Genel anlamda ülke olarak sorun bulucuyuz. Ancak sorunların çözümü ile ilgili çok fazla fikrimiz yoktur. Tespit var, çözüm yok...
Yıllar önce Diyarbakır'ın imajının değişmesinde en büyük rolün, "Diyarbakır'ı görmeyen insanların, gelip burayı görmesi" olacağını dile getiriyordum. Bu görüşüm halen devam ediyor. Diyarbakır konuk ağırladıkça imajımız düzeliyor, Türkiye'nin ve dünyanın Diyarbakır 'korkusu' giderek azalıyor. Aktif gazeteciliği bırakan, Diyarbakırlı gazeteci büyüğüm Talat Polat, 2003 yılının sonunda bu kente gelmeden önce yaptığım sohbette bana "Diyarbakır'a gelen ağlar, giden ağlar" demişti. Talat Polat ağabeyimin ne demek istediğini şimdi o kadar iyi anlıyorum ki.
Elbette yaşanan bu değişiklikte kentteki birlikteliğin önemi çok büyük. Bütün dinamikler bu konuda el birliği içinde. Özellikle Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği (DİSİAD), Güneydoğu Sanayici ve İş Adamları Derneği (GÜNSİAD), Ortadoğu Sanayici ve Genç İşadamları Derneği (OSGİAD), Diyarbakır Yatırımcıları Koordinasyonu Geliştirme ve Destekleme Derneği (YAKODER) gibi iş dünyasının sivil yoplum kuruluşları, birliktelik örneği sergiliyor.
İlimize gelen ziyaretçi konusunda en iyi çıkışı son bir yıldır kentte organize edilen fuarlarla yaşıyoruz. Fuar organizasyonlarının ardındaki isim ise TÜYAP. Fuarcılık konusunda markalaşmış bir isim... Diyarbakır'da geçtiğimiz dönemde iki fuar organize edildi: Tarım ve Hayvancılık Fuarı ile Oto Show Fuarı. Her iki fuar da bizim için harikaydı. Yeterli mi diye sorabiliriz ama elbette daha iyisi olacak. Olmak zorunda... Daha iyisi, en iyisi TÜYAP çalışanlarının da en büyük hedefi. Diyarbakır'ı Ortadoğu'nun fuar ve kongre merkezi yapma konusunda konuşulan her konuda hepsinin gözlerinin içi ışıldıyor. Önümüzde yıl sonuna kadar yapılacak iki fuar daha var. İlk fuar bugün başlayıp 11 Ekim'e kadar sürecek olan İnşaat 2009 Fuarı. Diğeri ise 3-8 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek olan Ticaret Fuarı. Bu iki fuarda hem katılımcı firmalar hem de ziyaretçiler bakımından Diyarbakır ve TÜYAP neler başarmış, hep birlikte göreceğiz.
Açık söylemek gerekirse, biz bu kentin üzerindeki olumsuz ve yavaş yavaş yok olmaya başlayan imajın, tamamen ortadan kalkmasını kendimize hedef koyduk. Nüfusu 1,5 milyonu aşan; yoksulluğun, açlığın, bunun yanı sıra, misafirperverliğin, konukseverliğin, dostluğun, insanlığın merkezi olan Diyarbakır'da artık yüzler gülsün. Hep söylüyorum, ticaretin olduğu yerde, siyaset; siyasetin olduğu yerde de ticaret olmaz diye. Ticaretin siyasete çok fazla zararı olduğunu düşünmüyorum ancak siyasetin ticarete zararları ortada. Bu nedenle Diyarbakır'ın ricası, "Siyaset yaparken ticaretimize zarar verecek şekilde yapmayın." Çünkü yoksulluk beraberinde birçok yüz kızartıcı suçu getiriyor. Unutmayalım ki bu suç sadece onların değil, hepimizindir.
Mahir SOLMAZ
http://www.kobiden.com/
|