Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 13 Mayıs 2024 Pazartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

SELANİK YOĞURTÇUSU VE BİR İMPARATORLUĞUN ÖYKÜSÜ

Selanik'te 1900'lerin başında bir Yahudi aileye günaşırı bir tepsi yoğurt bırakan Türk mandıracı, dünyanın en büyük sanayi gruplarından birinin esin kaynağı olacağını aklına getirir miydi? İşte Yahudi Carasso ailesinin öyküsü.


O yıllarda Selanik'te, Karasu'lar önde gelen ailelerden biriydi. “Irak Karasu” tıp öğrenimini tercih etti. Doktor olunca bir muayenehane açtı. Evlendi. Bir oğlu oldu.
Adını “Dantel” koydu. Daha sonra iki de kızı dünyaya gelecekti. Balkan savaşı’nda Selanik düşünce, yani Yunanistan tarafından işgal edilince, Yahudi toplulukta büyük bir panik yaşandı. Çoğu Avrupa yollarına düştü. (Kalanlar 30 yıl sonra, Hitler orduları Yunanistan’ı işgal edince toplama kamplarına gönderilecekti.) Yunanlıların Selanik'e girmelerinden kısa bir süre sonra Irak Karasu, eşi ve oğluyla birlikte
İspanya’ya göç etti. Tam 420 yıl sonra, kovuldukları topraklara geri dönüyorlardı.

İspanya 1492'de Yahudileri topluca sürmüş ama vatandaşlıktan çıkarmamıştı.Karasu ailesi Barselona'ya yerleşti. Yıl:1912. Önce adını Latin alfabesine uyarladı.
Irak oldu Isaac, Karasu ise Carasso. Sonra bir muayenehane açtı. Çok az hastası vardı, ailesini geçindirmek için zeytinyağı ticaretine de girişti. Birinci Dünya Savası’ndan sonra Avrupa'da müthiş bir yoksulluk dönemi başlamıştı. İspanya da bundan nasibini aldı. En çok ilaç sıkıntısı çekiliyordu. Tam da o günlerde Barselona'da çocuklar arasında salgın halinde bağırsak hastalıkları patlak verdi…
Gözleri yaşlı anne-babalar kucaklarında bir deri bir kemiğe dönmüş yavrularıyla diğer doktorlar gibi Isaac Carasso'nun da muayenehanesine dayanıyor, "Kurtar çocuğumuzu" diye yalvarıyorlardı. Ama diğer doktorlar gibi Carasso'nun elinden de pek bir şey gelmiyordu. Gözünün önünde ölüp giden çocukların acısıyla uykusunun kaçtığı gecelerin birinde, bir ses yankılandı belleğinde: "Yoğurtçu geldi. Kaymaklı yoğurtlarım var." İrkildi. Selanik'te günaşırı evlerine bir tepsi kaymaklı yoğurt bırakan Türk satıcının sesiydi bu. Ve "Eureka" çığlıklarıyla hamamdan dışarı koşan Arşimet gibi yataktan fırladı. "Tabii ya" dedi, "Tabii ya." Selanik'te bağırsak hastalıklarının tedavisinde yoğurt kullanıldığını hatırlamıştı. Günde üç öğün birer kâse yoğurt yediriyorlardı hastaya ve hastalar birkaç günde sağlığına kavuşuyorlardı.
Yoğurdun nasıl yapıldığını biliyordu. Hemen ertesi gün, evinin bodrumunu bu iş için hazırlamaya koyuldu. Orası artık bir mandıraydı. Yakınındaki birkaç çiftlikten topladığı sütlerle yoğurt imalatına girişti. Yıl:1919

Ancak bir sorun vardı. Avrupa'da yoğurt hiç bilinmiyordu. Evet, 1500'lerin ortalarına doğru Kanuni Sultan Süleyman bağırsak enfeksiyonuna yakalanan dostu, Fransa Kralı I. Fransuva'ya bir yoğurtçu göndermişti. Ne var ki, kral iyileşince yoğurtçu sırlarıyla birlikte İstanbul’a geri dönmüştü. Kayıtlarda öyle yazıyordu. Isaac Carasso, ürettiği şeyin Balkanlar'da ve Anadolu'da yaygın bir tüketim maddesi oldugunu onlara nasıl anlatabilirdi? Çareyi yoğurdunu ilaç olarak kabul ettirmekte buldu. Ve Carasso'nun yoğurdu eczanelerde satılmaya başladı! Hasta çocuklarda etkisi çok çabuk ortaya çıktı. Doktor meslektaşları ona bir tavsiyede bulundular:
Paris'teki Pasteur Enstitüsü'nden fermente edilmiş laktik getirtirse, yoğurdun ömrü uzatılabilirdi. Sözlerini dinledi. Böylece pastörize yoğurt doğdu. Ama Isaac  Carasso bu buluşun önemini o anda pek kavrayamayacaktı. "İlaç" tutunca, Isaac özel ambalajlar yapmayı akıl etti. Kapakları porselen cam kâseler. Sıra artık ilaca patent almaya gelmişti. Onun için de ilaca bir ad koymalıydı. Bir ışık çaktı;
neden oğlunun adı olmasın? Yani minik Dantel’in? Yasadıkları Barselona’nın yaygın dili Katalanca'da küçük Dantel’in ya da Dantel’cik’in karşılığı da çok hoştu doğrusu: "Danon!" Ancak bu, özel ad olduğu ve marka namıyla tescil edilemeyeceği için sonuna bir "e" ekledi ve hoş geldin "Danone" yoğurtları!

Yoğurtçuluk çok kısa sürede Isaac'in asıl mesleği haline gelince oğlunu, Dantel’i tahsilini yapmaya gönderdi Fransa'ya. Marsilya'da ticaret lisesinde okuttu. İşin pazarlama, satış, muhasebe bölümünü bilimsel olarak öğrenmesi için. Ardından Paris'te Pasteur Enstitüsü'nde bakteriyoloji stajı yaptırdı. İşin üretim aşamasına hâkim olabilmesi için. Dantel öğreniminden sonra Fransa'da kaldı, çünkü babası
Isaac Carasso dünyadan göçmüştü. 6 Şubat 1929'da Paris'te 18'inci bölgedeki bir dükkânda "Danone Yoğurtları Paris Şirketi" kapılarını açtı. Onu 1932'de Levallois-Perret'de ilk fabrika izledi. Danone imparatorlugu işte böyle doğdu.

Bugün öyle bir imparatorluk ki Danone, 5 kıtada at koşturuyor. Cirosu 15 milyar Euro’nun üstünde. 100 bin kişi çalıştırıyor. Süt ürünlerinde dünya birincisi. 18 ülkede (Türkiye dâhil) 48 fabrikası var. Şişe suyunda dünya ikincisi. 13 ülkede (Türkiye dâhil) 97 fabrikası var. Bisküvi ve tahıllı kahvaltı ürünlerinde dünya ikincisi. 21 ülkede 53 fabrikası var.

İmparatorluğa -babasının sayesinde adı verilen Dantel Carasso, yani Dantel’cik,hala hayatta ve 99 yaşında. Barselona'da yaşıyor. Uzun yaşamasının sırrı mı?
Herhalde söylemeye gerek yok; her gün birkaç kâse yoğurt! Dantelin kulaklarında hâlâ -babasının anlattığı- Selanikli yoğurtçunun evlerinin kapısını çalarken seslenişi yankılanıyor: "Yoğurtçu geldi yoğurtçu! Kaymaklı yoğurtlarım var..." Buna benim de ekleyeceğim çok önemli bir şey var;

Yıllarca yoğun kemik erimesi tedavisi görürken, devlet bunun ilaçlarını vermeme kararı aldı biz emeklilere. Bu arada ben yoğurdu çok sevdiğim için ve rejim olsun diye her akşam yemek yerine bir kâse yoğurt yemeye başladım. Ancak öylece yemek değil; içine bir avuç da çok sevdiğim naneden ve bazen de biraz zeytinyağı ile pul biber ekleyerek… Geçen sene kemik ölçümü için verilen tarihte dispansere
gidip tahlil ve MR çekiminden sonra kemik erimesinin sızıntıya dönüştüğü yani hızlı erimenin neredeyse durur gibi olduğunu söyledi doktor ve bana ne kullandığımı sordu, ben de hiçbir şey sadece bol naneyle karışık yoğurt yediğimi söyledim.
Doktor Nane ile yoğurdun birleşmesiyle âdeta bir ilaç yapmışsınız dedi. Şimdiyse her kadın hastasına kür olarak haftanın her günü böyle yoğurt yiyeceksiniz ilaç gibi diye tembih ediyormuş. Benden söylemesi. Denemekten zarar gelmez. Ancak unutmamalı ki yoğurdun içinde mutlaka bolca kuru nane olacak...

Sağlıklı bir yaşam dileklerimle…

Ekleme Tarihi
07.09.2012
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Etiketler: Selanik Yoğurtçusu
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız