Yaz aylarının serinletici tadı karpuzun sağlığa da faydası büyük. Böbrek temizleyen, kan basıncını düşüren karpuzu yemenin bir de adabı var: Paylaşmak
Yaz herkese aynı anda gelmez. Bir dilim karpuzu dişleyip, sularını kollarından akıttığında gelir herkesin yazı. Ve tabii yine herkesten aynı anda gitmez. Ancak, karpuz yemeyi kesenin erken biter yazı. Oysa yaz, karpuz tezgahları toplanıp yerlerine balıkçı tezgahları açılınca biter ancak, resmi olarak. Yani yaz biraz da karpuzdur, karpuz kokusudur, ayağa yapışan karpuz çekirdeğidir, poşetten karpuzla birlikte çıkan kurumuş eğrelti otunu buzdolabına asmaktır.
İlk karpuz Afrika’da, Kalahari çölünde bitmiş. Su bulamayanlar karpuz kesmiş Buradan Anadolu ve İran’a geçmiş. Oradan da Mısır’a. Çölde yaşayan insanlar karpuzu su deposu olarak kullanmış. Tutankamon’un mezarında karpuz çekirdeklerine rastlanmış. M.Ö. 1000 yılında Çin’de tarımının yapıldığına dair bulgular var. Bu karpuzların içi sarı, beyaz ve açık kırmızı, çekirdekleri büyük benekli beyaz, kırmızı ve siyah. Güney Rusya’da da bu vakitler karpuz üretimi yapıldığı görülüyor. Yerli halk yetiştirdiği karpuzun suyundan bira, kabuklarından turşu yapıyor.
Karpuzun Avrupa yolculuğu İspanya üzerinden oluyor. Vakit Ortaçağ. 16. ve 17. yüzyılda yazılmış botanik kitaplarında karpuzun adı var, öncesinde yok. Amerika’ya gidişi ise, Avrupalıların yanlarında götürdüğü karpuz çekirdekleriyle oluyor. 1673 yılında Fransızlar, Florida ve Mississippi Nehri kenarlarında Amerikan yerlilerinin karpuz yetiştirdiğini yazıyorlar.
Kartpostal güzeli
Meyvesi susuzluğu giderir. Kabuğundan turşu ve reçel yapılır. Çekirdekleri kavrulup tuzlanarak yenir. Alaca, çitilli, yenidünya, gülle, Diyarbakır, Tekirdağ ve Manisa karpuzu Türkiye’de en yaygın yerli karpuz çeşitleri. Bunların içinde en ünlüsü Diyarbakır karpuzu. Dicle kıyısındaki kumlu toprakta yetişen Diyarbakır karpuzunun alameti farikası iriliği.
Boyutları büyük olmasına rağmen kütürlüğünden kaybetmeyen bu tür, Diyarbakır’ın en önemli ekonomik faaliyetlerinden biri. Bir de kırtasiyelerde, İbrahim Tatlıses, Sibel Can kartpostallarının hemen yanında satılan karpuzlu kartpostallar... Diyarbakır’a giderseniz bu kartpostallardan alın mutlaka. Arkasına da “Karpuz kestim yiyen yok/Halin nedir diyen yok/Yeni de bir yar sevdim/Gözün aydın diyen yok” yazın. Gönderecek bir adres vardır muhakkak.
Diyarbakır karpuzu karpuz kuyusu adı verilen yerlerde yetişir. Kuyular nisan-mayıs aylarında Dicle’nin çekilmesinden sonra nehir yatağında açılır. Açılan kuyular boyu iki metre genişliğ 60 santimetre olacak şekilde hazırlanır. Derinlik suya ulaşana kadardır, yani değişir. İriliği, kullanılan koyun ve keçi gübresinden, lezzeti ise güvercin gübresinden gelir.
Yaşar Kemal kadar karpuz
Yaşar Kemal, 1951 yılında gittiği Diyarbakır’da “Bu karpuz nasıl ekilir?” sorusuna aldığı yanıtı ‘Bu Diyar Baştan Başa’ adlı kitabında şöyle anlatır, çiftçinin ağzından: “Gardaş, dedi, karpuz ekilecek kumluk iki türdür. Birisi suyun işgal edip de, yazın çekildiği yer, buna kılıç derler. Öteki de asıl Dicle kenarları. Karpuz kılıç denilen yerde daha iyi olur. Karpuz ekilecek yer dümdüz ve çakıllı olmalıdır. Ama ufak çakıllı. Burası iki kürek boyu uzunluğunda yani, bir buçuk metre, iki kürek ağzı genişliğinde, yani yarım metre su çıkıncaya kadar kazılır. Kazılan yere kuyu derler. Kuyunun biri baş ucunda, biri de ayak ucunda iki yastık bırakılır. Yani bu yastıklar su çıkmamış topraktır. Yastıklara üçer tane fide ekilir. Ekildiğinin ikinci gününde yanmış, yani eski hayvan gübresiyle gübrelenir. Bir hafta sonra da hayvan ve güvercin gübresi kumlu mille karıştırılarak verilir. Bu zaman içinde kuyunun içindeki su kurumuştur. Birkaç sefer daha gübre verilir. Tam kırk gün say. Karpuz olmuştur. Dağ gibi. İnan benim senin kadar olmuştur. Aha böyle böyle...”
Karpuz sindirime de iyi gelir, böbrekleri çalıştırır, kanı temizler. Uzun gecelerin sabahında ferahlatır. Uzun günlerin akşamında serinletir. Karpuz çekirdekleri içinde bulunan Cucurbocitrin adlı madde kan basıncını düşürür ve böbrek fonksiyonlarını düzenler. Karpuz harcılâlemdir, ucuzdur. Ama illa paylaşılmak ister. Karpuz tek başına yenmez, kalabalık ister. Yola çıkın bakın, yol işçileri mola verdiğinde karpuz keser, toplanıp dilim dilim yer. Kartpostalı, türküsü gibi şiiri de vardır. Cemal Süreya şöyle der: Yataklar var konuşmak için/Öpüşmek için telefon kulübeleri/ Güneşler var, yıldızlar, samanyolları/ Karpuzlar gümbür gümbür kapılarda.