Gıda sektöründe standartlardan, denetimlerden Tarım Bakanlığı sorumludur.
Geçen yıl yapmış olduğu denetim ve analizlerinin sonucunu geçen hafta açıkladı.
Olumsuz örnek oranı pekmez ürünlerinde yüzde34, balda yüzde 17, ballı çerezlerde yüzde 22, kanatlı etlerde yüzde 18, pul biberde yüzde 15, incir ezmesinde yüzde 17 gibi çok yüksek düzeylerde çıktı. Bu ürünlerin çoğu zaten bu
konuda mimli.
Sebze ve meyvelerin yüzde 6.85’inde limitin üstünde ilaç kalıntısı bulunmuş. Hazır yemeklerin yüzde 4.42’si mikrobiyolojik kriterleri geçememiş. Oranı ortalama yüzde 5 al, her 20 kişiden birinin ya da yediklerimizin 20’de birinin sağlığımızı tehdit ettiği gerçeği ortaya çıkıyor. Belki ilaç kalıntıları fazlalığının bir nedeni bilgisiz kullanımdır
ama asıl büyük neden elde edilecek gelirin azamileştirilmesidir. Eğer gıda üretim zinciri yeterince kontrol edilseydi üreticiler böyle yapabilir miydi? Bu konuda bir eksiklik olduğu çok kesin. Üreten kendi insanımız, zehiri koyan kendi insanımız,
zehirlediğimiz de kendi insanımız. Denetim sonuçları şifa aradığımız yiyeceklerden
zehir de aldığımızı çok net biçimde ortaya koyuyor. Pul biberde yüzde 15’e varan
hile örneğini dikkate alınca acaba karabiberde oran ne diye de merak ediyorum. Açıklanan veriler arasında o yok. Kırmızı pul biberde hile olur da karabiberde olmaz mı? Bundan sonra öğütülmüş karabiber yerine tane karabiber almaya karar verdim. Çünkü karabiber ağır gelsin diye kim bilir neler karıştırıyorlardır diye düşünmeye başladım. Gıda güvenliğinde daha da çarpık bir tablo şeffaflıkta var. Bebek mamalarının üç örneğinde kurşun bulunduğu duyurulmuştu. Bebek mamasında standartların üzerinde kurşun çıkması, “yapanı açıklayın” baskısını beraberinde getirdi. Bütün sektörü de töhmet altında bıraktı. Bakanlık, şirket adının kanun gereğince açıklanamayacağını açıkladı. Bunun yerine “bebek mamasında kurşun
bulunduğu”nun sehven, yani yanlışlıkla yazıldığını, bunu yapanların soruşturulduğunu duyurdu. Ne tuhaf bir tablo değil mi?
Para mı sağlık mı önemli, göreceğiz
Para ve sermaye piyasasında hemen her şey açıklanıyor. Hile yapanlar, dolandıranlar, manipülasyon yapanlar, insider trading yapanlar gizli kalmıyor. Hem
parasal ceza alıyor ve mahkemeye veriliyorlar hem de deşifre ediliyorlar. Piyasayı düzgün ve adil çalıştırma adına bunların yapılması da gerekli. Mevzuatı da buna uygun hazırlanmış. Şeffaflık olmazsa, yapanın yanına kâr kalırsa, piyasaya
güven sağlanamazdı. Güvenin olmadığı yere de müşteri ve para gelmez.
Para kazanmak, para piyasasını çalıştırmak, sermaye piyasasını geliştirmek ekonominin bir gerekliliğidir. Ekonomi ise insan için, hayat içindir. Buna rağmen aynı önemi ve özeni hayatın kendisine vermiyoruz. Gıda yoluyla insanların sağlığını
tehlikeye atanlar, insanları zehirleyenler gizli kalıyor, yeterince cezalandırılmıyor. Bu da insanın parasının insanın sağlığından daha önemli tuttuğumuz sonucuna getiriyor bizi. Buna elbette ihtimal vermek istemiyoruz. Olsa olsa yeni koşullara uyumsuzluktandır. Yoksa meyve ve sebzelerdeki ilaç kalıntılarını nasıl açıklayacağız. Tarımda üretim teknikleri ileri gitmiş, ama gözetim, denetim ve cezai
yaptırımlar geçmişte kalmış. Bu konularda yeni bir yaklaşımın, yeni bir hamlenin zamanı çoktan gelip geçmektedir. Sabah akşam yediğimize, içtiğimize cebimizdeki
para kadar önem vermiyoruz. Sağlımız elden gittikten sonra cebimizdeki
paranın bir önemi olacak mı? Yoksa bu konudaki mevzuatın bu kadar geri kalmasını nasıl açıklayacağız? Tarım Bakanı Mehdi Eker kariyerini bürokrat olarak
aynı bakanlıkta yapmıştır. Bu konularda tecrübelidir. Meclis çoğunluğuna sahip bir iktidarın işbaşında olması da, gıdada yapısal değişikliklere gitmede, reformları
gerçekleştirmede iyi bir fırsattır. Para mı sağlık mı önemli gereceğiz?
http://www.haberturk.com/yazarlar/537356-gida-guvenliginde-carpici-rakamlar
|