Elazığ'da yapılan bir araştırmada, tezgahta satışa sunulan balıkların yüzde 83'ünün biriktirdiği ağır metaller nedeniyle tüketime uygun olmadığı belirlendi
Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Osman İrfan İlhak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tezgahta satılan alabalık, sazan, çipura ve levrek balıklardan 15’er adet alarak, içerdikleri kadmiyum, kurşun, bakır, çinko ve demir gibi bazı ağır metallerin miktarını incelendiklerini söyledi.
Araştırmada, Türk Gıda Kodeksi tarafından 2008 yılında yayımlanan 'Gıda maddelerinde belirli bulaşanların maksimum seviyelerinin belirlenmesi hakkında tebliğe’ göre balıkların 1 kilo kas dokusunda en fazla 0,05 miligram bulunması gereken kadmiyum miktarının, alabalık dışındaki balıklarda yüksek çıktığının tespit edildiğini belirten İlhak, "Bazı sazan balığı örneklerinde 0,25 miligram miktarında rastlanan kadmiyum ortalama olarak çipurada 0,13, levrekte 0,11, sazanda 0,16 miligram olarak tespit edildi. Kadmiyum yönünden tebliğe uygunluk gösteren alabalıkta ise bu miktar 0,03 miligram olarak belirlendi" dedi.
LEVREK, ALABALIK, ÇİPURA SADECE BİRKAÇI
İlhak, tebliğe göre 0,3 miligram olması gereken kurşunun ise bazı örneklerde 1.18 miligrama kadar çıktığını, bu oranın levrekte ortalama 0,75, sazanda 0,38, alabalıkta 0,3, çipurada 0,29 miligram olarak belirlendiğini belirterek, şunları kaydetti: "Balıkların 1 kilogram kas dokusunda en fazla 20 miligram bulunması gereken bakır ile 50 miligram bulunması gereken çinkonun ise balıklarda kabul edilebilir değerlerde bulunduğunu gördük. Tebliğde balık için herhangi bir miktar belirtilmeyen demir ise çipurada ortalama 1,4, levrekte 3,3, sazanda 12,5, alabalıkta 3 miligram olarak tespit edildi. Örnek olarak alınan 60 balık tekil olarak değerlendirildiğinde balıkların sayı olarak 50’si, oran olarak ise yüzde 83’ünün insan tüketimine uygun olmadığını belirledik."
RÜZGAR VE EREZYONLA TAŞINIYOR
Yrd. Doç. Dr. Osman İrfah İlhak, bilinçsiz tarım ilacı kullanma, arıtma tesisi olmayan endüstriyel kuruluşların atıklarını direkt olarak akarsu, kanal veya atmosfere boşaltmaları ve özellikle sanayi bölgelerinde havaya karışan ağır metallerin yağmur, rüzgar, erozyon vasıtasıyla farklı bölgelere taşınarak, kara ve su ortamına karıştığını söyledi. Suyun, ağır metallerin birikimine en uygun alan olduğunu dile getiren İlhak, özelikle durgun sularda su zeminindeki çamurda önemli miktarlarda ağır metal biriktiğini söyledi.
ÇEVREMİZİ KİRLETİYORUZ
Örneklerde, özellikle son derece tehlikeli olan kadmiyum oranlarının yüksek çıktığına dikkati çeken İlhak, şöyle devam etti: "Bu durum, ekolojik olarak çevremizi hızla kirlettiğimizi gösteriyor. Ağır metallerin su ve suda yaşayan canlılardaki dağılımının incelenmesi, çevresel kirliliği gösteren kriterlerden biridir. Kentsel ve endüstriyel atıkların sulara karışması, bu toksik maddelerin ekosisteme girmesine neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak akuatik ortam ağır metal yönünden zenginleşmekte, bu kimyasal maddeler suda yaşayan canlılarda birikmektedir.
BÖBREKTE, KARACİĞERDE HASAR YAPIYOR
Bu canlıları tükettiğimizde, uzun vadede bu ağır metaller bizim vücudumuzda birikmeye başlamakta ve böbrek, beyin, karaciğer gibi organlarda ve merkezi sinir sisteminde hasardan üreme fonksiyonlarında bozukluğa kadar sağlık problemlerine yol açmaktadır. Sağlık açısından önemli sorunlar oluşturan ağır metal iyonlarının tüm gıda örneklerinde sürekli olarak izlenmesi ve gerekli yasal düzenlemelerin zaman geçirilmeden yapılması gerekmektedir."