'Bal gibi' hem yıllardır GDO'lu ürün ithali yapıp hem de GDO'lu içeriğin gıda sanayiinde kullanılmasına izin veren devlet ketumiyeti, tüketiciye net cevap vermekten kaçınıyor.
Küresel tekellerle ortaklığını perçinleyen gıda sektörümüz Tarım Bakanlığı'nın desteğiyle GDO'lu gıdaları raflara doldururken tüketicinin GDO'lu ürünlere karşı dikkati kırılmaya çalışılıyor.
GDO'nun insan sağlığına zararlarını içeren makale ve araştırmalar, ustaca kamuoyunun nazarından kaçırılarak, GDO'lu içerik nasıl etiketlere yazılmıyorsa, kamu hafızasından da silinmek isteniyor.
Böylece bir ayaklarını Türkiye'ye atmış GDO kartelleri, adım adım yeni GDO'lu tohum ve ürünleriyle ülke piyasasını ve tarımını ele geçirme stratejilerinde ilerliyorlar.
Daha iki yıl önce Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Günaydın bisküvi, kraker, çikolata ve gofret gibi ürünlerin arasında bulunduğu 800 üründe GDO olduğu ve bu ürünlerde GDO kullanıldığından tüketicilerin haberi olmadığını söylemişti...
'Gıda Hareketi' de 'GDO' suz çikolata bulamazsınız!' diyor. Soya lesitini içeren bütün çikolata, gofret, kek, bisküvi vb. ürünlerin ve kakaoların tamamına yakınının GDO'lu olduğunu söylüyor.
Kısacası GDO'lu mısırdan elde edilen, zararlı 'nişasta bazlı şekere' ilaveten GDO'lu soyadan elde edilen 'soya lesitini', bisküvi, kek, gofret, çubuk kraker, margarin, bebe bisküvileri, çikolataların üretiminde kullanılmakta.
Ayrıca bu ürünlerde yer alan 'modifiye mısır nişastası' adıyla GDO'lu mısır nişastası ve GDO'lu buğday gluteni de ekleyelim...
Yani bütün bu bileşenlerin bir gıda formülünde yer aldığı düşünülürse demek ki bisküvi ya da gofret bir GDO kombinasyonundan başka bir şey değil.
Ama bugüne dek üzerinde GDO'ludur ibaresini taşıyan tek bir ürüne rastlanmadı yani GDO'lu ürün tüketmek istemediğinizde bunu bilmenizin imkanı yok.
Ama ambalajında GDO'suzdur diye yazan ürünlerin reklamları 'haksız rekabet' gerekçesiyle durduruldu.
Geçen yıl kurulan Biyogüvenlik Kurulu Ocak 2011 de üç çeşit soya fasulyesinin yem sanayiinde kullanmak üzere ithalatına izin verince sanki ülkeye ilk defa GDO'lu ürün girmiş gibi yansıtıldı.
Nitekim Tarım Bakanı CHP'li Milletvekili Turgut Dibek'in soru önergesini cevaplarken şimdiye dek yem sanayiinde kullanılmak üzere 1 milyon 386 bin 811 ton GDO'lu ürün ve gıda sanayii içinde 93 bin 415 bin ton GDO'lu kanola, mısır ve soya ithalatına izin verildiğini açıkladı.
Uzmanlar da 10 yıldır binlerce ton GDO'lu ürünün ülkeye girdiğini ve tüketiciden habersiz gıda sanayiinde kullanıldığını üstüne basa basa belirtiyorlar. Bu hafta Sabah gazetesinde çıkan haberde, Çin'den gelen 110 ton GDO'lu buğday gluteninin çikolata - bisküvi fabrikalarına nasıl girdiğinin belgeleri yer alıyordu.
2009 yılında Türkiye'nin en büyük iki çikolata-bisküvi firmasına mal veren toptancı şirket Çin'den 110 ton buğday gluteni ithal etti.
Ve toptancı şirketin getirdiği maldan alınan numuneler İstanbul İl Tarım Müdürlüğü'nce Bursa ve Ankara'da iki laboratuvarda yaptırılan analizde 'GDO'lu' çıktı.
Sonra firma altı ay gümrükte bekleyen mallarının bir kez daha analiz için İstanbul'da yetkili bir laboratuvara gönderilmesini sağladı ve bu analiz sonucu nasılsa 'GDO' yoktur raporu verildi...
Ve 110 ton mal bebek bisküvisinden çikolataya kullanılmak üzere piyasaya girmiş olmuştu...
Toz duman Türkiye gündeminin yarattığı baş dönmesiyle GDO'lu ürün meselesi saplantılı tüketici davranışına indirgenerek hafife alınıyor.
Ama küresel GDO lobisinin baskıları WikiLeaks belgelerinde bile yer almıştı, ABD'li diplomatların AB ülkelerine GDO'lu ürünlerle ilgili yaptıkları baskılarının sonucunda neredeyse ABD ile AB arasında ticari savaşı bile göze aldıkları ortaya çıkmıştı.
Nişasta bazlı şeker üreticilerine ve GDO'lu ürün kartellerine vazgeçirilemeyecek heveste pazar olmaya hevesli ülkemizde 'tüketicinin saplantısı' oldukça sağlıklı olsa gerek.