Aşçıbaşının önünde iki bardak çay, yüzünde endişeli bir ifade var. Çayları yudumlaması, hangisinin demli, hangisinin poşet çay olduğunu bulması lazım.
Yamakları etrafını çevirmiş sırıtarak kendini rezil etmesini bekliyorlar.
Aşçıbaşı onları hayal kırıklığına uğratmıyor. Çaylardan birisini yudumluyor ve “demli çay” diyor. Diğerini deniyor ve onun da demli çay olduğunu söylüyor. Ama değil. Kapak kalkınca altında çok uluslu bir şirketin ürünü olan bir poşet çayın markası görünüyor.
Yamakların suratına memnun, alaycı bir ifade geliyor. Enayi! Her şeyi bildiğini sanıyordu!
Televizyon reklamının vermek istediği mesaj açık. Demli çay ile poşet çay arasında kalite farkı yok. Aşçıbaşı gibi enayi durumuna düşmeyin, bizim poşet çayımızı için.
Gerçekte yaprak çay ile poşet çay arasındaki fark armut yemek ile armut resmi yemek arasındaki fark kadar büyüktür. Poşet çay en kötü yaprak çaydan kötü bir harmandır. Çayla beraber kâğıdın, ipliğin ve yapıştırıcının da suyunu içersiniz.
Şık ambalajlı çöpler
Poşetlerde satılan bitki çayları tavşan suyunun suyudur. Bitki çaylarının yararlı olmaları için hemen hemen hepsinin dakikalarca kaynatılması gerekir. Poşet ıhlamur içmek ile davul tozu içmek arasında pek fark yoktur.
Batı, çok uluslu şirketleri aracılığıyla, tüketim alışkanlıklarını bizim gibi az gelişmiş ülkelere yükleyip mallarını satmaya çalışıyor. Ve başarıyor. PR şirketleri, reklamcılar, profesör ve doktor etiketli tüccarlar, sığ donanımlı diyetisyenler ve gazeteciler az gelişmiş ülkede bu değişimin ebeliğini yapmaya hazır bekliyor.
Oysa Türk tüketim tarzı sağlıklıdır ve batınınkinden, özellikle gıda kılığında çer çöp yemek üzerine kurulu Amerikan diyetinden, bin defa daha iyidir.
Batı’dan gelen tarz şık ambalajlı çöp gıdalarla birlikte bunların Amerika’da salgın haline getirdiği hastalıklar da ülkemize taşınıyor.
Çay, hızla poşete giriyor
Amerikan tarzı beslenmenin sonucu aşırı şişmanlık, şeker, kalp hastalığı ve kanserdir. Bu bilimsel araştırmaların ortaya çıkardığı, tartışmasız bir gerçektir.
Türk stili beslenmeden ne kadar saparsanız, bu hastalıklara yakalanma şansınız o kadar yüksektir.
Araştırmalara göre Türkiye’de 100 kişiden 96’sı her gün çay içiyor. Kişi başına yıllık çay tüketimi de 2.8 kilo civarında. İngiltere ve İrlanda ile birlikte, dünyanın en çok çay içen üç ülkesinden biriyiz.
Pazarın yüzde 95’ini hâlâ klasik dökme çaylar oluşturuyor ancak poşet çay tüketimi yılda ortalama yüzde 25 civarında büyüyor.
Enayi yerine konan sadece aşçıbaşı değil.
Metin Münir
http://www.milliyet.com.tr/