Ahmet Rasim Küçükusta Sütün mikroplusunu, elmanın kurtlusunu istiyoruz
Beslenme uzmanları ‘Kutu süt ölü süttür’ dediğim için üzerime yürüyorlar. Kendileri diyorlar oysa biz sütümüzü ısıl işlemlerle mikroplardan arındırırız, sütümüzde kesinlikle mikrop bulunmaz diye. Ben de zaten tam da bunu diyorum: İçinde mikrop olmayan süt ölü süttür. Süt de yoğurt da içinde bulunan faydalı mikroplar yüzünden değerlidir. Sütü, yoğurdu mikroplardan arındırırsanız onları öldürmüş olursunuz. Gıda endüstrisinin temel stratejisi de amcaoğlu ilaç endüstrisi gibi ‘korkutma’ ve ‘bahane üretme’ üzerine kurulu; marifet sanki!
Neymiş, açık süt mikropluymuş; bunları içersek hasta olur, hatta ölürmüşüz bile. ‘Ay, çok korktum; tövbe olsun bir daha açık süt içersem’ dememizi bekliyorlarsa daha çok beklerler. Kusurumuza bakmasınlar ‘Paketli yiyecek, kutuda içecek’ diye tutturan endüstrinin beslenme uzmanlarına biz endüstrinin besleme uzmanları gözüyle bakıyoruz. Sütün mikroplusunu, elmanın kurtlusunu istiyoruz.
Sonra güvenilir de olsa açık sütün tüketiciye ulaştırılması da o kadar zor, o kadar zormuş ki süt bu sırada mutlaka bozulurmuş. Tövbe, tövbe! Süt sanki Kaf Dağı’nın ardından ya da okyanusların ötesinden veya ne bileyim Venüs’ ten Mars’tan geliyor.
Yapılması gereken basittir ve şudur: Tüm mandıralar bir kere mutlaka Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’nın kontrolü altında olmalıdır. Buralardan toplanan sütler soğuk zincir ile bir ’süt merkezinde’ toplanmalı ve burada gerekli denetimler yapıldıktan sonra ‘çiğ’ olarak vatandaşa sunulmalıdır. İsteyen süt olarak içer, isteyen yoğurt çalar, isteyen muhallebi yapar.
Uzaya uydu gönderiyoruz da mandıranın sütünü mü isteyenlere ulaştıramayacağız?
Sağlıklı gıdalar hayat veriyor
Araştırmaların tümü de obezite, diyabet, kalp-damar, kanserler, astım ve alerjiler gibi modern zaman hastalıklarının, hayat tarzımızla ve özellikle de beslenmemizle doğrudan ilgili olduğunu gösteriyor.
Modern tıbbın ilaçlarla engellemeye çalıştığı hastalıkların birçoğunu ’sağlıklı gıdalarla’ ve doğru beslenme ile önlemek mümkün. Tüm dünya sağlıklı gıda peşinde. Bu da büyük ölçüde taze ve işlenmemiş; paketlere kutulara girmemiş; içinde GDO, katkı maddesi, tarım ilacı, antibiyotik bulunmayan yiyecek ve içecekler demek.
Türkiye’de yaşıyoruz. Her mevsimin kendine has sebzesi meyvesi var. Üç tarafımız içinde balıkların cirit attıkları denizlerle çevrili. Dağlarımız tepelerimiz çayırlarımız meralarımız otlayacak inek, koyun, keçi bekliyor.
Vatandaş istemeli ki alabilsin
Ağlamayan çocuğa mama vermezler. Biz vatandaşlar sağlıklı, işlenmemiş yiyeceklere ulaşmak istediğimizi haykırmazsak sesimizi duyan olmaz. Hükümet ve belediyelerin vatandaşların sağlığını korumak nasıl temel vazifelerinden ise onlara talep ettikleri sağlıklı yiyecekleri de sağlamak zorundadırlar.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanları ve belediye başkanları, bürokratları, ileri gelenleri, ileri gidenleri lütfen çıkıp konuşsunlar. Kendileri ve çocukları kutu sütüyle mi açık sütle mi, market yoğurduyla mı ev yoğurduyla mı büyümüşler anlatsınlar; portakal suyunu ilk defa kaç yaşında içmişler söylesinler.
|