Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 25 Kasım 2024 Pazartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Bazı beslenme yanlışlarımız var, ısrarla yapıyoruz. Onlardan biri de “kilo alırım” diye korkup kabuklu kuruyemişleri yeteri kadar yememek.

Dünyanın en büyük fındık üreticilerinden biriyiz. Yeteri kadar ceviz, badem, yer fıstığı üretiyoruz. Ama gelişmiş ülkelerde “ilaç niyetine” yenilen bu besinleri biz hâlâ “abur cubur yiyecekler” sınıfına koyuyoruz! 

Oysa özellikle 90’lı yıllar sonrasında yapılan araştırmaları baz alarak fındık, ceviz, badem, yer fıstığı ve antepfıstığına hak ettikleri değeri vermek zorundayız. Nedeni şu...

Araştırmalar bu yiyeceklerin kalp krizi geçirme ya da kalp hastalığına yakalanma ihtimalini azalttıklarını gösteriyor.

FDA NE YAPTI

Amerika’da yapılan çok büyük bir araştırmada (Lowa Kadın Sağlığı Araştırması), haftada birkaç kere makul miktarda kabuklu yemiş yiyenlerde kalp krizi ve kalp hastalığı riskinin neredeyse yüzde 50’lere yakın oranlarda düştüğünü gösteren verilere ulaşıldı. 

Beş-altı yıl önce de Amerika’nın sağlık konusunda “astığı astık kestiği kestik” kurumu FDA (Amerikan Gıda ve ılaç Kurumu), gıda şirketlerinin ürün paketlerinin üzerine “doymuş yağ ve kolesterol oranı düşük bir beslenmede çoğu kabuklu yemişten günde 40 gram yemek kalp hastalığı riskini azaltabilir” ifadesini yazmasına izin verdi.

NEDEN TAVSİYE EDİYORUZ

Peki fındığın, cevizin, bademin, yer fıstığı ya da antepfıstığının bu mucizevi faydaları nereden kaynaklanıyor? 
Sorunun yanıtı şu: Hepsinin de içinde bol miktarda posa, kolesterol düşürücü bitkisel sterol, folik asit, magnezyum, bitkisel Omega-3 yağları var. Bu bileşimler, özellikle içerdikleri doymamış yağlar nedeniyle kötü kolesterolü azaltma, iyi kolesterolü yükseltmede mükemmeller.

MİKTAR ÇOK ÖNEMLİ

Omega-3 yağları ile damar sağlığını güçlendiriyor, kalp ritim bozukluklarını önlüyor, kanı inceltip pıhtılaşma ihtimalini düşürüyorlar. Yapılarındaki arginin, damar duvarında daha fazla nitrik oksit üretilmesine ve bu yolla damarların gevşemesine, genişlemesine yardımcı oluyor.

Nitrik oksit ile sağlanan bu genişleme cinselliği destekliyor. Ayrıca kan basıncı da düşüyor. Koroner arterlerde kan akışı rahatlıyor. Yapılarındaki folik asit homosisteini düşürürken, potasyum kalbi güçlendiriyor.

Kafanızı daha fazla karıştırmak istemem ama bana sorarsanız bu yiyeceklerin 30-40 gramlık miktarları kolesterol düşürücü, tansiyon ayarlayıcı haplar kadar etkili.

Bu yiyeceklerden uzak durmanızın nedeni, onları birer kilo makinesi gibi görmenizdir. Bu durum yüksek kalorili besinler olmalarından kaynaklanıyor. Ortalamada her birinin 100 gramı yaklaşık 600 kalori civarında enerji kazandırıyor.

Avuç avuç yerseniz, kilo almanız doğal. Oysa 30-40 gram yediğinizde 150-200 kalori civarında bir kalori kazanımınız söz konusudur ve bu rakam ara öğünlerde almanızı tavsiye ettiğimiz rakama eşittir.

Ara öğünlerinizde cipsler, tuzlu veya şekerli bisküviler, fırın işi unlu, yağlı zararlı besinler ya da çikolata, dondurma yerine bu yiyecekleri tercih ederseniz, hem kilo sorunuyla karşılaşmaz hem de sağlığınıza ciddi bir yatırım yapmış olursunuz. Bizden söylemesi...

MÜKEMMEL ARA ÖĞÜN SEÇENEKLERİ

40 gr ceviz = 8 adet
40 gr fındık = 20 adet
40 gr badem = 20 adet
40 gr yer fıstığı = 20-25 adet
40 gr antepfıstığı (kabuksuz) = 20 adet

Ailevi Akdeniz Ateşi = FMF

Ailevi Akdeniz Ateşi, ataklar halinde gelen ateş ve karın ağrısı ile karakterizedir. Atak sırasında göğüs ağrısı veya eklem ağrısı da olabilir.

Ailevi Akdeniz Ateşi olan hastaların çoğunda ilk atak 20 yaşın altında görülür. Ataklar arasında bir hafta ila birkaç ay olabilir. Ateş 2 veya 3 gün sürer ve kendiliğinde düşer. Ataklar arasında hasta tamamen sağlıklıdır. 

Tanı, genetik testler ile konulabilir. Ancak tanıyı klinik bulgulara dayalı olarak koymak daha pratiktir. Tanı koymadan önce karın ağrısı ve ateş yapabilecek diğer tanılar dışlanmalıdır.

Tedavide esas, atakların önlenmesidir. Bu amaçla kullanılan ilaç Kolşisin’dir. Atakları önlemek, uzun vadede hastalığa bağlı oluşabilecek ve özellikle böbrek hasarı yapabilen amiloidoz hastalığını önlemek için gereklidir.

 

http://www.hurriyet.com.tr/

Ekleme Tarihi
01.03.2010
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız