayısıyla yalnız uluslar arası kıyaslamalarda değil, yurt içinde de “düşük gelirli” bölgelerde gıda maddesi fiyatları, İstanbul gibi yüksek gelirli illere göre daha düşük olur.
Gelelim üretimin maliyet ayağına. Bilindiği gibi milli geliri oluşturan katma değerin dört bileşeni vardır. Bunlar emek, fizik sermaye, finans sermaye ve girişimciliktir. Emek veren, bunun karşılığında ücret; fizik sermaye sahibi, kira; finans sermaye sahibi, faiz ve girişimci de kâr payı alır. Kâr, kira ve faizin toplamı milli gelirin üçte birini oluşturur. Emek karşılığı olan ücret ise üçte ikisini teşkil eder. Bu “katma değer” hesabında, bir üreticinin başka üreticilerden satın aldığı girdiler yoktur. Çünkü o girdiler diğer üreticilerin çıktısıdır. Yani ürettiği mal veya hizmettir. Onların içindeki katma değer de kendi hesabı içindedir. Yoksa çifte sayma olur.
* * *
İşsizlik, emek arzının emek talebinden yüksek olması demektir. Bunun iktisadi sonucu ücretlerin düşmesidir. Ücret,  maliyetin üçte ikisini teşkil ettiği için maliyet de düşer. Bunun cebirsel sonucu “işsizliğin yükseldiği bir yerde et fiyatları yükselemez” olur. Eğer ortada bunun tam tersi bir durum varsa, yani hem işsizlik hem de et fiyatları aynı anda yükseliyorsa, o zaman işsiz gelirsiz kalmadığı için “iş beğenmiyor” demektir. Bu da onların en doğal haklarıdır.
* * *
Son Söz: Çoban odacı olur, odacı çoban olmaz. 

 

Ege CANSEN

 

http://www.hurriyet.com.tr/

Ekleme Tarihi
13.02.2010
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız