Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 08 Nisan 2025 Salı
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Koroner arter hastalığı ile oluşan kalp sorunları (kalp krizleri, ani ölümler, ritim bozuklukları, kalp yetmezliği) modern tıbbın temel ilgi alanlarından biridir. Nedeni, koroner arter hastalıklarının hemen her ülkede ölüm sebeplerinin ilk sırasında yer almasıdır. Ortalama hayat süresinin uzaması konuya ilgiyi daha da çoğalttı. Çünkü yaşam süresinin uzaması daha fazla koroner kalp hastası anlamına geliyor.

KALP damar hastalıklarına yakalananların sayısı her yıl artıyor. Bu gelişme tıbbı daha etkili çözümler aramaya yöneltiyor. Şimdiye kadar ortak kanaat şu idi: Kalp damar hastalıklarını tetikleyen “sigara içmek, kolesterol yüksekliği, kan şekeri artışı, trigliserid fazlalığı, iyi kolesterol HDL’nin düşüklüğü, stres-depresyon ve benzeri bazı ruhsal problemler, kilo fazlalığı, hareketsiz bir hayat sürmek, uykusuzluk, fazla miktarda alkol kullanmak, genetik eğilim” gibi çok sayıda risk faktörü vardır. Bu faktörlerin her biri önemlidir ama bir tanesi çok daha önemlidir: Kolesterol yüksekliği. Biz doktorlar yıllardır sadece kolesterol konusuna kilitlenip kaldık! Diğer faktörleri ihmal ettik. Daha da önemlisi, “Başka nedenler olabilir mi?” sorusunu hep öteledik.

Azaltmak yetmez

Sonuçta kolesterol yüksekliğini azaltmadaki başarılara rağmen kalp damar hastalıkları sorunu çözülemedi. Çözülmesi bir yana hasta sayısı daha da arttı. Bugün sağlık harcamalarının en büyük kısmı kalp damar hastalıklarının teşhis ve tedavisine gidiyor. Kolesterol düşürücü yeni ilaçlar bulunması ve toplumun bilinçlendirilmesi sorunu çözmeye yetmiyor. Bilimciler ve klinisyenler son yıllarda işte bu soruya yanıt bulmaya çalışıyor.
Yanıtlardan biri az çok belli. Tek suçlu kolesterol değil. Kalp krizi geçirenlerin neredeyse yarısının kolesterolü normal! Diğer faktörler de önemli. Fazla miktarda sigara içiyorsanız, kilo fazlalığı probleminiz varsa, yoğun stres altındaysanız, depresyon, öfke patlamaları, gerginlik hali kişisel özelliklerinizin ayrılmaz bir parçası haline gelmişse, hareketsiz bir hayatınız varsa, kolesterol seviyeleriniz normal olsa da riskiniz artıyor. Hele bir de genetik eğiliminiz varsa bu faktörlerin biri ya da birden fazlası sizi kalp hastası yapabiliyor. Benzer şekilde kolesterolünüz normal olmasına rağmen şeker hastası ya da hipertansiyonlu biriyseniz bu ihtimal yine var!
İnsülin dengesi
Koroner damar hastalığı sorununu sadece kolesterol mücadelesi ile çözmeye kalmak yanlışından vazgeçmenin zamanı geldi. Mesela “insülin direnci” sorunu en az kolesterol yüksekliği kadar önemli bir risk faktörü olabilir. Damar duvarındaki “iltihabi süreçler”in zannettiğimizden daha önemli sonuçlarının olabileceğini düşündüren bulgular artıyor. Bu nedenle koroner kalp hastalıklarının çözümünü yalnızca “kolesterolü ve doymuş yağları az yiyecekler tüketmek” ve gerekirse “kolesterolü ilaçla düşürmek” stratejisinin ötesine götürmemiz lazım. Mevcut stratejilerimiz doğru olsaydı bugünkünden çok daha iyi bir noktada olmamız gerekirdi. “Kolesterol sorunu ile mücadeleyi bir kenara bırakalım” demiyorum. “Kolesterol sorunu önemsizdir” gibi bir yaklaşımım da yok. Ama “tek suçlu kolesteroldür” yaklaşımının yanlış olduğunu kabullenmek zorundayız.
Peki, o zaman ne yapacağız? Şimdilik bu sorunun yanıtını vermek de kolay değil. Ne ömrünü laboratuarlarda geçiren araştırmacılar, ne de hastalarını tedaviye uğraşan klinisyenler bu soruya “doğrusu şudur” diyemiyor. Ama yine de elimizde bazı ipuçları var. O ipuçlarını doğru değerlendirmememiz, onlardan faydalanmaya başlamamamız lazım.
Kısacası kalp riskini belirleme, koruyucu stratejiler geliştirme veya tedavide kolesterol dışındaki risk faktörlerini de dikkate almamızın zamanı çoktan geldi. Kilo sorununu çözmek, insülin direncini yenmek, bağışıklık sistemini dikkate alıp yangısal-iltihabi süreçleri baskılayacak yeni ilaçlar-çareler geliştirmek zorundayız.

Kolesterol önemli ama

ELLİ yıl kadar önce araştırmalar, kolesterol seviyesi yüksek olanların koroner kalp hastalıklarına yakalanma ihtimallerinin yüksek olduğunu gösterdi. Bu bilgi sonraki çalışmalarda da doğrulandı. Bu durum doğal olarak “teşhis koyucu” ve “tedavi edici” endüstrileri harekete geçirdi. Bunlar çalışmalarını daha çok kolesterol yüksekliği sorununun tespiti ve problemin çözümüne kaydırdı. Sonuçta kanda yağ tahlili (total lipid ölçümleri) ile başlayan kan analizleri iyi (HDL) ve kötü (LDL) kolesterolü ölçmek kavramlarının ortaya çıkmasına yol açtı. Eforlu EKG bir yana, CT koroner anjiyografi, hatta standart koroner anjiyo incelemesi sık kullanılan teşhis yöntemleri arasına girdi! İyi de oldu!
Bu arada kolesterolü azaltan ilaçlar devreye girdi. Birçok ilaç firması yeni molekülleri üretip doktor ve hastaların hizmetine sundu. Bu da iyi bir gelişmeydi ama yeterli olamadı.

Gizli şeker yaygınlaşıyor

KRONER arter hastalığında stratejik yanlışlarımızdan biri insülin direnci ve bununla ilgili problemleri dikkate almamaktır. İnsülin direnci olanlarda koroner kalp hastalıkları ve diğer damar hastalıklarına yakalanma olasılığı artıyor. İnsülin direncini çok önemli bir sağlık problemi haline getiren şeyler bizim bazı yanlışlarımız: Un-şeker ağırlıklı bir beslenme tarzı ve hareketsizlik, insülin direncinin en önemli tetikleyicileri. Şeker, un ve diğer karbonhidratlarda, özelikle rafine karbonhidratlardan zengin besinlerin en az kolesterol kadar zararlı oldukları anlaşılıyor. Gözlemler şeker ve beyaz un tüketimi arttıkça insülin direnci ile karşılaşma ve koroner kalp hastalığına yakalanma ihtimalinin çoğaldığını gösteriyor. Bu nedenle beslenme alışkanlıklarımızda yeni ve köklü değişimler yapma zamanının geldiği görüşü öne çıkıyor.

Kalbe iyi gelen rakamlar

LDL Kolesterol: 130 mg.dan az olmalı
HDL Kolesterol: 45 mg.dan yüksek olmalı
Trigliserid: 200 mg.dan az olmalı
Açlık şekeri: 100 mg.dan az olmalı
Tokluk şekeri: 140 mg.dan az olmalı
Açlık insülini: 5 üniteden az olmalı
D vitamini: 40 üniteden yüksek olmalı
Bel çevresi: Erkeklerde 100, kadınlarda    88 cm.den az olmalı
Kan basıncı: 135/85 mmHg. den az olmalı
Hs-CRP:  3 mg.dan az olmalı

 

Prof.Dr.Osman Müftüoğlu

http://www.hurriyet.com.tr/

 

Ekleme Tarihi
14.12.2009
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız