Bir Başbakanlık genelgesiyle "Kayıtdışı ekonomiyle mücadele stratejisi" yayınlanıp özel görevlendirmeler yapıldı. Kayıtdışından kurtulmanın yolu bize göre, bugün olduğu gibi kayıtdışında olanın değil, kayıt altında olanın rekabet üstünlüğüne sahip olmasından geçer. Bu kimi zaman kayıttakine ödül vermeyi gerektirir, kimi zaman kayıtdışındakine çok caydırıcı cezalar uygulamayı. Ayrıca toplumun kayıt içindekinin rekabette geri kalmayacağına inanması ve kayıtdışıyla mücadele seferberliğinde kendini nefer hissetmesini sağlayacak politikalar üretilmesi de başarının önemli bir ayağıdır.
Başbakanlık tarafından yayınlanan "Kayıtdışı ekonomiyle mücadele stratejisi eylem planı 2008-2010" genelgesiyle, kayıtdışı ile mücadelenin bir "devlet politikası" olarak benimsendiği ve bir çalışma grubu oluşturulacağı açıklandı. Gelir İdaresi Başkanlığı kayıtdışı ile mücadeleden sorumlu kuruluş olarak belirlenirken bu alanda 105 temel düzenleme yapılacağı bilgisine yer verildi.
Kayıtdışılık üzerinde çok konuşulan, ancak ekonomimiz içerisindeki sonuçları ile ilgili bilgi ve oranı konusunda somut veriler olmayan bir konudur. Yapılan açıklamalarda yüzde 30'lar ile yüzde 55'lere varan iddialar öne sürülmektedir. Doğaldır ki yola çıkarken doğru tespit yapıp, iki yıl sonunda nereye varılmak istendiği, hangi orana düşürülmesinin amaçlandığı açıklıkla ortaya konulabilmelidir.
Kayıtdışılık oranı bilinmese de sonuçları ve verdiği zararlar ortadadır:
-Piyasa ilişkilerini kirletmektedir. Piyasada kuralların herkes için aynı olması ve doğru işlemesi kayıtdışı nedeniyle yerine gelmemektedir.
-Toplumu yozlaştırmaktadır. Kayıtdışı bir alan olması devlet kontrolü ve piyasa denetimi olmayan anlar yaratarak toplumun yozlaşmasına, kimilerinin dara düşerek, kimilerinin daha çok kazanç için bu alanı benimsemesi sonucunu beraberinde getirmektedir.
- Kayıtdışılık rekabeti olumsuz etkilemektedir. Kayıtta ve denetimde olanlar, işçilerine kayıt altında ödeme yapanlar, vergilerini ödeyenler, faturalı alışveriş içinde olanlar; kayıtdışında kaçak işçi çalıştıranlar, faturasız alışveriş yürütenler ve vergi vermekten kaçınanlar karşısında rekabette geriye düşmektedirler.
-Kayıtdışı devlet açısından önemli vergi kaybına neden olurken, vergi adaletini de olumsuz etkilemekte ve ortadan kaldırmaktadır. Vergi yapısının esnekliğini ortadan kaldırıp, dolaylı vergilerin hakim olduğu bir yapıya neden olmaktadır.
-Piyasaya emeklerini sunanlar açısından da kayıtdışılık zaralar doğurmakta hem çalışırken gerekli sosyal haklardan ve ücretten yararlanmayı ortadan kaldırmakta, hem de iş güvencesini, işten çıkarmalarda kıdem hakkını sıfırlamaktadır.
-Yabancı sermaye bir ülkeye gelirken kurallı, önünü görebilir, rekabette eşitliğin olduğu, adaletli hak aranabilir bir piyasa ister. Kayıtdışılık böyle bir piyasayı ortadan kaldırdığı için, yabancı sermaye açısından da olumsuzluklar taşır.
Türkiye kayıtdışı ile mücadeleyi bir stratejik çalışma planına bağlarken, bence bazı temel amaçlar ortaya koymalıdır. Bunlardan biri "Kayıt içinde olanın rekabet üstünlüğü", yani bugünkü durumun tam tersinin amaçlanmasıdır.
Bunun yanında piyasayı kirletmeyen, işçisine sosyal haklarını tam verip ücretini kayda alan, vergi ödemekten kaçınmayanlar da cezalandırılmamalı, olabildiğince ödüllendirilmelidir.
Türkiye'nin kayıtdışıyla mücadele stratejisi sadece bir AB uyum planı olarak değil, toplumun inandığı bir seferberlik olarak hayata geçirilebilirse ancak o zaman başarıya ulaşır ve 2010'larda kayıtdışılık yüzde 20 seviyesinin altına inebilir.
Osman Arolat
dunyagazetesi.com.tr |