Yaşınız ne olursa olsun, vücudunuza ihtiyaç duyduğu besin unsurlarını kazandırmanız lazım.
Genç bir insanda bile ihtiyaç duyulan temel besin maddeleri ile vitamin ve mineraller yeteri kadar kazanılmazsa er veya geç ama mutlaka bir problem çıkar. Bunun tersi de doğrudur: ıhtiyacınızdan fazla besin maddesi tüketirseniz, hastalanırsınız. Ayrıca yiyip içtiklerine dikkat etmez, besinlerin seçiminde uyulması gereken asgari kurallara uymadığınız zaman da sağlığınız bozulabilir. Kısacası beslenmenizdeki her yanlış size günün birinde ya hastalık ya da sağlık problemi olarak geri döner. Beslenmenin sağlık üzerindeki kısa ve uzun vadedeki etkilerini araştıran bütün çalışmalar bu bilgiyi doğruluyor. Yani iyi bir hayat için “iyi, güzel ve doğru beslenmeyi” ya öğreneceğiz ya öğreneceğiz! Başka bir yol görünmüyor. Peki, o zaman ne yapacağız? Bu sorunun cevabı son derece basit: Doğru besleneceğiz... Sorun da aslında tam bu noktada başlıyor. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu, hangi besinin ne zaman, ne miktarda, hangi yiyeceklerle ve nasıl tüketilmesi gerektiğini bilmek, bu işi hata yapmadan becerebilmek öyle pek kolay bir iş değil. Benim de bu işi hakkıyla beceremediğimi itiraf edeyim. Birçok şeyi bilseniz bile dikkatsizlik veya lezzetin o dayanılmaz çekiciliği sizi aldatabiliyor...
Neden yiyoruz?
İster “peynir-zeytin” yiyin, ister şölen sofralarında beslenin, yemek arzusunun temelde çok masum bir nedeni var: Yaşamak için yiyoruz! Hayatımızı sürdürebilmek için buna mecburuz. Çünkü vücudumuz nefes alıp verebilmekten kanı damar sistemine pompalamaya, kaslarını hareket ettirebilmekten düşünebilmeye her işlevi için enerjiye ihtiyaç duyuyor. Bu enerjinin tek kaynağı gıdalar, yani yiyip içtiğimiz şeyler. Arızalanıp bozulan, eksilip azalan, kırılıp dökülen vücut bölümlerimiz için de (tadilat-tamirat işleri) besinlere ihtiyacımız var. DR. EVREN ALTINEL
Yanılgımız ne?
Fotoğrafın başka bir yüzü daha var. Çok iyi biliyoruz ki yaşlanmanın doğal sonuçları, hatta cezaları olarak düşündüğümüz bazı sağlık sorunlarından doğru besinler yiyip içerek uzak kalabiliriz. Doğru beslenirsek bellek sorunları, cinsel güç kayıpları veya romatizmadan uzak bir yaşlılık sürebiliriz. Doğru beslenerek kanserden diyabete, hipertansiyondan kalp krizine kadar pek çok hastalıktan korunabiliriz. En azından bu hastalıkların etkilerini hafifletebiliriz. Bunların tam tersi de doğrudur. Yanlış beslenerek (yani yanlış yiyecekleri fazla miktarda, doğru yiyecekleri az miktarda yiyip içerek) kansere, şekere, hipertansiyona, kalp hastalıklarına davetiye çıkarabiliriz. Gastrit, ülser, reflü hastası olabiliriz. Kilolu ya da şişman biri haline gelebiliriz. Sağlıksız bir hamilelik geçirebilir, sağlıksız çocuklar doğurabiliriz. Kansız kalabiliriz. Saçlarımız dökülebilir, tırnaklarımız çukurlaşıp kırılabilir. Gaz, şişkinlik, kabızlık, hemoroid ve benzeri birçok sindirim sistemi sorununun arkasında beslenme yanlışları var. Uykusuzluk, yorgunluk, yemek sonraları ortaya çıkan bitkinlik ve dalgınlıklarımızın arkasında da yeme içme yanlışlarımız etkili olabiliyor. Yanlış beslenmek kemik erimesinden diş çürümesine kadar onlarca sağlık sorununa davetiye çıkarıyor. Yetmedi! Safra kesesi taşlarının, karaciğer yağlanmalarının, alerjik sorunların arkasında da beslenme yanlışları var. Yanlış beslenme boy kısalığı ve hormonal olgunlaşmada gecikmeye yol açabiliyor. Kötü ve yanlış beslenenlerde enfeksiyon hastalıkları daha sık görülüyor. Bu kişilerin bağışıklık sistemleri zayıf kalıyor, bozuluyor, ağır-aksak işliyor. Özetle kötü beslenerek pek çok sorun yaratabiliriz. Yani beslenme konusu sizi vezir de rezil de edebilir!
Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU
http://www.hurriyet.com.tr/
|