Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 25 Kasım 2024 Pazartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Hazırlanışı, köpüğü, fincanlara dökülüşü ve sunumuyla adeta biri ritüel gibidir Türk kahvesi içmek. Gelenek göreneklerimizde, kültürümüzde çok önemli bir yeri vardır. Bütün dünyada ‘Türk kahvesi’ olarak bilinmesinin nedeni de budur.

 

Yani bizim Avrupalılar’ın ilk kez kahveyle tanışmasına vesile olmamız bir yana, kahveyi kendimize has şekilde pişirmemiz, sunmamız ve kahveyle ilgili objeler üzerinde “kafa yormamız” onu bizim yapan nedenlerin başındadır.

Kahve içilen fincanlar, Osmanlı’da döneme göre şekil ve tarz değiştirmiş. Örneğin 16’ncı yüzyılda kullanılan fincanların alt kısmı üst kısmından daha genişmiş. Bu fincanların kulbunun eğimli olması da hem sağ hem de sol el tarafından rahatça kavranmasını 

sağlıyormuş.

1800’lü yıllarda, Abdülhamid tahttayken sarayın porselen ve çini ihtiyacını gidermek üzere Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu açılmış. Ve bu fabrikanın ilk müdürü de Fransa’dan getirtilmiş. 

İşte bu müdür ve onun Fransız ustaları tarafından yapılan fincanların üstü geniş, altı darmış. Yani daha modern tarzda yapılan fincanlarmış bunlar. 

Peki biz bunları nereden biliyoruz? Jet Life dergisinde geçen ay yayınlanan bir söyleşiden.

Söyleşi, Uğur Atik, Bülent ve Mukbil Sezen ile yapılmış. Bu üç isim, 16’ncı yüzyıldan 18’inci yüzyıla kadar Osmanlı saraylarında kullanılan objelerin kopyalarını yaparak Mısır Çarşısı’nda bulunan Galeri Set’te sunuyorlar.

SAKIZLI İSTANBUL MUHALLEBİSİ

 

Yumurta ve tozşekeri orta boy bir tencereye koyun. Üzerine buğday nişastasını ekleyip tel çırpıcı ya da çatal yardımıyla iyice çırpın.

Un ve pirinç ununu ilave edip sütü azar azar aktarın ve çırparak pürüzsüz hale getirin. Toz haline getirdiğiniz damla sakızını da katıp karıştırın ve tencereyi kısık ateşin üzerine oturtun.

Muhallebi çırpma teli ya da tahta kaşıkla sürekli karıştırarak koyulaşıp kaynamaya başlayıncaya kadar pişirin. Kaynamaya başlayınca tereyağı ya da bitkisel margarin ekleyip ocaktan alın.

Tel çırpıcı yardımıyla 1 dakika daha çırpın ve henüz sıcak haldeyken kâselere paylaştırır. Üzerlerini gülsuyu, kuş üzümü ve tarçınla süsledikten sonra kâseleri buzdolabında bekletin. Soğuk olarak servise sunun.

Malzeme listesi

 

- 6 su bardağı süt

- 2 tepeleme yemek kaşığı pirinç unu

- 1 tepeleme yemek kaşığı buğday nişastası

- 1 tepeleme yemek kaşığı un

- 1,5 su bardağı tozşeker

- 25-30 gr tereyağı (Bitkisel margarin de kullanabilirsiniz.)

- Nohut büyüklüğünde 3 adet damla sakızı

- 1 adet yumurta

Üzerini süslemek için;

- 2-3 kahve fincanı gülsuyu

- 2 tatlı kaşığı tarçın

- 3-4 yemek kaşığı kuş üzümü

 

 

 

Sahrap Soysal

 

http://www.hurriyet.com.tr/

Ekleme Tarihi
18.04.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız