Yıkayıp kuruladığınız patlıcanları çatalla birkaç yerinden delin. Ocak üzerinde, fırında ya da mangal ateşinde yumuşayıncaya kadar közleyin. Kabuklarını akan suyun altında soyun. Kesme tahtası üzerinde incecik dilimleyin.
Orta boy ve kenarları yüksek bir fırın kabını fındık büyüklüğünde tereyağıyla yağlayın. Patlıcanları bu kaba yerleştirin. Kuşbaşı eti orta boy bir tencereye koyup iki kaşık sıvıyağla birlikte orta ısılı ateşte kavurun. Sürekli karıştırarak 10 dakika kavurduğunuz etin üzerine 6 bardak sıcak su ekleyip etler yumuşayıncaya kadar pişirin. Sosu için soyup tavla zarı formunda doğradığınız domatesleri kızdırılmış 2 yemek kaşığı sıvıyağa aktarıp sürekli karıştırarak 7-8 dakika pişirin. Tuz, şeker ve karabiberi serpip 2-3 dakika sonra ocaktan alın. Haşlayıp süzdüğünüz eti fırın kabına yerleştirdiğiniz patlıcanların üzerine aktarın. En üste domatesli sosu gezdirin ve incecik yeşil biber parçalarıyla süsleyin. Yemeği 175 dereceye ve alt üst konuma ayarladığınız fırında 30-35 dakika kadar pişirip çıkarın. Fırından çıkar çıkmaz üzerine küçük bir tavada kızdırdığınız tereyağını gezdirip bolca karabiber serpin ve sıcak sıcak servise sunun.
Malzeme listesi
- 6-7 adet orta boy kemer patlıcan - 2 çay kaşığı tuz, karabiber - 1 kg kuzu kuşbaşı et (koyun eti de kullanabilirsiniz) - 4-5 adet orta boy domates - 4 yemek kaşığı sıvıyağ - 4-5 adet tatlı sivribiber - 30-50 gr tereyağı (5 yemek kaşığı zeytinyağı da kullanabilirsiniz)
Yalıda önemli konuklar
Hayrullah Efendi’yi tanır mısınız? Çoğunuzun “hayır” dediğini tahmin ediyorum. Abdülaziz döneminin meşhur zenginlerindendi Hayrullah Efendi ve gezmeyi pek seven padişahla bir sofrada tanışıp ahbap olmuştu. O günlerde Fransa imparatoru 3. Napolyon’un eşi Eugenie İstanbul’a gelmiş ve padişah da imparatoriçeyi Hayrullah Efendi’nin muhteşem manzaraya sahip olan evine götürmüş. Ziyareti haber alan Hayrullah Efendi’yi almış bir telaş. Ne yapsa etse de, imparatoriçeye hem kendi zenginliğini hem de İstanbul yaşantısını anlatsa diye düşünmeye başlamış. Sonunda ramazanların vazgeçilmezlerinden “diş kirası” gelmiş aklına. Hayrullah Efendi, iftarlarda konaklara gelen misafirlere kadife keseler içinde verilen hediyelerden yola çıkarak yemekten sonra ağır konuklarına hediye verme kararı almış. Ancak konukların biri Fransa imparatoriçesi, diğeri de Osmanlı padişahı olunca, bu iş pek de kolay olmamış.
Hayrullah Efendi’nin diş kirası olarak konuklarına ne verdiğini ve hediyeleri seçerken neler yaşadığını isterseniz bir sonraki yazımıza bırakalım.