Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 24 Kasım 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Amerika'nın son alışveriş trendi: Alışveriş yapmamak!
 
Maymun Tuzağı... 
 
 
 
 
Hatta eldeki mallardan da kurtulup, hayatı sadeleştirmek! Kriz sonrası,çalışanlar, gelirlerinin daha büyük bir bölümünü harcamayıp biriktirmeye başlayınca, ABD'li üreticilerin etekleri tutuşmuş! Şu ara yapılan çoğutüketici araştırmaları "Bu adamlar ne satın alırlarsa mutlu olurlar?" la ilgili.
 
Ortaya çıkmış ki bir servis almak, mal alma ktan daha faydalı insan doğasına.Yani bir ayakkabı yerine kutu oyunu, pahalı bir çanta yerine spor salonuüyeliği, araba yerine seyahat, ruj yerine sinema bileti, insanları dahamutlu ediyor! Bir tecrübe satın almak, kişiye daha yoğun ve uzun süreli birtatmin sağlıyor.
 
Üstelik 'Mal edinmenin mutluluk getirmediğini öğrenen 'dünyanın en çok satın alan halkı', kocaman otomobillerini, dört oda bir
salon evlerini, 48 parçalık yemek takımlarını, doğrayan parçalayan karıştıran onlarca mutfak aletlerini satıp, ayrı bir oda haline gelmiş gardıroplar dolusu giysilerini fakirlere bağışlayıp hayatlarını sadeleştiriyor. Bazı aileler 40 metrekare bir evde, dört tabak, dört bardakla ve işe bisikletle gidip gelerek yaşamanın onları hiç olmadıklarıkadar mesut ettiğini iddia ediyor. Bu esnada biriktirdikleri parayı yoga derslerine ve ta tillere harcıyorlar.

YÜZ EŞYAYLA YAŞAMAYA DAVET!
 
Bir internet sitesi, tüketicileri sadece ve sadece 100 adet kişisel eşyayla yaşamaya davet ediyor! Yani kıyafet, kozmetik, ayakkabı, kitap, kalem, herşey toplam 100 parça edecek. Sitenin çağrısı büyük ilgi görüyor ve internet kullanıcılarından hatırı sayılır sayıda bir grup, kişisel eşyalarını hayırderneklerine bağışlayıp hayatlarındaki kalabalıktan kurtuluyor.
 Hikâye, psikologlara göre şu: İnsanlar, iyi ya da berbat, yaşamlarındaki tümdeğişikliklere çabucak alışıyor ve doğalarında var olan sabit mutluluk
seviyesine bir an önce ulaşmaya çalışıyorlar.

Ebeveynlerinden birini kaybeden bir insanın bir süre sonra eski mutluluk ve neşesine kavuşması da bu yüzden, yalı alanın birkaç yıl sonra yalıda
oturmayı kanıksayıp eskisi kadar 'mutsuz ' olması da! Yani para mutluluk getirmiyor denemez ama parayla satın alınan mallar mutluluk getirmiyor! Şan dersleri, seyahatler, piknikler, tiyatro oyunları filansa başka! Farklı tecrübeler hayatı zenginleştirip memnuniyeti yükseltiyor! Los Angeles'lı
filmci Roko Belic dünyayı dolaşıp *Happy *(*Mutlu*) isimli bir belgesel üzerinde çalışıyor.
 
New York Times gazetesinin haberine göre San Fransisco'nun kalburüstü semtlerinden birindeki evini bırakıp, hayatını tamamen değiştirip, Malibu
plajında bir karavana taşınmış! Haftada üç dört gün sörf yapabildiği için şu anda ufacık karavanda çok daha mutlu bir hayat yaşadığını anlatmış.

AVUCUNUZU AÇMAYI DENEDİNİZ Mİ?
 
Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır: Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır.
Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı
büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar, ama yiyecek
elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece, kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey, elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.

Bizleri de tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken; e limizi açıp benliğimizi, bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır! Bu örnekle benzeştirirsek; ben, sahip olduğumuzu düşündüğümüz her şeyin bizim için birer tuzak olduğunu fark etmediğimizi düşünüyorum:

-Çoğunlukla konuşmaktan fazla bir özelliğini kullanmadığımız son model ceptelefonlarına sahip olmak,
-Ortalama 15 m2´sini kullandığımız ama kullandığımız alandan 10-20 kat büyük evlere sahip olmak,
-Belki bir kez giydikten sonra çok uzun sure dolabımızın bir köşesinde
 
unuttuğumuz günün modasına uygun giysilere sahip olmak,
-Okumadığımız kitaplara sahip olmak,
-Asla kadranın gösterdiği sürate ulaşamayacağımız en süratli arabaya sahip
olmak,
-Bize günde 3-5 kez zamanı, başkalarına sürekli zenginliğimizi gösteren kol
saatlerine sahip olmak,
-Vakit bulup gidilemeyen, gidilse bile dinlendirmekten çok uzak; tabiri
caizse yorgunluktan haşatımızı çıkaracak deniz kenarına yakın bir yazlık,
bir dinlence evine sahip olmak,
-Vaktimize, nakdimize, aklımıza, çenemize zarar verse bile bir futbol
takımı taraftarlığına sahip olmak,
-Oturmadığımız koltuk takımları, izlemediğimiz dev ekran televizyonlar;
kullanmadığımız, faydalanmadığımız daha nelere sahip olmak... Ya da sahip
olduğumuzu sanmak...
-Sadece çevre olsun diye bulunduğumuz ortamlar ve arkadaşlıklar!

O maymun gibi; avucumuzda tuttuğumuz sürece (faydalanamasak bile) sahip olduğumuzu sanmıyor muyuz? Ve ancak parmaklarımızı gevşetip bunlardan vazgeçtiğimiz zaman gerçekten özgür olup tüm yeteneklerimizi kullanabilir
hale gelmeyecek miyiz?

Aslında biz bu dünyaya sahip olmaya değil, şahit olmaya gelmişiz. Ah bunubir anlayabilsek...
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Doç. Dr. Erol ERÇAĞ

Ekleme Tarihi
19.02.2012
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız