Fiyatı en çok artan 20 ürünün 13'ü gıda ürünü. Gıda enflasyonu arızi bir durum değil.
Ekim enflasyonu umutla bekleniyordu. Geçen yıl ekim ayında yüzde 2.4 oranında artan tüketici fiyatlarında, bu yıl bu ölçüde aşırı bir artış yaşanmayacağı, dolayısıyla yüzde 9’un üzerine tırmanan yıllık enflasyonda esaslı bir düşüşün gerçekleşmesi bekleniyordu.
Ama ne yazık ki beklentiler ve umutlar boşa çıktı. Ekim ayında tüketici fiyatları yüzde 1.8 oranında arttı. Geçen yıla kıyasla düşük kalan artış, yıllık enflasyonu yüzde 8.6’ya çekti; ama bu, kimseyi tatmin etmedi. Merkez Bankası ve hükümet, 2011’de enflasyonu yüzde 5.5’e indirmeyi planlıyor. Kesin konuşmayayım ama enflasyonun ayrıntılarına inildiğinde bu, bana olanaksız görünüyor. Bu kötümserliğimin başlıca nedeni de tarım ve buna bağlı olarak gıda fiyatlarında görülen yüksek artışlar.
Gıda enflasyonu TÜFE’nin iki katı
Durumun vahametini birkaç kritik rakamla özetlemeye çalışayım. Eylüle kıyasla gıda fiyat artışı yüzde 4.5! Bu olağanüstü yüksek artış birkaç ürünün eseri değil. Fiyatı en çok artan 20 ürünün içinde tam 13 tane gıda ürünü var. Gıda enflasyonu arızi bir durum da değil. Son bir yılda gıda fiyatları yüzde 17 oranında arttı. Yüzde 8.6’lık TÜFE artışının iki katı. Gıdanın bu artışa katkısı 4.7 puan, yani yarıdan fazla. Gıda enflasyonu alkollü içeceklerle lokanta-otel fiyatlarını da olumsuz etkiliyor.
Bir diğer kötü haber de tarım fiyatlarının ekim ayında yüzde 6.7 oranında artması. Dikkat buyurun, yıllık değil aylık artıştan söz ediyorum. Yıllık artış yüzde 27! ÜFE’nin yaklaşık 3 katı. Ve tarım fiyatları 2007’den beri artıyor. Ekim ayında gerçekleşen bu dehşet artış gelecek aylarda gıda fiyatlarının artmaya devam edeceğini söylüyor. Bir ara durulmuşlardı, yeniden hızlandılar. Çiftçilerin yüzünün gülmesini, bir de bu işsizlik zamanlarında tarım istihdamını arttırıcı etkisini saymazsak, tarım enflasyonu birden fazla nedenle son derece can sıkıcı.
Gidişat can sıkıcı
Birincisi, Merkez Bankası’nın gıda enflasyonuna yapabileceği bir şey yok. Faizleri arttırarak, kredileri kısarak gıda talebini düşüremezsiniz. Zaten gıda enflasyonu dışında ortada enflasyon da görünmüyor. Gıda fiyatlarını dışlayan çekirdek enflasyon haziran ayından beri düşüyor. Yılık artış yüzde 2.5’e geriledi. Eğer gıda fiyatları artmamış olsaydı, bugünlerde enflasyonun sonunu kutluyor olabilirdik. İmalat sanayii fiyatları ekimde yerinde saydı. Yıllık artış yüzde 5. TÜFE’nin kiraları da içeren konut kaleminde ise yılık artış yüzde 5.3, giyimde yüzde 4.3.
Can sıkan ikinci neden, enerji fiyatlarının artmaya başlamış olması. Batı ekonomileri biraz canlanırsa petrol 100 dolara dayanır. Kur da hep böyle düşük kalmaz. Dolayısıyla yakın gelecekte maliyet enflasyonunun kendini göstermesi fazlasıyla muhtemeldir. O zaman ne olacak? Merkez Bankası durgunluk pahasına faiz artışlarına mı girişecek, yoksa enflasyonun tırmanışını seyredecek mi?
Gıda enflasyonu yoksulluğu da çok olumsuz etkiliyor. 2007 yılına kadar yüksek büyüme yoksulluğu geriletmişti. Ama bu yıldan sonra gıda fiyatlarındaki yüksek artışlar düşük büyüme ve krizle de birleşince yoksulluğu arttırmaya başladı. Bir süre önce BETAM yayımladığı bir araştırmada en düşük gelirli yüzde 20’nin enflasyonuyla en tepedeki yüzde 20’nin enflasyonu arasında 12 puan fark saptamıştı. Ücretler yüksek işsizlik nedeniyle şimdilik baskı altında. Ama ne zamana kadar?
Seyfettin Gürsel
http://www.radikal.com.tr/