1 milyar 200 milyon nüfuslu Hindistan ile ticaretimiz 2009 yılında bu ülkenin 419 milyarlık toplam dış ticareti içersinde 2.3 milyar dolarda kalmış. Bunun da yüzde 83'lük bölümü mal alımına ithalata yüzde 17'si mal satımına ihracata dayanıyor ve büyük ölçüde aleyhimize bir tablo yaratıyor. İstanbul'daki bir panelde Hindistan'ın bizim için yarattığı imkanlar ele alınıp konuşmacılarla ortaya konuldu. Bu ülkeye ihracatımızı ve ticaretimizi geliştirmek için daha fazla geç kalmadan projeler üreterek harekete geçmeliyiz.
Uzun bir süreden beri dünyada "Gücün doğuya kayması" tartışılıyor. Çin ve Hindistan bu güç kaymasının önemli merkez ülkeleri olarak isimlendiriliyor. Hem üretim güçleri, hem büyük nüfusları nedeniyle henüz yeni yeni ortaya çıkan ve giderek hızla artacak olan tüketimleri nedeniyle bu ülkelerle ilgi ve onlarla ilgili haberler her gün dünya gündeminde daha fazla yer alıyor.
Bizim, ne yazık ki uzun süre bu ülkelere yaklaşımımız "korku ve çekinme" ağırlıklı oldu. Bu ülkeleri bizim için yarattığı fırsatlar açısından ele almaya çok geç başladık. O nedenle bugün daha fazla geç kalmamak için yeni bir bakış açısı ile bu ülkelerin bizim için yarattığı fırsatları gözden geçirerek yeni projeleri hayata geçirmeliyiz.
Bunu son dönemde bize Hindistan açısından hatırlatan son gelişme "Hindistan Ekonomisinin rekabet gücü / ülkenin sunduğu fırsatlar ve Hindistan'da İş yapmanın Başarı yolları" panelinde yapılan konuşmalar oldu.
Paneldeki konuşmacılardan Hindistan Rekabet Enstitüsü Onursal Başkanı Dr. Amit Kapoor, 1milyar 200 bin nüfuslu ülkesinin ekonomik büyüklüğünü ortaya koyup, tüketim ekonomisi olma yolundaki Hihdistan'da Türk işadamları için fırsatların hangi alanlarda olduğunu ortaya koyuyor. Hindistan'la ilişkinin uzun vadeli planlaması gerektiğinden bahsederek, "Hindistan geçmişin değil, bugünün değil, önümüzdeki 30 yılın piyasası" değerlendirmesini yapıyor. Ülkesinde sağlık, altyapı, eğitim, gıda ve elektronik alanında fırsatlar olduğunu belirtiyor. 2030'larda Hindistan'ın en çok yaşlı nüfusa sahip ülke olacağını belirterek, 300 milyon 60 yaş üstü insan olmasının Türkiye için ilaç ve ecza ihracatı ile tıp ve sağlık turizmi açısından imkan yaratabileceğinin altını çiziyor.
Hindistan'da 2007 yılı Şubat'ında tekstil yatırımı kararı alan Söktaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Kayhan, IFC ile birlikte yaptıkları 45 milyon dolarlık bu yatırımın 2008 yılı Kasım ayında 650 kişi çalışan bir fabrika olarak tam kapasite üretime geçtiğini açıkladı. Kayhan, "Dünyada mal hareketinin küreselleşmesinde belli bir doygunluk var, ama bilgi ve sermaye ticaretinde daha bunun yarısına gelmedik" diyerek 1.2 milyar nüfuslu Hindistan'a yatırımın bu ülkede yerelleşmenin önemini belirtiyor. Kayhan Hindistan'a yatırım yapmanın bir Türk işadamı açısından avantajlarını ve dezavantajlarını da sıralıyor.
Dış Ticaret Müsteşarı Ziya Altunyıldız ise, Hindistan'ın ihracat açısından Türkiye'nin seçtiği 15 hedef ülkeden biri olduğunu belirterek, 2010 yılında ihracatın ilk dört aylık dönemde yüzde 60 büyüme gösterdiğini açıklıyor. Altunyıldız, DTM olarak hedef ülkelerde gerçekleştirilen Pazar araştırmasının yüzde70'i ile, fuar katılımlarının yüzde 70 masrafını karşılayan destekleri olduğunu işadamlarının bundan yararlanarak
Hindistan bizim ticareti içersinde binde 6'lar seviyesinde yer aldığımız bir ülke. 2009 yılında 419 milyar dolar toplam Hindistan dış ticaretinde bizim payımız 2.3 milyar dolar seviyesinde kalıyor. Bu 2.3 milyarın yüzde 83'ü Hindistan'dan ithalatımız, sadece yüzde 17'si Hindistan'a ihracatımız.
Bu açıdan daha fazla geç kalmamak için Amit Kapoor'un açıklıkla altını çizdiği imkan alanlarında vakit kaybetmeden incelemeler yapıp, doğru projelerle yola çıkmamız gerekiyor. Bunun sağlıklı ve uzun süreli olması için de işadamlarımızın Hindistan'da okuyacak öğrencilerimize ve Hindistan'dan Türkiye'ye yüksek öğrenime ve mastere gelecek öğrencilere burs vererek gelişecek dış ticaret köprüsünü yaratacak kaliteli insan malzemesini yaratmasının büyük önemi var.
Osman Arolat
http://www.dunyagazetesi.com.tr/ |