Krizin bir döneminden bu yana sorulan sorulara Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, tünel ve ışık metaforuyla yanıt veriyor.
Önce, tünelin ucunda ışık olduğunu ama bunun kamyonun farı olabileceğini söylemişti. Sonra gelişmeyi tünelin ucundaki ışığın kuvvetli ihtimalle güneş ışığı olduğu değerlendirmesiyle ortaya koydu. Son Denizli toplantısında da tünelden çıktığımızı ama havanın bulutlu olduğu değerlendirmesini yaptı. Dünkü İstanbul'lu gazetecilerde yaptığı sohbette daha iyi bir tablo çizip durumun bir ay öncesine göre daha olumlu olduğunu söyledi. Sormamız gereken soru bulutların ne keder dağıldığı, güneşin ne denli parladığıydı. Bunu sormayı unuttuk…
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, başkan yardımcılarıyla birlikte dün İstanbul'da bir sohbet toplantısı düzenledi. 20 civarında gazetecinin katıldığı toplantıda Yılmaz, bir ön konuşma, sunum yapmadı ve doğrudan yayınladıkları Enflasyon raporunun ardından sormak istenilen konulara yanıt vereceklerini söyledi. 1.5 saat süren toplantıda yaklaşık 50 soruyu yanıtladı.
Gazeteye dönerken art arda iki televizyon telefonla arayarak, toplantıyla ilgili değerlendirmelerimi sordular. Bu sırada ben toplantıyı iyi değerlendirmeye yardımcı olacak, başlıkta yer alacak durumu anlatan sorunun sorulan 50 soru içersinde yer almadığını düşündüm. Gazeteye geldiğim de yazıişlerindeki arkadaşların sorusu sorulmamış soruyu ortaya çıkardı: "Bir süre önce çıktığımız söylediği tünel tığımız bulutlu ortamdan kurtulmuş muyuz?"
Birden Denizli'de 8 Temmuz günü Merkez Bankası toplantısında Başkanın unumu sonrası bana sormam için sorusunu veren CNBS-E Muhabiri Ahmet Ergen'in "Ağabey manşette yer alacak soruyu veriyorum" demesini hatırladım. Soramadığımız sorunun onun sorusuna benzer bir yeni dönem sorusu olduğunu algıladım.
Laf uzatmayayım, Ergen o gün başkana, "Bir yıl önce değerlendirme yaparken 'Tünelin ucunda ışık var. Ama bu kamyon ışığı da olabilir' demiştiniz, Aralık 2009'da ise 'Tünelin ucundaki ışığın güneş olma ihtimali çok yüksek' demiştiniz. Şimdiki değerlendirmeniz nedir?" sorusunu sormuştu. Başkan Yılmaz'da "Tünelden çıktık ama hava bulutlu" diye cevap vermiş ve ardından temkinli tutumunun nedenlerini daha ziyade dış konjoktüre başlayarak anlatmıştı. O gün bütün çoğu televizyon, ertesi gün bir çok gazete haberi "Tünelden çıkma" metaforu üzerine dinleyicilerine ve okurlarına aktarmışlardı.
Dün Başkan Yılmaz, Güney Avrupa'da Mayıs'ın birinci hafta sonundan beri bir haftanın diğer haftaya uymadığı, bir iy bir kötü görünüm yansıdığını söyledikten sonra şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu belirsizlik de devam ediyor. Ancak, Avrupa Bankaları üzerinde stres testleri belirsizliği bir ölçüde azalttı. Fakat tamamen de ortadan kaldırmış değil. O nedenle önümüzdeki dönemde herkes gibi bizde buradan ticaret kanalıyla, beklenti kanalıyla ve kredi kanalıyla etkileneceğimiz için dikkatli olmamız gerektiğini söylüyoruz. Adımlar atılıyor, kararlar alınıyor uygulamanın sonuçlarını görmeliyiz" dedi. Ve ardından ekledi, "Bugün bir ay öncesine göre daha olumlu."
İşte tam bu noktada sormamız gereken soru, "Denizli'de tünelden çıktık ama hava bulutlu, demiştiniz. Şimdi gökyüzünde güneş daha parlak, buutların birçoğu dağıldı, diyebilir miyiz?" O soruyu soramadığımız için manşetlerde yer alabilecek , "Evet havada güneş bir ay öncesinden daha parlak, bulutlar daha az…" yanıtını alamadık. Tünel ve güneşli hava metaforunu yürütemedik.
Ama bana göre, yine de Başkan Durmuş Yılmaz ve yardımcılarının soruları yanıtlarken ortaya koydukları tablo ve "Bugün bir ay öncesine göre daha olumlu" yanıtı "Gökte güneş daha parlaklaştı, bulutlar azaldı" şeklinde yorumlamamız yanlış olmaz.
Merkez Bankası üst yönetimiyle yaptığımız sohbet, onların giderek geleceğe daha olumlu baktıklarını, içinde bulunulan durumu sağlıklı gördüklerini bunda "Düşen enflasyon ve buna bağlı düşen faizlerin" etkisi olduğun, enflasyonu düşük faizi tek hanede tutabilinirse reel ekonominin olumlu yönde gideceğini yatırımların, istihdamın ve refahın artacağına inançlarını ortaya koydular.
Osman Arolat
http://www.dunyagazetesi.com.tr/ |