Yani siz diyelim ki bir paket makarna aldınız ve 1 TL verdiniz. Buradaki ödemenizin ancak 20 kuruşu tarımsal üreticiye, geri kalan 80 kuruş bunu makarna haline getirip size ulaştıranlara gidiyor. Sütte bu durumu rahatça görüyoruz. Markette litresi 2 TL olan pastörize süte ödenen ücretin ancak % 20-25′ i süt üreticisine ulaşabiliyor.
Yine Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan bir çalışmada gıda sisteminde enerji kullanımı araştırılmış. Toplam 10.25 katrilyon Btu enerji:
Evde soğutma, gıda hazırlama % 31
Restoranlar, hazır yemek % 7
Perakende gıda % 4
Paketleme % 7
İşleme % 16
Nakliye % 14
Tarımsal üretim % 21
oranlarında tüketiliyormuş.
Tam bu noktada çok önemli bulduğum için daha önceleri de yazılarımda bahsetmiş olduğum Dünya Sağlık Örgütü’ nün kronik hastalıkların önlenmesinde tarımla ilgili bazı önerilerini hatırlatmak istiyorum:
Sağlık: Yakın çevreden edinilen sebze ve meyveler tüketiciye varana kadar uzun bir yol kat etmek zorunda olmadığından henüz olgunlaşmadan toplanması gerekmez, dalında olgunlaşmasına izin verilebilir, böylece vitamin, mineral ve antioksidan içeriği daha yüksek olur.
Enerji: besinlerin ülkeler hatta kıtalar arasında taşınması için çok büyük enerji gereksinimiolmaktadır. nitekim ABD’de bir yılda tüketilen enerjinin toplamının %17’si gıda taşımacılığına harcanmaktadır.
Ekoloji: küçük çiftçilik ile üretilen ürünler besin değeri açısından endüstriyel tarımla elde edilenlerle karşılaştırılamayacak kadar üstündür. Küçük çiftçilik toprağı da koruduğundan gelecek nesillerin de beslenmesini güvence altına almaktadır.
Mevcut Gıda Tedariki Sisteminde Çarpık Üretim-Tüketim Süreci
1- Tarımsal faaliyetler ile gıda üretilir
Bu amaçla yüksek verim ve albenili ürün kaygısı ile insan ve çevre düşünülmeden aşırı kimyasal kullanımı; çeşitli makine ve ekipmanlarla toprakların ezilip harap edilmesi; özellikle azotlu gübre üretimi ve traktörlere büyük miktar fosil yakıt harcanması; laboratuvar ürünü olan ve üreticiyi firmalara bağımlı kılan hibrit ve tüketiminin sağlığa etkileri hala büyük soru işareti olan GDO tohumların kullanımı söz konusudur.
Kısaca özetlemek gerekirse mevcut tarımsal-hayvansal üretim sistemlerinde doğa acımasızca sömürülmekte; sağlıksız, pahalı, lezzetsiz ürünler üretilmektedir.
2- Gıda paketlenir
Bu amaçla gıda aylarca dayansın diye içine kimyasallar katılır; yapısı değiştirilerek bozulur. Maksimum kar elde etmek için gıdanın çeşitli kısımları farklı farklı amaçlar için doğa dışı yöntemlerle ayrıştırılır. Örneğin mısırın nişastası, şekeri, yağı vs. gibi her bir kısmı ayrıştırılır.
Oysa yüz binlerce yıllık genetik mirası sadece gerçek ve tam gıdaya alışık İnsan metabolizması gıdanın böyle çeşitli yapılarını tek yönlü tüketmeye uygun değildir. Obezite ve buna bağlı hastalıklar sağlık sektörü için iyi bir gelir kapısı oluşturur.
Bu gıdalıktan çıkmış gıda, sonradan çöp sorunu oluşturacak ambalajlara sarılır.
3- Gıda Nakledilir
Açlığı önlemek değil, lüks zevkleri tatmin için gıdalar kıtalar arası tonlarca petrol harcanarak nakledilir.
Bir çok gıda telef olur ve bu ziyan masrafı sağlam kalan gıdaların fiyatına ve tarımsal üreticinin sırtına yüklenir.
4- Gıda Satın Alınır
Üretim maliyetinin 2 ile 200 katına varan fiyatlara satılan gıda, tüketicinin ekonomik gücü yetiyor ise satın alınır.
5- Gıda Tüketilir
Bu kimyasallarla üretilmiş, uzaklardan gelmiş, doğal yapısını kaybetmiş, sağlıksız, lezzetsiz ve pahalı gıda, geleneksel bilgiden uzaklaşmış acil ve hatalı pişirme yöntemleri ile büyük oranda israf edilerek tüketilir.
………………….
Peki hep böyle mi olmalı? Bu çözümsüzlük sarmalı böyle mi devam edecek? Bir makalemde ekolojik tarımın dünyayı besleyip besleyemeyeceğini sorgulayarak şu hesabı yapmıştım:
Dünya insan nüfusu: 6.800.000.000 kişi
Günlük ortalama kişi başı kalori ihtiyacı: 2400 kcal
Yıllık ortalama kişi başı kalori ihtiyacı: 2400 x 365 = 876.000 kcal
Yıllık tüm insanların ihtiyaç duyduğu kalori miktarı: 876.000 x 6.800.000.000= 5.956.800.000.000.000
Bir dekar (1000 m2) tarım alanından yıllık üretilecek ortalama gıda kuru maddesi: 100 kg
Bir kg gıdada kuru madde olarak ortalama enerji: 4000 kcal
Dünyada işlenebilir tarım alanları miktarı: 822.228.800.000 dekar
Dünyadaki tarım alanlarında yılda üretilecek kalori miktarı: 822.228.800.000 x 100 kg x 4000 kcal = 328.891.520.000.000.000 kcal
Dünyadaki tarım alanlarında yılda üretilecek kalorinin insan nüfusu ihtiyacını karşılama oranı: 328.891.520.000.000.000 / 5.956.800.000.000.000 = 55
Sonuç:
Mevcut tarım alanlarda ekolojik tarım ile gıda üretildiğinde
insanlığın ihtiyacının 55 katı kalori üretilebilir.
Peki ekolojik tarım ve tüm felsefesi ile ekolojik bir yaşam bu yukarıda bahsettiğim sorunları çözer mi?
Ekolojik Gıda Tedariki Sisteminde Üretim-Tüketim Süreci
Ekolojik tarım ve ona entegre gıda sisteminde gıda üretilir ve en kısa sürede tüketiciye ulaşarak tüketilir. Böylece:
- Kimyasallar olmadan, sağlıklı, doğa ile uyum içinde tarımsal üretim vardır.
- Yerel üretim, yerel tüketim ile taşıma minimumdur. Taşıma giderleri olmaz. Gıda ucuzdur.
- Taze tüketim veya geleneksel saklama yöntemleri kullanılarak sağlıksız kimyasallar gıdaya bulaştırılmaz.
- Gıda sonradan çöp oluşturacak ambalajlara sarılmadığı için kirlilik yaratmaz.
- Artan gıdalar hayvanlara veya kompostlama ile bitkilere verilerek israf önlenir.
- Yerel ürünler yerel yöntemlerle tüketime hazır hale getirilir. Kültürler korunur, sağlıklı beslenme yöntemleri sürekli gelişir. İsraf yoktur.
Ayrıca bu sistemde üretici ve tüketici sürekli iletişim halindedir ve üretimin kontrolü, denetimi bizzat tüketici ve/veya tüketici örgütlerindedir.
Tarımda ekolojik ve ekonomik krizin aslında sebebi de alım gücü yüksek tüketicilerin:
1- Tüketicinin bulunduğu bölgeye uygun olmayan gıdaları uzun nakliye süreçlerinden geçirerek talep etmesi,
2- Sezon dışı gıda ürünlerine yüksek fiyatlı yoğun talep göstermesidir.
Tüketicinin bu baskısı ithalatçıları
“ne olursa olsun gıdaları uzaklardan getirmeye”;
tarımsal üreticileri ne pahasına olursa olsun
“hormonlu kimyasallı üretim yapmaya”
zorlamaktadır.
Gıda tedariki ve tarım açısından krizleri önlemenin yolu bilinçli üretici ve tüketiciler tarafından uygulanan yerel üretim, yerel tüketim modelidir.
Bu bağlamda tüm tüketiciler “Fikir Sahibi Damaklar” a sahip olmalıdır.Bu bağlamda tüketici bilinci çeşitli eğitimler, kampanyalar, teşvikler ile arttırılmak zorundadır.
Bu konuda çoktan çalışmalar yapmaya başlamış çok değerli bir organizasyon olan Slow Food (yavaş gıda) Türkiye Yağmur Böreği konviviyumunu (bölgesel birim) bu farkındalık ve olumlu faaliyetlerinden dolayı kutluyor, çalışmalarının artarak sürmesini diliyorum.
yazan: Hakan Ozan Erzincanlı
http://yesilgazete.org/