Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 24 Kasım 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Şeker, kansere davetiye çıkartıyor
 
Prof. Dr. Ahmet Aydın: -''Kanser hücreleri, şekeri, kuru bir süngerin suyu emmesi gibi emer. Kanser hücreleri, sağlıklı hücrelere göre 3-5 kat daha fazla şeker kullanır'' -''Sevdiği besini, yani şekeri vermezseniz kanser hücresi açlıktan ölmeye başlar'' -''Şekerin tek zararı, kanser dokusunu beslemesi değil. Aşırı un ve şeker tüketimi de kansere neden olur'' -''Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin. Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren 'light' ürünler tüketmeyin. Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Bol taze sebze ve meyve yiyin''
 


İSTANBUL (A.A) - İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Aydın, kanser hücrelerinin, şekeri, kuru bir süngerin suyu emmesi gibi emdiğini belirterek, ''Kanser hücreleri, sağlıklı hücrelere göre 3-5 kat daha fazla şeker kullanır. Sevdiği besini, yani şekeri vermezseniz kanser hücresi açlıktan ölmeye başlar'' dedi.

Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kanserin, dünyada kalp ve damar hastalıklarından sonra en çok ölüme neden olan ikinci hastalık grubu olduğunu belirtti.
 
Kanserin, genetik nedenlerden çok çevresel nedenlere bağlı olduğunu ve bunun önlenebileceğini vurgulayan Aydın, ''Aslında erken teşhis için harcadığımız emeğin yarısını erken korunmaya harcasak, kanseri azaltabiliriz'' dedi.

Beslenmede yapılan hatalar ve toksinlerin kanser vakasını artırdığını ifade eden Aydın, ''Son yarım yüzyılda piyasaya 80 bin kimyasal maddenin girdiğini düşünürseniz sorunun büyüklüğünü anlayabilirsiniz'' diye konuştu.

Son yıllarda beslenme düzenindeki en olumsuz değişimin rafine şeker ve unlu gıdaların aşırı tüketilmesi olduğunu belirten Aydın, şu bilgileri verdi:

''Aşırı şeker tüketimi ile kanser arasındaki ilişki iki kez Nobel Tıp Ödülü alan (1931 ve 1944) Alman Otto Warburg tarafından ortaya konuldu. Warburg, kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelerden farklı bir metabolizması olduğunu göstermiştir. Vücudun normal hücreleri, enerjileri için hem oksijenli (aerobik), hem de oksijensiz (anaerobik) metabolizma yollarını kullanırlarken, kanser hücreleri sadece oksijensiz (anaerobik) metabolizma yolunu kullanabilir.

Vücut, kanseri beslemeye çalışırken, sürekli kapasitesinin üstünde çalışır. Eğer sevdiği besini (yani şekeri) vermezseniz kanser açlıktan ölmeye başlar. Bu nedenle kanser hücreleri şekeri kuru bir süngerin suyu emmesi gibi emer. Kanser hücreleri sağlıklı hücrelere göre 3-5 kat daha fazla şeker kullanır. Şekerin tek zararı kanser dokusunu beslemesi değil. Aşırı un ve şeker tüketimi, insülin direncine yani hiperinsülinizme yol açar. Hiperinsülinizm, insüline benzer büyüme faktörü (IGF-1) düzeyini artırır. Serbest IGF-1 hemen hemen bütün dokularda hücre üremesini kontrolsüz bir şekilde artırarak kansere neden olur.''

Aydın, son 10 yılda Türkiye'de şişmanlık oranının 2 kat arttığını, kanserdeki artıştan sorumlu faktörlerin başında da şişmanlık geldiğini kaydetti.

-Alınacak tedbirler-

Prof. Dr. Ahmet Aydın, kanserin önlenebilmesi için günlük hayatta alınacak bazı tedbirleri şöyle sıraladı:

''-Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.
-Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren ''light'' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
-Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin.
-Bol taze sebze ve meyve yiyin.
-Yeterli omega-3 alın. Ayçiçeği, mısır, kanola, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, kaymak, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin.
-Kefir, ekşiyebilen yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden zengin gıdalarla beslenin. Bu gıdaların fabrikasyon değil, doğal yöntemlerle üretilmiş olmasına özen gösterin.
-Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin.
-Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin. Mümkünse mandıra sütü kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
-Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
-Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin.
-Şekersiz yeşil ve siyah çay tüketin.
-Stresten uzak durun.
-İyi uyuyun.
-Çevresel toksin ve sigaradan uzak durun.
-D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.
-Yeteri derecede egzersiz yapın.
-Aşırı alkol kullanmayın.
-İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
-Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
-Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilir.
-Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir. Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın. Yemeklerinizi ve içeceklerinizi plastik kaplarda muhafaza etmeyin.''

Ekleme Tarihi
07.02.2012
Ekleyen Kişi
şahin yaylacı

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız