Ekonomi 2010 yılının ilk 3 aylık döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11.7 oranında büyüdü.
Bu oranı değerlendirirken 3 gerçeği hatırlamak gerekir:
1) Geçen yılın ilk 3 aylık döneminde ekonomi yüzde 14.5 oranında küçülmüştü. Bu yılın ilk 3 ayındaki yüzde 11.7 oranındaki büyüme, önemli büyüme ama gene de geçen yılın kaybını/yıkıntısını telafi edemiyor. Yetersiz.
2) Bizim yılın ilk 3 ayında büyüme oranımız yüzde 11.7 gibi rekor bir orana ulaştı ama, geçen yılın ilk 3 ayındaki küçülmemiz de rekor idi. Krizin çıktığı ülkelerin hiçbiri yüzde 14.5 oranında küçülmemişti.
3) Geçen yılın ilk 3 aylık döneminde biz yüzde 14.5 oranında küçülürken, krizden en fazla etkilenen ülkelerden ABD yüzde 1.5, Almanya yüzde 3.8, Fransa yüzde 1.2, İtalya yüzde 2.4, İngiltere yüzde 1.9, Japonya yüzde 4.0, İspanya yüzde 1.8, Portekiz yüzde 1.5 oranında küçülmüştü. ( Kaynak:Eurostat 82/2009). Ekonomisi az küçülen ülkenin ekonomisinin eski durumuna gelmesi için makul bir büyüme oranı yetiyor. Ama Türkiye gibi yüzde 14.5 küçülen ülke ekonomisinde yüzde 11.7’lik rekor büyüme, rakam olarak cazip görünüyorsa da, ekonominin eski çizgisine dönmesine yetmiyor.
2008’den gerideyiz
Olan biteni Ayşe Hanım Teyzem’in anlayacağı şekilde basitleştireyim: Milli gelir (Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla) belli bir dönemde (3 aylık, yıllık dönemlerde) ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal (katma) değerini gösterir. Önce cari fiyatla hesaplanır. Sonra enflasyonun havası alınarak sabit fiyata dönüştürülür.
Bizim milli gelirimiz 1998 yılı sabit fiyatları ile,
* 2007 yılının ilk 3 ayında 22.8 milyar TL idi.
* 2008 yılının ilk 3 ayında yüzde 7.0 artış ile 24.4 milyar TL oldu.
* 2009 yılının ilk 3 ayında kriz nedeniyle yüzde 14.5 oranında küçüldü 20.9 milyar TL’ye indi.
* Bu yıl ise geçen yılın ilk 3 aylık dönemindeki milli gelir rakamı olan 20.9 milyar TL’ye göre yüzde 11.7 oranında büyüme gerçekleşti. Milli gelir 23.3 milyar TL’ye ulaştı.
Açık anlatımıyla 2010 yılının ilk 3 ayında ekonominin ulaştığı büyüklük, kriz öncesi 2008 yılındaki büyüklüğün altında. Krizin çöküntüsünü telafi edemedik.
Başkalarını kalkındırıyoruz
Geçen yılın ilk 3 aylık döneminde hane halkının tüketim harcamaları yüzde 10.1 oranında daralmıştı. Bu yıl, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9.9 artış var. Demek ki tüketim harcamaları da artmış ama, tüketim harcamaları da kriz dönemi öncesi çizginin altında.
Yılın ilk 3 ayına ait rakamlar ihracatın canlanamadığını gösteriyor. Buna karşılık ithalatta patlama var. Uyanan iç talebi önemli ölçüde ithalat beslemiş.
Bu göstergeler çok hem de çok önemli.
(1) Önümüzdeki dönemde de (dışarıdaki kemer sıkma politikalarının etkisinde) dış talep (ihracat) artışı sınırlı kalacağına göre, bizim ekonomimizde büyümenin dinamiğini iç talep oluşturacak. Hükümetin bunu dikkate alarak iç talebi canlı tutacak politikalara önem vermesi gerekiyor.
(2) Üretimin ve yatırımın artması, talebe bağlı. Dış talep (ihracat) gelişemeyince iç talebin önemi artıyor. İyi de iç talebi ucuz ithalat ile beslersek o zaman üretimi, yatırımı, istihdamı nasıl artırırız? Demek ki, büyümenin sürmesi üretime, üretimin sürmesi iç talebe, iç talebin içerideki üretimi, yatırımı ve istihdamı büyütmesi ise ucuz ithalatın engellenmesine bağlı.
Güngör Uras
http://www.milliyet.com.tr/