Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 25 Kasım 2024 Pazartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Altının “ayar”ı nedir bilirsiniz.

Ayar, altının içine ne kadar bakır ya da diğer metallerden katıldığının ölçüsüdür. Örneğin 24 ayarda yüzde yüz, 22 ayarda yüzde 91,6 oranında altın vardır.

Eskiden kullanılan altın paralar işte bu ayarının yüksekliği ölçüsünde değerliymiş. Padişahlar, krallar bütçeleri yetmeyince içindeki bakır miktarını artırır, değerini düşürür durumu böylece idare ederlermiş.

Bir bakıma günümüzdeki devalüasyon (kur ayarlaması) gibi bir şey.

Ayarlar değişince insanlarımız bir de bakıyorlar ki ellerindeki paraların değeri bir anda azalmış ve o paralarla eskiden olduğu kadar yiyecek alamıyorlar.

Gelelim herkesin bildiği domatesimizin ayarına.

Örneğin kilosu 100 kuruşken; paramızın değeri yüzde 25 devalüe edilse, bir bakıyorsunuz domatesin kilosu 125 kuruşa çıkıyor.

Böylece ya alırken 125 kuruş ödemek zorunda kalıyorsunuz ya da elinizdeki paraya size ancak 800 gram domates veriyorlar.

İşin aslı biraz karmaşık ama bu verdiğim basit örnek, paranın değerinin düşmesi ile sizin satın alabileceğiniz domates arasındaki ilişki açısından doğru. Paranın değeri düşünce alabileceğiniz malın miktarı da o oranda düşüyor.

***

Parasal düzen aynen böyle bir tahterevalli..

Bu dünyanın düzeni anlamında bir de “felek” kelimesi var.

Sözlükteki karşılığı “gök” olsa da, günlük dilde “bu dünyanın düzeni” anlamında kullanılıyor.

Genellikle de olumsuzlukları anlatırken tercih ediliyor:

“Ah felek, kahpe felek”, “feleğin çemberi”, “feleğin sillesi” deyimleri ünlü deyimlerden.

Bakın o eski devirler geride kalıp altın para kağıt paraya; kağıt para elektronik paraya dönüşürken, eskilerin “felek” dediği bu dünya düzeninin “ayarlama konusunda geldiği son nokta” nasıl bir şey?

***

Dünya üzerinde zenginlikler belirli ellerde toplanıp nüfusun milyarlarcası sefalet ve yoksulluk içinde yüzmeye başlayınca; bizim, zenginliğin hep birilerinde kalmasını isteyen “kahpe felek”, artık insanların eline geçen paranın değerini ikide bir düşürmek yerine, son on-on beş yıldır yeni bir çözüm buldu:

GDO yani “Genetiği Değiştirilmiş Ürün”

Devir değişti:

Önceden paranın değeri ile oynanırken bu yöntem bir kenara bırakıldı ve bu kez malın kalitesi, üstelik de sağlığımızla oynayarak düşürülmeye başlandı.

Bu yöntemle, eskiden 100 kuruşa alınan domatesi, paranın değerini düşürerek 125’e çıkarmak yerine “zalim felek” bu sefer domatesin kalitesiyle oynamaya başladı.

Bildiğimiz hoş kokulu, ince kabuklu ağızda dağılan o eski domatesin yerine muşamba kabuklu, dışı kırmızı-içi yeşil, top oynasan ezilmeyecek kadar dayanıklı bir domates türü geliştirildi.

Böylece, “al işte isteyene istediği kadar domates, istediği kadar mısır, istediği kadar falandan...” denebiliyor.

***

Bu arada GDO’cular, gıda maddelerinin genleri ile oynanmasını savunurken, “bunu dünyanın artan nüfusunu açlıktan korumak için yapmak zorundayız” diyorlar.

Yufka yüreklerini sevsinler!

Niye doğalının üretimini arttırmak değil de yapısıyla oynayarak yapay bir ürünle ?

Bizi sonunda uzaylılara mı benzeteceksiniz?

Doğrudur, bunu da yapmasanız insanları bu kadar ucuza besleyemezsiniz; çünkü siz o insanlara artık GDO’suz ürünler satın alabilecekleri kadar para vermek istemiyorsunuz;

Doğal gıdayı arttırdığınız durumlarda da, üzerinden zenginleşmekten başka bir şey düşünmüyorsunuz.

