Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 14 Mayıs 2024 Salı
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Geçen gün, dar bir zamanda, bir dostumun çağrısına uyup akşamki yemek davetine gittim. Belli zamanlarda dostlarını kendi lezzet sofrasında ağırlamayı geleneğe dönüştüren dostum bir lezzet ustası. Mutfağına adım attığınızda onu anlatan her bir şeyin anlamına bakakalırsınız.

Gören, gösteren, taşıyan, hissettiren, biçimlendiren, paylaşan birinin yaşam mutfağının derinlikli yanlarını görmek; hatta bunun yakınında olmak sizin yaşama duygunuzu kıvandırır, gelen her günün ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlatır.

Ailece Girit kökenli dostumun mutfağına bakarak onun nasıl biri olduğunu anlamamak mümkün değil! Kullandığı araç gereçten mutfağın düzenine, masa örtülerinden tabaklarına, yemek yaparkenki halinden yanıbaşında duran radyosundan yansıyan ezgilere, dem alan çayının kokusundan ahşapla bezeli dolaplardaki araç gereçlerin çeşitliliğine, yemek zamanlarını hatırlatan farklı dillerdeki kitapların bir bir elden geçmiş hallerine bakarak dostumun nasıl biri olduğunu anlamanız mümkün…

O incelikli çaba, özenli hazırlıkla önünüze gelen yemeklerin her birinin görünümüne bakarken, aramızdan biri; “Arkadaşlar önce fotoğraflamamız gerek bunları,” diyerek, lezzete gidilen ilk adımın rayihasından söz etmişti.

Damağınıza yayılan ilk tatla, şu sözcükleri birbirinize fısıldamadan edemezdiniz dostumun sofrasında: “Lezzet yaşatır…”

Sonrasında ise, sözün imbiğinden geçirirdik düşüncelerimizi. O sofrada her şey konuşulur, zamanın akışını durduran bir yolculuğa çıkardık. Lezzette çıkılan her yolculuğun kendi zamanını yarattığını bilirdim.

O günün sonrasında, masamda yeni bir kitapla buluşmamın telepatik bir durum olduğuna artık inanasım gelmişti! Çünkü, o sofrada, dillendirmesem de; en çok da bir başka lezzet ustası dostumu, Olcay Sönmez’i içlenerek anmıştım. İçimden de kendime söz vermiştim: Bu ikisini bir gün buluşturacağım diyerek…

Onların dostluk bahçelerinin renklerini birbirlerine de açmak gerekiyordu…

Dostum Jasmin’le diğer dostum Olcay’ın buluşmalarının nasıl bir lezzet iklimini yaratacağını düşünedururken; Olcay Sönmez’in yeni kitabı “Ben Küçüktüm Karadeniz”i (*) çıkagelmişti. Bu kitabın oluşma serüvenini konuştuğumuzda, geçmişin lezzetlerini bugüne taşımanın ne anlama gelebileceğinin öykülerini de anlatmak gerektiğinde hemfikirdik. O, öyle de yapmış, çocukluğunun Karadeniz’ine dönmüş, yaşayan/ yaşatan lezzetlerin kapılarını bizlere açmış.

Çocukluğun renkli, düşselliklerle örülü dünyasından taşınan lezzetlerin öykülerini okurken, bir anda, yaşama duygusunun asıl ivmesinin aidiyeti var eden bir yerden geçtiğini derinden hissediyorsunuz. Sönmez’in Fatsa’sı bütün bunlar için de bir çıkış noktası oluyor.

Onun çıktığı bellek yolculuğunda, lezzetin yaşattığı bütün renkleri buluruz. Ki, o da, bunu şöyle dillendirir: “Doğu Karadeniz’de maviyle yeşilin muhteşem birlikteliği, koklaşıp öpüşmeleri, sükûnet ve hırçınlığın sırayla yer değiştirmesi ne kadar derin yer etmiş ki bende, o rengârenk doğa, sunduğu tatlar, o ahengin insanların yüzlerine, hayatlarına yansıması hatıralarımda hâlâ capcanlı. Tatlarla birlikte yüzler, babacan, sevecen, dürüst, yumuşak, sevimli hatta komik yüzler, tüm detaylarıyla belleğimde duruyor.”

İyi bir lezzet ustası olan Olcay Sönmez’in sofrasında o lezzetleri tatmış biri olarak, bu kez yazıp önümüze çıkardığı yemeklerin öykülerini okurken, doğrusu, içimden bunlardan bazılarını yapmak gibi bir duyguya kapıldığımı söylemeliyim.

Bu istek öğrenme duygunuzun kapısını aralayabilir. Ama lezzeti yaşatmak bir sanattır. Bunun nasıl biçimlendiğini, hayatınızın neresinde durduğunu görmek için Sönmez’in kitabına göz atmanız kaçınılmaz.

Bize unuttuğumuz lezzetleri hatırlatmanın ötesinde, bir yerin/ coğrafyanın biçimlediği mutfak kültürünün ne anlama geldiğini de göstermektedir.

Bir lezzet ustasından çocukluk yurduna dönerek, çıktığı bellek yolculuğunda o yerin lezzetlerle biçimlenen renklerine, kokularına, tatlarına erişmek…İnanın sevgili okurum, Sönmez’in bu kitabını günlerdir elimden düşürmediğim gibi; babamın bilinci kapalı olarak kendini uyumaya verdiği o hastane ortamından bir an kopup; “ Acaba, şimdi, bir uğrak Fatsa’ya mı gitsem; gidip de Haykaz Amca’nın Fırında Kuzu Butu’ndan mı yesem, bir tutam da alıp getirsem mi; bunun kokusunu hissedecek babamın yeniden yaşama dönme, bilincini aralayıp da; ‘Çocuk, şimdi nerden çıktı bu güzelim tat…Ver bakayım ondan bir lokma, iyi gelir; bilirsin lezzet yaşatır insanı…’ demesini beklesem mi?!

Lezzet taşır elbette…

Evet, lezzet yaşatır da sevgili okurum. Dönün siz de sevgili Olcay Sönmez’in bu kitabına, bunu daha derinden hissedeceksinizdir eminim…

 

Feridun Andaç

http://www.dunyagazetesi.com.tr/

Ekleme Tarihi
14.06.2010
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız