Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 25 Kasım 2024 Pazartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

 
 
Bu balıklar bir şahane!

Yaz aylarında birini telefonla aradığımızda genelde “Tatilde efendim, haftaya pazartesi gelecek” türünde cevapla karşılaşırız.
 
Dr. Hasan İnsel
 
Yaz aylarında birini telefonla aradığımızda genelde “Tatilde efendim, haftaya pazartesi gelecek” türünde cevapla  karşılaşırız. Doktor olduğumdan aradığım kişi paniklemesin diye muhakkak, “Sağlıkla ilgili değil, merak etmesin” ya da “Acil değil, bir şey konuşacaktım, rica etsem gelince arar mı?” derim ve not defterime geleceği günü işaretlerim. Sonra da aradıklarım bana geri döner. Aslında insanları çok memnun ve mutlu eden bir davranış bu, aradığında yerine olmayan kişinin geri dönmesi... Aynı şey e-posta için de geçerli.
 
Sıcak dost sesi
 
Bence insanı mutlu etme sanatını en iyi bilen kişi, rahmetli Sakıp Sabancı’ydı. Belirli aralıklarla hiçbir şey olmasa da dostlarını arar, “Nasılsın, iyi  misin dostum, bir hal hatır sorayım dedim” derdi. Ne kadar mutlu olurdum bilemezsiniz, ortada bir konu olmadan sadece beni soran bu sevecen sesten. Günlük saatlerin yazılı olduğu incecik bir defteri vardı, bir süre sonraya adımı yazardı, tekrar aramak için. Bütün dostlarına bunu yapardı. Kendisini aradığımda da nerede olursa olsun, her ne kadar “Önemli değil” desem de, kısa sürede muhakkak geri dönerdi. İnsan münasebetleri onun için   çok önemliydi. O sevmeyi, sevilmeyi ve mutlu etmeyi bilen, bulunmaz bir insandı. Geçen çarşamba santraldeki arkadaşımız Şadan’dan, Alarko’yu aramasını ve beni Leyla Hanım’a bağlamasını rica ettim. Asistanı, Leyla Alaton’un tatilde olduğunu ve ayın 18’inden sonra döneceğini söylemiş. Leyla Hanım’ı aramamın sebebi, Halibut ve Cod balıklarıydı.
 
Balık yağı hapı
 
Halibut lop etli, çok leziz bir balık. Cod’sa hangi balıktır bilir misiniz? Hani küçükken bize zorla içirilen balık yağının çıktığı balık. İçinde çok fazla A ve D vitamini var. Bu bahsettiğim  balık yağı sadece Cod balığının karaciğerinden elde edilir, hatta adı da ‘Cod Liver Oil’ dir. Cod balığının etiyse omega-3 yağ asitleri yanında, B6 vitamini, selenyum HDL kolesterolü (iyi) yükselten Niacin bakımından zengin.
İşin sırrı neydi?
Marketlerde satılan Halibut ve Cod balıklarının tezgahlardaki görünümü dikkatimi çekti, denizden yeni çıkmış gibi duruyorlardı. Her iki balık da derin ve soğuk su balığı, bizim sularımızda yetişmiyor fakat tezgahlarda taptaze duruyorlardı. Peki bu nasıl oluyordu? Sonra  ikisinin de Alarko tarafından ithal edildiğini öğrendim ve işte bu nedenle de Leyla Hanım’ı arayıp,  bunların nasıl böyle donmadan geldiği hakkında bilgi almak istedim.
 
Leyla Hanım 10 dakika sonra geri döndü telefonuma, şaşırdım, bir o kadar da mutlu oldum. “Acil değildi” dedim.  Her zamanki neşeli ses tonuyla “Olsun, niye bekleteyim ki sizi dönüşüme kadar?” dedi. İşte sevmeyi, sevilmeyi, mutlu etmeyi bilen birisi daha. Bir kez daha anladım, insanın hayatta yükselmesi boş yere olmuyor. Bu hislerimi kendisine ilettim, tabii istediğim bilgileri de aldım bu arada.
 
Norveç’teki çiftliklerde yetişen balıklar, kanları alındıktan sonra, solungaç ve iç organları temizlenip 0-4 derece soğutuculu TIR’lara yüklenerek üç günde Türkiye’ye getiriliyormuş. Yani donmuş olarak değil, taze olarak tüketiciye ulaşıyor. Ayrıca İzmit Suadiye tesislerinde de Halibut’un fümesi yapılıyormuş. Omega-3 alımında yararlanabileceğimiz balıklara, yeni tatlar ilave olmuş oldu böylece, hem de lop etli.
 
 
 
 
 
 
 
 

Ekleme Tarihi
18.08.2011
Ekleyen Kişi
şahin yaylacı

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız