2011 yılında dünyanın yeni bir gıda kriziyle karşılaşacağı konusunda yazılanlar ve söylenenler çoğalmaya başladı. Ağustos-Kasım 2010 tarihleri arasında Dünya Bankası gıda fiyatları endeksi %17 yükseldi. 2010 yılı fiyat artışlarına genel olarak göz atarsak, mısır %63, buğday %84, soya %24, şeker %55 pahalanmış durumda.
Fiyat artışının başlıca sebebi olarak 2007-2010 arasındaki yıllarda üretici ülkelerdeki kötü hava şartları görülmekte. 2010 yılında Rusya'daki kuraklık buğday, 2009 yılında Arjantin'deki kuraklık soya ve 2007-2008 yıllarındaki Avustralya'daki kuraklık buğday fiyatlarını etkiledi. G20 ülkelerinin bu yıl başkanlığını yürüten Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, gıda maddelerindeki fiyat değişikliklerini, kendi ülkesi için en önemli sorun olarak açıkladı. Bu amaçla alınacak önlemler şöyle sıralanmakta. Tahıl stoklarının kalitesi ve miktarı konusunda bilginin kamuoyu ile paylaşılması, özellikle Afrika kıtasında uzun vadeli meteorolojik tahminlerin ve gözlemlerin geliştirilmesi, yoksul ülkelerdeki yerel fiyatlarla dünya fiyatları arasındaki ilişkilerin eşitlenmesi ve fiyat farklılıklarının yaşanmaması için önlemler alınması, altyapının kötü olduğu yerler ve felaket bölgelerinde bölgesel depolamaya önem verilmesi, insani amaçla yapılacak yardımlarda gıda maddeleri ihracatına engel olunmaması gibi önlemler. Dünyanın karşılaşacağı gıda krizinden kurtuluş yok mu? Tabii ki var. İnsanlık binlerce yıldır pek çok felaketi atlattığı gibi kesinlikle bunu da atlatacaktır. Ancak felaketin boyutlarını ve sebeplerini bilmek kaydıyla.
23 MİLYON ARAÇ ÜRETİLİYOR
Unutmamak gerekir ki, bir taraftan mesken, diğer taraftan sanayi tesisi inşaatları kullanılabilir tarım arazisi alanını azaltmaktadır. Dünya otomotiv endüstrisi her yıl 23 milyon araç üretmekte. Bu araçların rahatça kullanılabileceği yolların ve park yerlerinin kapladığı alanlar tarım arazisinin azalmasında büyük pay sahibidir. Düşünün ki Çin toplumu, bugün Japonya'da olduğu gibi iki kişiye bir araç sahibi olabilecek duruma gelirse, mevcut 35 milyon aracın yerine Çin'de 650 milyon araç yollarda gezer hale gelecektir. Trafiğe çıkan her 20 aracın 0,4 hektar tarım arazisini yok ettiği düşünülürse, bu miktar Çin'de 13.3 milyon hektar alanın tarım üretiminden çekilmesine sebep olacaktır.
Gıda krizinin diğer bir unsuru da küresel ısınma. ABD Ulusal Bilim Akademisi'nin tespitlerine göre dünya ısı ortalamasının bir derece artması buğday, pirinç ve mısır üretiminin %10 azalmasını beraberinde getirecektir. Yaşadığımız yüzyılda, kutuplardaki buz kütlesinin erimesi sebebiyle deniz seviyesi bir metre yükseldiğinde, pirinç yetiştirilen Ganj ve Mekong deltalarının yarısı su altında kalacaktır. Dolayısıyla pirinç üretimi de aynı oranda azalacaktır. Açlıktan önce kötü beslenme de bugün insanlığın karşılaştığı en büyük tehlikelerden bir tanesidir. 1996 yılında, az gelişmiş ülkelerde, kötü beslenen insan sayısı 800 milyon olarak tespit edilmişti. 2007 yılında bu rakam 980 milyonu geçmiş durumda.
CO2 EMİSYONU AZALTILMALI
Çözüm nedir? Önce CO2 emisyonunun 2020 yılına kadar %80 oranında azaltılması gerekmektedir. 2040 yılında 9 milyara erişecek olan dünya nüfusunun sabitleştirilerek, nüfus artışının durdurulması, ormandan tarım arazisi kazanılmasına dur denmesi ve aquifer'lerin kendini yenilemesine fırsat verilmesi ilk akla gelen önlemlerdir. Enerji kullanımındaki verimliliğin artırılmasının yanında, su, güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kullanımının fosil enerjisine tercih edilmesi CO2 emisyonunun azalması için başvurulacak tek yoldur. Suyun daha verimli kullanılması için tarımda, damlatma yöntemi gibi, daha etkin yöntemlere geçilmesi hızlandırılmalıdır. Pirinç yerine buğday gibi daha az su isteyen ürün ekiminin tercih edilmesi yanında, sanayide ve kentlerde atıksuların arıtılarak dönüşümünün sağlanması da su verimliliğini artıracaktır.
Gıda sıkıntısı ile kumar oynamanın ne kadar etik olduğu çok tartışılabilir. Bu olguyu engellemek için tarım ekonomisti Joachim von Braun spekülasyonun önüne geçmek için yeni bir yöntem öne sürmektedir: Tahıl ihraç eden ülkelerin meydana getireceği bir kuruluşun küresel düzeyde 20-30 milyar dolar hacminde bir rezerv oluşturması. Kriz halinde bu kuruluş Chicago, Londra Paris gibi borsalardan yapacağı alım ile uluslararası piyasalarda ticareti yapılan buğday, mısır ve pirinç ürününün yarısını, ileriye dönük anlaşmalarla, satın alabilme kabiliyetinde olacak, piyasalarda dengeleyici bir rol üstlenecektir.