Burçin Karababa, İstanbul Üniversitesi'nde jeofizik mühendisliğini bitirip, işletme masterı yaptı. Uzun bir süre para piyasasında, borsada çalıştı.
Daha sonra holdinglerin finans bölümlerinde görev aldı. 2000 yılında kızının dünyaya gelmesi ise Burçin Karababa'ya kendi işini kurdurdu. Kızına sağlıklı organik sebzeler yedirmek isteyen Karababa, ilk önce kendi mutfağında üretmeye başladığı solucan gübresi için 2005 yılında şirket kurdu. 1 milyon 350 bin dolarlık yatırım yaptı. Şimdi Mersin ve Manisa civarında üretim yapmaya hazırlanan Karababa, solucan gübresini sadece çiftçilere değil, evde çiçek yetiştirenlere de satmaya hazırlanıyor. Bu kapsamda büyük bir marketle anlaşan Burçin Karababa, bir ve 5 kilogramlık geri dönüşümlü torbalarda gübreyi evlere de ulaştıracak. İşe 500 solucanla başlayan Karababa'nın şu anda 45 milyon solucanı gübre üretiyor. Genelde şarap üretiminde kullanılan üzümlerin yetiştirilmesi ve seralarda kaliteli üretim yapılması için kullanılan solucan gübresi, tamamen organik olması ve bitkinin aromasını korumasını sağlıyor.
Annesi zirai ilaçlar satan, babası ziraat mühendisi olan Ekosol Genel Müdürü Burçin Karababa, borsanın seans salonlarından solucan çiftliğine uzanan girişimcilik hikâyesini KOBİDEN okurları ile paylaştı.
Solucan gübresi üretme fikri nasıl doğdu?
Aslında İstanbul Üniversite'sinde jeofizik mühendisliği okudum. Üstüne işletme masterı yaptım. Uzun yıllar para piyasasında, borsada çalıştım. Çok stresli bir işti, mide kanaması geçirdim. Ondan sonra holdinglerde finansman bölümünde çalıştım. Çok da iyi işler yaptık. Ama solucan gübresi üretme fikri 2000 yılında kızımın doğumuyla ortaya çıktı. Çocuğumun sağlıklı beslenmesini istiyordum. O yıllarda marketlerde ekolojik ürünler bu kadar yoktu. Ekolojik pazarlar henüz kurulmamıştı. Evimin bir köşesini organik üretime ayırdım. O dönemde tesadüfen yurt dışında çalışan bir arkadaşımız bana bir içerisinde sebzelerin olduğu bir sepet getirdi. Sepetin içindekilerin olağanüstü lezzet ve aroması vardı. Sepet bana Moldova'dan gelmişti. Getiren arkadaşım da yabancıydı. Lezzetin sebebini sordum. 'Bizim orada her şey solucan gübresiyle yetiştiriliyor' dedi. Son derece enteresan geldi. 2000 yılında kalkıp Moldova'ya gittim. Gübrenin nasıl yapıldığını gördüm. Burada kıymetli olan solucan. Bütün toprak solucanları bu işi yapmıyor. Solucanın özel olması gerek. Babam ziraat mühendisi, Ankara'da annemin de zirai ilaçlar satan bir eczanesi vardı. Çocukken okul çıkışı annemin eczanesine giderdim. O kesif kokuyu unutamam. Hatta annemin yıkadığı sebze ve meyveyi o yıkadıktan sonra bir kez de kendim yıkardım. Bütün bu bilgilerin ışığında bu işe girmek istedim. Ama o dönemde Türkiye'de bu işi kimse yapmıyordu. Tarım Bakanlığı ve ziraat mühendisleri bu işi bilmiyorlardı. Araştırmalarım sonucunda solucan gübresinin 50 yıldır Avrupa'da kullanıldığını öğrendim. Ama canlı hayvan ithalatı yapmak yasak olduğu için araştırma yapmak zorundaydım ve 2005 yılına kadar kulağımın üstünde yatmak zorunda kaldım.
Peki şirketi ne zaman kurdunuz?
2005 yılında firmayı kurduk. Zaten o dönemde kızım büyümüştü. 'Solucanları nereden toplarım' diye düşünmeye başladım. Orman tabanından alayım dedim. Solucanlar güneş olmayan, serin ve rutubetli yerlerde yaşıyorlar. Buradaki çalışmalar orman tabanına zarar verdiği için Orman Bakanlığı'nın izni gerekiyor. Önce Tarım Bakanlığı'ndan ve Orman Bakanlığı'ndan izin almak gerekiyor. Sonra muhtarlıklardan izin alarak, solucan toparlamaya başladık. 500 solucanla işe başladım. Evimin her bir köşesine laboratuar kurdum. Akvaryumlarda solucanlar neyle besleniyor, ne kadar yaşıyor, ne kadar ürüyor, ne kadar yumurta bırakıyor ve bu yumurtaların ne kadarı yaşıyor gibi çalışmalar yaptım. Keyifliydi. Solucan gübresi zaman içinde kompostla birleşti. Öyle bir hale geldi ki evimden artık mutfak çıktısı atmaz hale geldim. Türk mutfağı çok yoğun organik çöp çıktısı olan bir özelliğe sahip. Hem yemek öncesi hem yemek sonrası ciddi bir çöp çıktımız olduğunu fark ettim. Solucanlar da bunu keyifle tüketiyorlar. Böylece karşıma iki proje çıktı. Geri dönüşüm halkasında önemli bir zincir; evsel atıklar. Evsel atıkları değerlendirdik, oradan gübre oldu, gübreyle toprağa karıştı, sonra tekrar soframıza geldi. Koskocaman bir döngünün, iki büyük çemberinin önümde olduğunu fark ettim. Bu işe çok ciddi olarak başladım. Her şeyi yalnız başına yaptım. Yurtdışında böyle bir projeye başladığınızda daha ciddi destekler alıyorsunuz. Benimle birlikte bu işle ilgilenen iki biyolog arkadaşım var. 2 seneden beri yüksek verim elde ettik ve büyüme trendine girdik.
Nerede üretim yapıyorsunuz?
İstanbul'da Beykoz Hüseyni Köyü'nde, bin 500 metrekarelik bir tesisimiz var. Solucan gübresi son derece kıymetli, solucan da çok hassas. 45 milyon solucanımız var. Yıl içinde her solucandan 7 solucan çıkıyor. Solucanı yaşatmak çok kolaymış gibi geliyor. Ama öyle değil. İklim şartlarından ve ani hava değişikliklerinden etkileniyor. Yediği besinin kalitesinden de etkileniyor. Bunun nedeni sindirim sisteminin hassas olması.
45 milyon solucanla ne kadar gübre üretebiliyorsunuz?
Bu işe verimli anlamda başladığımız 2007 senesinde 20 ton gübre üretmiştik. Şu anda yaklaşık 550 ton gübre üretiyoruz. Hedefimiz bu rakamın üzerine çıkmak. Yani örnek vermek gerekirse, domates üretiminde bir dekara 25 kilogram solucan gübresi kullanmak gerekiyor. Ürettiğimiz 550 ton çok mütevazı bir rakam. Türkiye çok geniş bir pazar. Her şeyin ötesinde bu sosyal bir iş. Çiftçinin hasat zamanı kendi atıkları oluyor. Çiftçilerle bir arada onlara solucan gübresi için gereken kompost yapmayı öğretelim. Her çiftçi kendi gübresini üretsin. Asıl hedefimiz bu. Benim ülkem bir tarım ülkesi ama üre dahi yurtdışından geliyor. Artık bu paraların ülkede kalması lazım. 2012'de 450 - 500 milyon solucanlık kapasiteye ulaşırız. Bin ton üzerine rahatlıkla çıkarız. Protein kaynağı olduğu için ürünü kanatlı hayvan ve balık üreticilerine vermeyi planlıyoruz.
İşin sosyal yanıyla ilgili bir projeniz var mı?
Birincisi katı gübreyi tamamen herkese tanıtmak. İkincisi çiftçinin kendi gübresini kendi üretmesini sağlamak. Üçüncüsü evsel atık projesi benim için çok önemli. Ev kadınlarıyla temasa geçmek gerekiyor. Her kadının evinde bir saksı ya da bahçesi var. Onların kendi gübresini üretmesi mümkün. Evsel atıklarda geri dönüşümle ilgili Çevre Bakanlığı'ndan destek bekliyorum. Bu konuyla ilgili girişimlerim oldu. Sebze-meyve hali ile anlaşmıştım. Belediyenin bu çöpü taşıması gerekiyordu. Haldekiler organik atıklarını ayırdılar ama belediye taşımak için kamyon başına bin lira para istedi.
Büyüme hedefi doğrultusunda neler yapıyorsunuz?
