Ergenlik çağlarını zayıf ve çelimsiz bir çocuk olarak geçirince hayalini kurduğu vücuda ulaşmak için meslek olarak beslenme ve spor eğitmenliğini seçen Fırat Çakır, şimdi tecrübelerini 'Ben Sadece Kilo Verecektim Hepsi Bu' adını verdiği kitabında okuyucularıyla paylaşıyor. Çakır'la diyet konusunda en çok merak edilenleri konuştuk.
Çoğu kişinin aksine ergenlik çağlarında çok zayıf olduğu için sürekli kilo almaya çalışan Fırat Çakır'ın düzgün bir fiziğe sahip olma hayali, hayatına yön vermiş ve meslek olarak beslenme ve spor eğitmenliğini seçmiş. Yüzlerce öğrencisinin üzerinde tecrübe ettiği farklı egzersiz ve beslenme programlarından sonra, geliştirdiği doğru beslenme ve antrenman sistemiyle hayalini kurduğu fiziğe ulaşan Çakır, kilo vermek isteyenler için bir kitap yazdı: 'Ben Sadece Kilo Verecektim Hepsi Bu'. Kitabında diyetlerden besin gruplarına, selülitten çocuklarda spora kadar pek çok konuya değinen Çakır'la diyet konusunda en çok merak edilenleri konuştuk.
- Eskiden insanlar neden zayıftı? Fazla geriye gitmeye gerek yok, sadece 50-60 yıl bile geçmişimize bakmamız bu sorunun cevabını verecektir. Geçmişte yaşayan insanlar, kendi yiyeceklerini kendileri elde etmek zorundaydı. Kimileri hayvancılıkla uğraşıyor, kimileri de bağda, bahçede çalışıyordu. Tüm gün yoğun bir tempo içindeydiler. Hayvanlar doğal ortamlarda besletiliyor, sebzeler hormonsuz doğal gübrelerle yetiştirilip hiçbir böcek ya da tarım ilaçları kullanılmıyordu. Ulaşım uçakla, gemiyle ya da son model araçlarla değil, at sırtında veya yaya olarak yapılıyordu. Günümüzde ise gelişen teknoloji insanların hareketsiz ve düzensiz bir yaşam sürmelerine neden oldu.
- Köfte, börek eskiden beri Türk mutfağında var ama şimdi sakıncalı olarak görülüyor... Ne zaman fast food tarzı yiyecekler ve hazır gıdalar kültürümüze sokuldu o zaman olan oldu. Fast food'larda ve hazır yiyeceklerde kullanılan gerek trans yağlar gerekse onlarca koruyucu madde, vücudumuza girdiğinde beyin bu kimyasalları nerede-nasıl işleyip değerlendireceğini bilmediğinden bir kenarda stok ediyor ve bir süre sonra obezite tehlikesiyle karşı karşıya geliyoruz. Baktığınızda bizim kültürümüzde köfte, patates kızartması, ekmek; Amerikan tarzı beslenmede ise hamburger var. Bizde pide, lahmacun, döner var, onlarda pizza, sosisli var. Aynı gibi gözüküyor değil mi? Tek fark fast-food'larda kullanılan yağlar ve koruyucu denen kimyasalların bu yiyecekleri, zararlı hale getirmesi. Bundan 15 yıl önce Türk halkına obezite nedir diye sorsaydınız kimse obezliğin ne olduğunu bilmezdi. Şimdi ise halkımızın yüzde 56'sının obez ve obezlik sınırında olduğu açıklanıyor.
NE YERSENİZ YİYİN, AZ YİYİN - Beslenirken nelere dikkat etmeliyiz? Neredeyse tüm diyetisyenler ve beslenme uzmanları öğünlerde protein ve karbonhidratın birbirine karıştırılmamasını, sebze ve meyvelerinse her iki grupla da tüketilebileceğini söyler. Oysa ki yine biraz geçmişe dönüp baktığımızda geçmiş yıllarda kimsenin ne protein ne karbonhidrat ne de nötral gıdalar hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını, ne bulurlarsa yediklerini ama ne kilo ne kalp ne kolesterol ne de tansiyon gibi hastalıklar yaşamadıklarını görürüz. Demek ki sorun protein, karbonhidrat ya da nötral gıdalarda değil. Başka bir sorun var. Artık hiç hareket etmeyen birer robota dönüştürüldük! Tabii tükettiğimiz gıdaların doğal olmaması da bir etken. Yapmış olduğum eğitim ve seminerlerimde besinlerin ayrılmasından ziyade kararında yenmesi gerektiğini söylüyorum. Ama yine de neye dikkat etmemiz gerekir derseniz, protein ve karbonhidratları birbirine karıştırmayın ve şekerli yiyeceklerden uzak durun derim.
BEDENİNİZİ TANIMALISINIZ - Sağlıklı beslenmenin temel şartları nelerdir? Neleri tüketmeli, neleri tüketmemeliyiz? Önce kişi bedenini tanımalı. Günlük ne kadar kalori harcadığını, bunun karşılığında ne kadar kalori aldığını mutlaka öğrenmeli. Kendisinde kalp, tansiyon, kolesterol, şeker gibi hastalıkların olup olmadığını öğrenmek için uzman bir doktordan yardım almalı. Her konuda bilgilendikten sonra sağlık durumu, işi, yaşı ve eğer egzersiz yapıyorsa bunu da hesaba katarak bir beslenme programı uygulamalı. Uygulanan program kesinlikle protein ağırlıklı olmalı. Vücudun ihtiyacı kadar karbonhidrat alınmalı, fazlasından kaçınılmalı. Vücutta aşırı su tutan ve aynı zamanda kan şekerini yükseltip kilo almamıza sebep olan unlu ve şekerli yiyeceklerden uzak durulmalı. Yine tansiyon ve selülit oluşumuna büyük etki eden tuzdan uzak durulmalı. Sebze tüketimi artırılmalı, mümkün oldukça meyve tüketimi de çoğaltılmalıdır.
- Selülitin beslenmeyle ilgisi nedir? Yine beslenmeyle çözülebilir mi? Selülit kısaca şeker stoklanmasıdır. Yani almamız gerekenden fazla şeker alıyoruz ve bu şekerler de basen, baldır ve göbek kısmında stoklanıyor. Bu da selülitin doğrudan beslenmeyle ilgisi olduğunun bir göstergesidir. Tuzun da vücutta su tutma özelliği şekerle birleşince selülitleri azdırıyor. Beslenme düzgün olursa selülit oluşumunun önüne geçilebilir. Fakat oluşmuş selülitin yok olmasına fayda sağlamaz. Ancak beslenme düzenlenir, unlu, şekerli ve tuzlu yiyeceklerden uzak durulur, bunun yanında hızlı yürüyüş, bisiklet, aerobic gibi sporlar yapılırsa, selülitlerden kurtulabilirsiniz.
Çok yemekle kilo alınmaz az yemekle kilo verilmez - 'Az yiyiyorum, bazen günde bir öğüne bile düşüyorum yine de kilo alıyorum' diyenlere ne önerirsiniz? En çok sorulan sorulardan biri gerçekten de bu. Kişiler az yemek yiyerek zayıflayacaklarını ya da çok yemek yiyerek şişmanlayacaklarını sanıyor. Aslında bu böyle değil. Ne çok yemekle kilo alınır ne de az yemekle zayıflanır. İçimizde bir sistem var ve bu sistemin nasıl çalıştığını bilmek zorundayız. Yoksa sürekli yanlış beslenecek, dönem dönem kilo alıp vermeye devam edeceğiz. Öncelikle şunu bir anlayalım; biz her gün ortalama 5 ya da 6 öğün yemek yemek zorundayız. Günde 1-2 öğün yenirse beyin, kıtlık psikolojisine girer ve vücuda giren her besini stok ederek cimri bir şekilde bunu kullanır. Ne kadar yediğimiz değil ne yediğimiz önemlidir. Bu asla unutulmamalıdır.
Çocuklar mutlaka spor yapmalı Çocukluk dönemi, sağlık, fiziksel yapı ve ruhsal yapımızla ilgili temellerin atıldığı dönemdir. Bu yapının içinde çocukluk çağında yapılan spor, hayatımızı ne kadar etkileyecekse beslenme de en az o kadar etkileyecektir. Vücudumuzdaki büyüme hormonu bu dönemde en üst seviyede salgılanır. Kas yapımızın ve anatomik yapımızın oluşmasını sağlar. Bu dönemde kalsiyum ve protein alarak iyi beslenirsek çok güçlü kemik, diş ve kas yapısına sahip oluruz. Yine düzenli beslenme, gerekli vitaminlerin alınımı beynin tam olarak beslenmesine ve ileriki yaşlarda oluşabilecek unutkanlık ve psikolojik sorunların da önüne geçecektir. Çocukların hareketli olması engellenmemeli, olabildiğince sportif yetişmeleri sağlanmalı. Günümüzdeki şişman insanların bu halde olmasının en büyük nedeni düzensiz beslenmenin yanında annelerimizin tüm masumiyetleriyle beslenme konusundaki bilinçsizliğidir.
Aysun Öz Kaşi
http://www.aksam.com.tr/
|