Gila BENMAYOR 23 Ağustos 2013
Malatya sadece ‘mişmiş’ değil ÇEVREMDE başta gazeteci dostlarım olmak üzere o kadar çok Malatyalı olup da bu şehre hiç gitmemiş olmam benim ayıbım.
Has Malatyalı, Marketing Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Günseli Özen Ocakoğlu, işle turizmi müthiş bir beceriyle dengeleyen bir program yapıp önayak olunca kendimi bu şehirde buldum. Üç günlük yoğun iş görüşmeleri, Ticaret Odası, üniversite, fabrika ziyareti ve turistik keşiften sonra diyeceğim şu:
2012 yılında 300 milyon dolarlık bir kayısı ihracatı gerçekleştiren Malatya’nın tek hazinesi kayısı değil. Hangisinden başlasam ki? Güney Kore’den den sonra dünyada en fazla karaciğer naklinin yapıldığı Malatya İnönü Üniversitesi’den Profesör Sezai Yılmaz ve ekibinden mi? Yoksa dünyanın ilk bürokrasisini hayata geçiren 5 bin yıllık Aslantepe Höyüğü’nden mi? Türkiye’nin şampiyon atlarını yetiştiren Tigem Sultansuyu Harası’ndan mı? Yoksa Apple’in efsanevi kurucusu Steve Jobs’un üvey annesi Clara Hagopian Jobs’un babasının memleketi Darende ilçesi’nin Aşudu (yeni adı Günpınar) köyünden mi? Steve Jobs konusunda, Kanyon’daki Balık Sofrası’nda bizi ağırlayan Darende Belediye Başkanı İsa Özkan’ın yalancısıyım.
Aynı şekilde Çekül’ün kurucusu Profesör Metin Sözen de baba tarafından aynı köydenmiş. Malatya çoğunlukla kayısı ve tekstil ile anılır ama dediğim gibi zenginlikleri çok fazla ve tek bir yazıya sığdırmak mümkün değil.
Malatyalıların “mişmiş” de dedikleri kayısıdan başlayacağım ve diğer konulara daha sonra değineceğim. Kayısı her Malatyalının hayatında ve gözü kapalı bildiği bir konu. Belediye Başkanı Ahmet Çakır ile buluşmamızda bizlere katılan AKP milletvekili Mustafa Şahin örneğin rakamları bir çırpıda veriyor. 7,5 milyon kayısı ağacından 200 bin ton kuru kayısı elde ediliyor. 60 bin aile yani 250 bin kişi, nüfusun üçte biri kayısıdan geçiniyor. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hasan Hüseyin Erkoç’un dikkat çektiği konu önemli: “Malatya dünya kuru kayısı ihtiyacının yüzde 75 ila 80’nini karşılıyor. Buna rağmen dünya piyasalarında fiyatı belirleyemekten uzağız”. Nedenini şöyle izah ediyor: “Malatyalı üretici firmalar rekabet içersinde. Kimi ucuz, kimi pahalı fiyat veriyor. Fiyatlarda istikrarı yakalamayınca kazanan aracı kurumlar oluyor”. Şahin de aynı şeyi söylüyor: “Dört bin kilometrelik bir arazide dünyanın yüzde 80’inin kuru kayısı ihtiyacını karşılıyorsunuz. Tekelsiniz ve önünüzdeki büyük bir pazar var ve yeterince yararlanmıyorsunuz”. Malatya’nın kayısıyı uluslar arası arenada tanıtma sorunu var. Benim bununla ilgili bir önerim şu: ABD’de şöhret olan Profesör Mehmet Öz’ü Malatya’ya davet edip kayısının yararlarını kendi televizyon programında anlatmaya ikna etmek. Geçenlerde Yunan kahvesinin reklamını yapan Profesör Öz, kahveye göre daha sağlıklı bir gıda olan kayısıya gerekli şefkati gösterdiği takdirde Malatya kayısısı bir patlama yaşayabilir.
Malatya’ya modern cami geliyor, eskisi yıkılıyor
MALATYA’nın sanat ve kültür hayatındaki son dönemlerde kayda değer bir hareketlilik var. Belediyenin bünyesinde, Murat Nalçacı’nın genel müdürlüğünü yaptığı Kültür A.Ş’nin bu yıl ikincisini düzenlediği kitap fuarını 300 bin kişi gezmiş. Malatya kitap fuarı giderek büyürken, şehir 15 Kasım’da 4. uluslar arası film festivaline hazırlanıyor. Belediye Başkanı Ahmet Çakır’ı ziyaretimizde belediye binasının İstanbullu mimar Ahmet Vekif Alp’in eseri olduğunu öğrendik.
MHP’li belediye başkanı döneminde ihaleyi kazanan Alp’ın binası dışarıdan bakınca ilginç ancak içeride oldukça boş ve fonksiyonsuz mekan görüyorsunuz. Alp’in kendisi de zaten binanın gerektiği gibi konserlerle, sergilerle yaşatılmadığından şikayetçiymiş. Malatya’nın merkezindeki modern camiye imza atan mimar ise Nevzat Sayın. 5 bin kişilik Mehmet Kavuk Camisinin projesini gördük. Gerçekten son derece modern bir yapı ve gönül isterdi ki kopya cami tasarımlarıyla dolu İstanbul’da böyle bir mimari eser olsaydı. Ne ki, Mehmet Kavuk Camisinin inşaatı nedeniyle aynı alandaki 40 yıllık şirin Sümer Cami yıkılacakmış. Modernini yaparken neden eskisini korumayı beceremiyoruz? |