Her sene firmamız için bir büyüme söz konusu. Şu an katı gübre üretiyorum. 2010'un ikinci yarısından itibaren sıvı gübre üretmeye başladık. Bir sonraki aşama eğer destek bulabilirsem evlerde kompost üretim için box ve solucan üretmek. Fuarlara katıldık. Bir dönem bayilerle çalışmayı düşündük. Çalıştık da ama iyi sonuç elde edemedik. Çünkü bayi bir şeyi anlatmak için büyük çaba sarf edecek. Bu ürün yepyeni bir ürün. Dolayısıyla herkesin duyduğu, bildiği bir şeyi satmak daha kolay. Antalya'da bunu denedik. Ama başarılı olamadık. Lokalize olduk. Büyük üreticilere gitmeyi tercih ettik. 2005'te başladık ama 2007 ortasına kadar solucanların çoğalmasını bekledik. Satış yapmadan deneme amaçlı gübreleri çiftçiye verdik. Çünkü çiftçimiz gözüyle görmeden inanmıyor. Üniversitelerin desteğini aldık. Bugün bu konuyla ilgili 6 öğrenci tez hazırlıyor.
Yeni yatırım planlarınız nedir?
İki yerde yatırım yapmayı planlıyoruz. İlki Manisa Salihli'de; diğeri ise Mersin-Adana bölgesinde. Solucan gübresinin üretim aşaması maliyetli. 250 - 300 milyon solucan olursa üretim değerli hale gelir. Bin tonluk üretim yapıp da hepsini satarsam, ancak şu ana kadar yaptığım yatırımı çıkarmış oluyorum. Ürünlerimizi 10 kg ve 25 kg'lik ambalajlarda satışa sunuyoruz. Evler için sunacağımız ürün içinse geri dönüşümü yüksek çuvallardan kullanacağız. Çuvalların üstüne baskı yapmadan piyasaya süreceğiz ki o torbayı başka bir şey için de kullanabilsinler. Organik bir şeyi plastik bir şeyin içine koymak doğru değil. Büyük bir firmayla anlaşma yaptık, marketlere o girecek.
15 gün önce hasat şansı
Solucanın sindirim sistemi çok özel. Sindirim sistemindeki yapı itibariyle sindirim sisteminde aldığı her besinin enzimlerle parçalıyor. Mikroorganizma ve bakteri katkılarıyla parçalıyor. Toprağın alması gereken fosfor, potasyum, azot gibi değerlerin haricinde bir sebzenin ihtiyacı olan toprağı koyduktan sonra zira ilaca giriyoruz. Solucan dışkısı bunları takviye eden bir yapıya sahip. Solucan toprakta hareket edebilmek için bir tür mukus salgılıyor. Bu mukusta salgıladığı noktalara antibiyotik etkisi yapıyor. Benim gübremin içinden geçerken de aynı mukus salgısını salgılıyor. Dolayısıyla bunlarla beraber bir döngü olmuş oluyor.
Bir buçuk seneden beri bununla ilgili bir çalışmalar yapıyoruz. Elimizde Kıbrıs Tarım Bakanlığı'nın yaptığı 8 aylık bir çalışma var. Yaklaşık yüzde 47 yüzde 57 su stresi altında çalışma da oldu. Hem stressiz hem de stresli su çalışmalarında dahi yüzde 47'lere varan verim artışı elde ettik. Bunlar bizim çiftçimiz için önemli kriterler. 15 gün erken hasat yapabiliyorlar. 15 gün erken hasat demek çitçinin daha çabuk para kazanmaya başlaması demek. Çiftçinin hem ürünü daha kaliteli hale geliyor hem ürün artışı ve erken hasatı sağlıyor. Üreticinin istediği ama bulamadığı bir şey. 2 sene boyunca çiftçiyi ikna etmeye uğraştık. Ama çiftçi o kadar kandırılmış ki çiftçi bizden daha iyi biliyor gübre piyasalarını. Artık çiftçi organik gübre kullanmak zorunda hissediyor. Diğer gübreleri kullandığında verim alamıyor. Çünkü toprakta organik madde olmadığı için istediği verimi alamıyor. Bu gübreyi organik tarım yapanların yanında daha önceden kimyasal gübre kullananlar da alıyor. Bizim ürünümüz sadece organik pazara hizmet eden bir girdi değil. Bu ürünü her tür üretici kullanmak zorunda.