Oysa sıradan insanların size kazandıracağı fazla paraları yok ki!

***

Dünya son on beş yıl öncesine kadar hep doğal ürünlerle beslenirken şimdi neden bundan vaz geçiyor, piyasaya GDO’lular sürülüyor diye soruyoruz:

Cevap veriyorlar:

-Doğal ürünler yetmiyor.

-Doğal ürünler pahalıya geliyor.

Doğrudur;

Siz kamu olarak tarım ve hayvancılığa önem vermez, bunların üretiminin artması ve herkese yetecek düzeye getirilmesine yetecek parayı ayırmazsanız yetmez.

Doğrudur;

Siz gelir dağılımında acımasız davranır, hep aç gözlülerden yana olur, insanları yoksullaştırırsanız onların pazardaki domatesi almaya da paraları yetmez.

Bir taraftan yoksulların geçim endişesi baskısını duyuyor ve bu durumdan korkuyorsunuz değil mi?

Basın gitsin o zaman içine balık, domuz ya da her neyse dünyanın her türlü mahlûkatının genlerini ve fakir fukara domates(!) yüzü görsün.

Bu arada siz eşe dosta aman ha deyin, “canınızı seviyorsanız organik gıda ile beslenin, bak ben etimi sütümü falan yerden getirtiyorum”.

Basın mısıra bilmem ne genini, tüfek gibi mısırlar yetişsin ama yemesi cesaret işi olsun. İnsanlar korkup yemese de korkusuz inekler ucuza beslensin, şeker üretimi pancardan mısıra dönsün, sütün yoğurdun maliyeti size daha ucuza gelsin…

Nasıl olsa üzerinde “GDO”lu yazmayınca tüketiciye ikisini de aynı fiyata pazarlıyorsunuz.

Biliyorum yine de dönüp dönüp , “böyle yapmayıp da parası yetmeyen o insanları açlığa mahkum mu etseydik” denecektir.

İyi de, bütün bunları yaparken gösterdiğiniz o yufka yüreklilikler, kara Afrika’da insanlar yürüyen iskelet haline gelirken neden onlara gelişmiş silahlar veriyor da kendilerine bir dilim kuru ekmek bile sunmuyorsunuz?

Asya’da insanlar kırılırken neden kılınız kıpırdamıyor?

Sanki şimdi GDO’lu olunca kıpırdıyor.

Hayır! O açlar yine aç.

Bu kez de acaba kendi insanlarımızı daha ucuza nasıl besleyebilirizin yöntemini geliştirmeye çalışıyorsunuz.

Neden zenginlikleri bölüşmek yerine insanları ayarı bozulmuş maddelerle ucuza beslemenin, gıda maddelerinde “ayar düşürme”nin yolunu arıyorsunuz?

Sağlıklı ürünleri yetiştirdiğinizde yüklendiğiniz maliyetlerle şimdiki kazançlarınızı koruyamadığınız ya da arttıramadığınız için değil mi?

Hani bir de üzerinden gümrük oyunlarıyla iyi paralar kazandığınız mısır işi falan vardı ya!

Şu trenden indirdiğiniz maliye eski bakanının “4 bin ton mısırı kendi tavuklarımı beslemek için ithal ettim” dediği hikaye.

Onu da hiç unutmayacağız.

Memlekete GDO’lu ürünü sokarken bile punduna getirip göz göre göre böylesi usulsüzlüklere bile kol kanat gerdiğinizi de gördükten sonra artık ne diyelim ki?

Yine de vazgeçmeyecekseniz o zaman şunu söyleyelim:

Tutmuşken bizim domateslerin GDO’sunu daha da bol tutun.

Malum milletçe en az üç çocuğa çalışacağız; yarın öbürgün sofralarda en az üç boğaz daha olacak.

Hiç olmadı, göğsümüzü gere gere “Hamdolsun adamlara, soframızdan domatesi falan eksik etmediler” diyebilmek için, tarlalarımız bize aile başı en azından üç GDO’lu domates daha düşecek biçimde ürünler verebilsin!

Nasıl olsa geçim derdine düşen bu millet öyle de yer, böyle de.

 

Bülent Soylan

http://www.gercekgundem.com/

Ekleme Tarihi
31.08.2010
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız