Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 22 Aralık 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Bugün dünyayı besleyen iki temel ürün var. Biri buğday, diğeri pirinç. Mısır ve patates bir kenara bırakılırsa 7 milyar insanın yarısı buğdayla diğer yarısı ise pirinçle besleniyor. Dünya buğday üretimi yaklaşık 800 milyon ton.

Pirinç üretimi de hemen hemen aynı düzeyde. Buğday tarih öncesinden bu yana büyük uygarlıkların temel besini olmuş. Uzakdoğu, tarihsel evrimini, onlarca çeşidi olan pirince borçlu! Her ikisinin kültür ve siyaset üzerinde stratejik önemi olduğu muhakkak.

Buğdayın da beşiği

Anadolu'da da buğday, çeşitli kültürlerin doğmasına yol açmış. En eski yerleşim yerlerinden biri sayılan ‘Çatalhöyük'te yaklaşık 7500 yıl önce buğday ekimi yapılmış. Bir bakıma buğday tarımının bilinen ilk merkezi Anadolu…

Türkiye son 30 yıldır dünyanın büyük buğday üreticilerinden biri konumunda. Son on yıldır 18 ila 22 milyon ton aralığında buğday üretiyor ve dünyanın 9. büyük üreticisi.

Türkiye'de insanlar günlük enerji gereksiniminin yarıya yakınını buğday mamullerinden karşılıyor. En başta ise ekmek var. Kişi başına günlük ekmek tüketimi yaklaşık 500 gram. Sadece ekmek pazarının büyüklüğü 5.5 milyar dolar civarında. Tüm unlu mamuller dikkate alındığında pazar hacmi daha da yükseliyor. Yalnız enerji değil protein ihtiyacının da büyük bölümü ekmek ve unlu mamullerden karşılanıyor. Kısacası Türkiye, kişi başına buğday tüketen ülkeler sıralamasında en üstte.

Asıl sorumlu iklim değişikliği mi

Gerek kutsal metinlerde gerekse tarihsel belgelerde ‘kıtlık' olarak adlandırılan dramatik gelişmelerin buğday üzerinde yoğunlaştığı görülüyor. Şimdi yine yeni bir kıtlığın yolda olduğu haberleri var. Buğdaya dayalı kıtlıklar belli periyotlarda görülmüş. Kronolojik olarak bunların sayısı 15 civarında.

Genetik yapısı ve morfolojik özellikleriyle buğday en dayanıklı bitkilerden biri. Özellikle 1930'lardan sonra üzerinde ciddi çalışmalar yapılmış, yeni türler elde edilmiş. Buna rağmen son salgınlardan biri 1954-55 yıllarında Amerika'ya kadar uzanmış.

O yıllarda en fazla buğday üreten ülke ABD. Birden ortaya çıkan hastalık sıcakların aşırı artması ve nem oranının yükselmesiyle buğday üretiminde büyük tahribata yol açmış. Başkan Eisenhower'ın doğrudan müdahalesine rağmen buğday rekoltesinde yüzde 80'lere varan kayıplar yaşanmış.

Bu dramatik düşüş savaş sonrası küresel açlık tehlikesini yeniden akla getirmiş. Kimi magazin yazarları hastalığı ‘Bikini Adası'nda yapılan atom bombası denemelerinin sonuçlarına bağlamış.

Şimdi küresel iklim değişikliği nedeniyle aynı hastalık tekrar gündemde! Tehlike, buğdayın anavatanı Türkiye'yi vurabilir mi?

Türkiye nasıl etkilenir

Türkiye en büyük buğday kıtlığını 1875'te yaşamış. Konya Ovası'nı silip süpüren felaket ‘1303 kıtlığı' olarak tarihe geçmiş. Bu kıtlığın kuraklık ve bugünkü pas yüzünden ortaya çıktığı biliniyor.

Suçlu, bir mikro mantar türü! Buna genelde ‘sap mantarı' veya ‘kara pas' hastalığı deniyor. Tahıl ürünlerinin tümünde görülmekle birlikte asıl tahribatı buğdayda yapıyor. Buğday gövdesine yerleşen kırmızı renkli mantar kolonileri sonra koyu pas görünümüne dönüşüyor. Türk çiftçilerinin ‘kınacık' adını verdiği hastalığın yeni çeşidinin ise nasıl bir tahribat yapacağını şimdiden kestirmek güç…

Buğday, asalak mantarlara konakçılık eden bir bitki. Örneğin bir başka tür sap mantarı yine büyük salgınlara sebep olmuş ama sonra bu mantar izole edilerek tıp tarihinin en önemli ilaçlarından birinin bulunmasına yol açmış. Fakat siyah pas görünümündeki mevcut mantar çok daha tehlikeli! Tarih boyunca mutasyona uğrayarak en dramatik kıtlıklara neden olmuş. En dirençli türü ise 1999'da Uganda'da ortaya çıkan ‘Ug99' adı verilen bugünkü tür.

Gelişmelere Batı medyası da geniş yer veriyor. Geçen haftanın haberlerine bakılırsa hızla yayılan mantar Afrika'da büyük tahribat yaptıktan sonra Kızıldeniz'i aşarak Arap Yarımadası'na atlamış. Yemen'de yıkıcı etki yapan felaket şimdi başta İran olmak üzere tüm Ortadoğu'yu tehdit ediyor. Korkulan ise hastalığın Batı'ya doğru kayması! Bu coğrafyada Türkiye ve Avrupa ülkeleri var. Öte yandan Pakistan, Hindistan ve Çin topun ağzında.

Bilimsel adıyla ‘puccinia graminis' adını taşıyan zararlının tekrar salgın boyutunda ortaya çıkmasının nedeni şu: Daha fazla verim elde etmek adına sürekli genetiğiyle oynanan buğdayın bağışıklık sistemi yok edilmiş. Kullanılan sentetik tarım ilaçları ise mantarın direnç kazanmasına yol açmış. Bu gelişmelere karşın özellikle Kanada'da bu hastalığın hiç görülmeyişi felaketin küresel iklim kaynaklı olduğunu gösteriyor.

Mantar sporlarını taşıyan ise hâkim rüzgârlar. Küresel iklim değişikliği rüzgâr akımlarının yönünü değiştirmiş. Yeni haritanın merkezinde maalesef Türkiye de var. Salgının önlenmesi için gen dayanıklılığına sahip yeni çeşitleri yetiştirmek ise pek de çare sayılmıyor. Uzmanlara göre yapılması gereken, pasa dayanıklı yabani orijinli çeşitlerle yeni bir melezlemeye gitmek! Bu çeşitler ise özellikle Anadolu'da bulunuyor.

 

Nur Demirok

http://www.referansgazetesi.com/

Ekleme Tarihi
07.08.2010
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız