İNSANOĞLU eskiden yamyamdı...
Bu nedenle et yemeden yapamadı...
Et yemek aslında biyolojik hırsızlıktır; kimi canlılar, başka canlıların kendi bedenleri için hazır hale getirdikleri ve stokladıkları molekülleri, onları öldürüp ellerinden alırlar...
Biz buna “et yemek” diyoruz...
Benim “Bu eşekler nereye gitti?” yazım üzerine, Pako ile ikimizin fotoğrafını koyarak, bize tam bir sayfa yer ayırmışlar, malum dinci gazetede...
Sırf bize küfür etmek için...
Oysa Başbakan da şüphelendi ve market sahibi olan AKP milletvekiline, “Sizde sucuk kaça Vahit?” dedikten sonra şöyle dedi:
“4-5 liraya sucuk satanlar var... Bu fiyata sucuk mu satılır... Ben sucuk işini iyi bilirim... Acaba o sucukların içine ne katıyorlar, Allah bilir...”
Başbakan’ın sucuk işinden anlaması iyi bir şey...
Açılımlarının, demokrasi paketlerinin, Anayasa değişikliklerinin, kurmak istediği düzenin içinde ne olduğunda değilse bile, ilk kez bir şeyin içindeki şeyde anlaşıyoruz...
Sucuğun içindekinde...
Ve ben sorumu tekrarlayabilirim: “Nereye gitti bu eşekler?..”
Ben Tanrı’nın da insanların fazla et yemesinden yana olmadığını düşünürüm doğrusu...
Öyle olsaydı, Havva anamız, Adem babamıza bir but ısırtırdı...
Ama o elma uzattı...
Nitekim din bilgelerinin cennet tariflerinde, hurilerin ikram ettiği çeşit çeşit meyvelerden ve meyve bahçelerinden söz edilir...
Ben hiç etli dolma, kuzu fırın, dana rosto duymadım...
Şu ithal et ise, “Helal” deseler de haramdır...
Et-Balık Kurumu‘nun yandaşlara peşkeş çekilmesinden, çiftçinin hakkı olan Ziraat Bankası paraları ile damada gazete alınmasına... Oy karşılığı dağıtılan mera ve otlaklardan, et ithalatında dönen dolaplara kadar...
Milyonlarca yoksul besicinin çiftçinin içinde “ah”ı olan bir şey nasıl “Helal” olabilir?..
Bekir Coşkun
[email protected]
http://www.haberturk.com/ |