Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 25 Kasım 2024 Pazartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından şubat ayının başında yayınlanan rapora göre tarımsal ürün fiyatlarındaki artış devam ediyor. Tahıl stoklarındaki azalma ve artan talep,

 

fiyat artışlarının 2011'de de devam edeceğinin bir işareti. Geçtiğimiz yıllarda Avustralya, Rusya ve Çin'de yaşanan kuraklık ve Pakistan'da meydana gelen sel felaketinin fiyat artışlarında etkisi olduğu açık. Çevreyi hoyratça tahrip eden üretim anlayışının yol açtığı küresel ısınma, doğanın dengelerini bozarak tarımsal üretimin geleceğini tehdit ediyor. İklim değişikliklerinin yanı sıra hızlı ekonomik büyümenin neden olduğu gelir artışları, yükselen petrol fiyatları ve giderek artan biyolojik yakıt üretiminin de son yıllardaki fiyat artışlarında payı var. Dünya Bankası tarafından yayınlanan bir çalışma, tarımsal ürünlerin fiyat artışlarında biyolojik yakıt üretimi payının yüzde 75 olduğunu ortaya koyuyor. Her yıl bunun için tüketilen tahıl miktarı yaklaşık 100 milyon ton. Az sanılmasın; toplam üretimin yaklaşık yüzde 5'ine tekabül ediyor.

 

Tarımsal ürün fiyatlarındaki artış ekonomik, sosyal ve siyasi boyutları ile değerlendirilmesi gereken bir olgu. Biz hala çekirdek enflasyon tanımına tutunmaya çalışsak da, tarımsal ürün fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan enflasyonun düşük gelir grubunda yer alan tüketiciler aleyhine gelir dağılımını bozduğu gerçeği değişmiyor. Son aylarda önce Tunus daha sonra Mısır'da iktidarların devrilmesiyle sonuçlanan karışıklıklarda bunun da payının olduğu söylenmekte. Fransa Devlet Başkanı Nicholas Sarkozy, önlem alınmadığı takdirde bu olayların küresel ekonominin istikrarını tehlikeye atacağını belirtti. Sarkozy'e göre finansal piyasaların dışında tarım ürünleri piyasalarının da kontrol edilmesi gerekli. Açıkça ifade edilmese de anlatılmak istenen kapitalizmin başıboş bırakılmaya hiç gelmeyeceği. Bu, yakın bir gelecekte tarımsal piyasaların da zapt-ı rapta alınmalarıyla sonuçlanır mı, bilemiyoruz. Ama görünen, gelişmiş ülkelerin tahıl fiyatlarındaki artışa kayıtsız kalamayacağı. Zira tarım, düşük gelir grubu içinde yer alan ülkelerin kalkınmasında önemli rolü olan bir sektör. Bu grupta yer alan ülkelerde tarımın, istihdam ve gelir artışındaki katkısı büyük. Rakamlarla ifade edersek, istihdamın yaklaşık yüzde 60'ı milli gelirin ise yüzde 25'i tarım sektörüne ait. Orta ve üst-gelir grubundaki ülkelerde ise milli gelir içinde tarımın payı sırasıyla yüzde 9 ve yüzde 1. Tarım sektörü sadece kırsal alanlarda yaşayanlar için istihdam ve gelir kaynağı oluşturmuyor; aynı zamanda kentli nüfusun beslenmesinde de önemli bir işleve sahip. Uzun yıllar ihmal edilen tarım sektörü aslında ekonomik gelişmenin sürdürülmesi için son derece hayati. Dünya Bankası tarafından 2007 yılında yapılan bir çalışmaya göre, kişi başına tarımsal üretimde sağlanan yüzde birlik bir artış fakirliğin azaltılmasında, sanayi sektöründe aynı orandaki bir artıştan 1.6, hizmet sektöründe aynı orandaki bir artıştan ise 3 kat daha etkili.

 

Tarım sektörünün gelişmekte olan ülkeler açısından öneminin sadece açlığın ortadan

 

kaldırılmasını sağlayacak miktarda tarımsal üretimle sınırlı olmadığını vurgulamamız gerekiyor. Bunun da ötesinde önemli olan yetersiz beslenme sorununun çözümlenmesi. Yetersiz beslenme sağlık sorunlarına yol açmanın yanı sıra işgücü verimliliğini de ciddi biçimde etkiliyor. Tarım ekonomisi üzerine çalışanların öne sürdüğü bir görüş, tarımsal ürün arzı dışında talep yetersizliğinin de dikkate alınması gerektiği yönünde. Ünlü iktisatçılardan Amartya Sen 80'li yıllarda yazdığı bir makalesinde işsizlik ve gelir düşüşlerinden dolayı geniş bir kitlenin yeterli ölçüde beslenemediğini belirtiyor.

 

Artan tarımsal ürün fiyatlarında nüfus artışının payını belirtmeden geçmek olmaz. Şu anda 7 milyara yaklaşan dünya nüfusunun gelecek 40 yıl içinde 8 ila 10 milyar arasında bir rakama

 

ulaşacağı tahmin ediliyor. Genel olarak nüfus artış hızı yavaşlamış olsa da, ülkeler bazında hala önemli farklılıklar var. Gelir düzeyi düşük ülkelerde eğitim noksanlığı ve kültürel faktörlerin de etkisiyle nüfusun hızlı arttığı bir gerçek. Buna bir de dar perspektifli politikacıların nüfus artışını pompalayan söylemlerini ilave ettiğinizde sorun iyice karmaşık hale geliyor.

 

Sürekli artan tarım ürünleri fiyatlarının önemli bir etkisi de ekonomi bilimi üzerine. Tarım ekonomisi uzun yıllardan beri iktisat bilimi içindeki önemini yitirmişti. Bunun nedeni ise,

 

gelişmiş ülkelerde sektördeki yüksek verimliliğe bağlı olarak sağlanan üretim patlamasıydı.

 

Ancak, ekolojik dengenin bozulması sonucu üretimde meydana gelen düşüşler ve bunun neden olduğu fiyat artışları uzun süredir gözden düşen ekonominin bu dalına kaybettiği itibarını iade ettireceğe benziyor. Son yıllarda yapılan çalışmaların ortaya koyduğu sonuçları özetlemek gerekirse, tarım sektörünün özellikle düşük ve orta gelir grubunda yer alan ülkelerdeki fakirliğin gerilemesinde önemli bir işlevi olduğu söylenebilir. Kim bilir belki de, tarımı bu kadar ihmal etmenin faturasının pahalıya patlayacağı sonunda anlaşıldı. Dileyelim öyle olsun.

 

 

 

 

 Orhan AKIŞIK

 

http://www.dunya.com/

Ekleme Tarihi
19.02.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız