Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 05 Mayıs 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Türkiye'nin IMF ile aylardır yürüttüğü müzakere beklenmedik şekilde kesildi. Önce "ara verildi" dendi ama son demeçlerden öyle anlaşılıyor ki IMF ile görüş ayrılığı basit bir uzlaşmayla aşılacak cinsten değil. Başbakan'ın ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek'in, "IMF kabul edemeyeceğimiz koşular öne sürüyor" iddiası soruna dramatik bir boyut kazandırdı. Spekülasyonlar yoğunlaştı. IMF'nin diğer ülkelere kıyak geçerken Türkiye'ye haksızlık yaptığı iddiaları duyulur oldu. Hatta IMF'nin "son dakikada yeni koşullar öne sürüyor" olmasının Türkiye'yi sıkıştırmak isteyen Yahudi lobisinin işi olduğu dahi iddia edildi. Bu akıl almaz komplo teorisine birinci elden şahidim.

IMF ile anlaşmazlık rakamsal düzeyde bilinmese de müzakerelerin maliye politikasında tıkandığı bir sır değil. IMF heyeti Ankara'yı terk etmeden önce yaptığı yazılı açıklamada tıkanıklığın nedenini, "orta vadeli mali kural konusundaki görüş ayrılıkları" şeklinde tanımlamıştı. Daha kasım ayı başında IMF'nin çiçeği burnundaki baş iktisatçısı Olivier Blanchard durgunluk ortamında maliye politikasının kaçınılmaz olduğunu savunduktan sonra, sınırları şöyle ifade ediyordu (Finance and Development, "Repairing the Damaged Global Economy"): "Olumsuz yan etkilerden kaçınmak için, mali genişlemenin geçmişte düşük kamu borcu ve disiplinli politikalar sayesinde mali manevra alanı oluşturmuş ülkelerde koordineli bir şekilde uygulanması hayatidir."

IMF'nin baş iktisatçısı, genişleyici yani bütçe açığını artıran maliye politikalarını sadece düşük borç oranına ve geçmişte uyguladıkları disiplinli politikalar sayesinde düşük enflasyona sahip, bütçelerinde yeterince mali manevra alanına sahip ülkeler için öneriyor. Türkiye bu ülkelerden sayılabilir mi? Net borç oranının yüzde 30'un altına düştüğü ya da AB hesabıyla yüzde 40 civarına gerilediği gerçek. Ancak reel faizler halen çok yüksek. Döviz borçlarının da faizi birkaç puan artmış durumda. Enflasyon da yüksek ve düşmeye devam etmesi gerekiyor. Bu koşullar maliye politikasına fazla geniş bir manevra alanı bırakmıyor.

Ancak öte yandan durgunluk koşullarında daraltıcı bir maliye politikası da mantıklı değil, çünkü ekonomik küçülmeyi daha da derinleştirir. Bu bakımdan IMF'nin son dönemde imzaladığı stand-by anlaşmalarında maliye politikasının nasıl bir stratejik çerçevede ele alındığını bilmek gerekiyor. Bu bilgi IMF müzakereleri üzerindeki spekülatif bulutları dağıtmak için iyi bir yol olabilir. Bu amaçla Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkez'inde IMF'nin Ukrayna, Macaristan, Letonya ve Pakistan ile imzaladığı stand-by anlaşmalarının maliye politikalarını mercek altına aldık (Betam, Araştırma Notu No. 23). Bu araştırmanın geniş bir özetini bugünkü Referans'ta okuyabilirsiniz.

Bu ülkelerin kabul ettiği IMF programlarının iki önemli ortak özelliği var: Birincisi, 2009'da kaçınılmaz hale gelen durgunluğu daha da derinleştirmemek için maliye politikası her ülkenin kamu borcuna ve diğer makro dengesizliklerine göre az ya da çok gevşetiliyor. Ancak 2010'dan itibaren büyümenin yeniden başlayacağı kabulü çerçevesinde, maliye politikası, 2009'daki gevşemenin dozuna ve ekonominin yapısal sorunlarına bağlı olarak yine az ya da çok sıkılaştırılıyor. Helen en berbat durumdaki Letonya ve Macaristan'ın anlaşmalarında kamu çalışanlarının ve emeklilerin reel gelirlerini düşürecek gelir politikaları öngörülüyor. IMF bunu Türkiye'den en zor dönemde bile talep etmedi.

Ez cümle, IMF'nin enflasyon, cari açık gibi dengesizliklerin giderilmesinde maliye politikasında orta vadeli bir disiplin talep ettiği görülüyor. Başa dönersek, IMF heyeti "orta vadeli mali kural" derken tam da bu yaklaşımı kastediyor olmalı. IMF ile anlaşma yapılmazsa ne olur? Dünyanın sonu olmaz. Sadece daha derin bir durgunluk yaşarız. Bu derinleşmenin doğal sonucu olarak da zaten artmakta olan işsiz sayısı daha çok artar. Nedenler bir başka yazıya kaldı. Ama umarım nedenleri açıklamama gerek kalmadan hükümet IMF ile anlaşır.

 

Seyfettin Gürsel

referansgazetesi.com

Ekleme Tarihi
05.02.2009
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız