Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 16 Mayıs 2024 Perşembe
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  HABERLER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler
 Gerhard Schröder, 

Almanya’nın eski Başbakanı Gerhard Schröder, Türkiye’nin gelecek dönemde organik gıda üretiminin altyapısı için çalışması gerektiğini belirtirken, buna Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan’ın öncülük edebileceğini söyledi.

15 Mart 2011’de Dünya Tüketici Hakları Günü sebebiyle Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen, 24. Uluslararası Tüketici Zirvesinin özel konuğu Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder’di. Zirvenin açılış konuşmasını yapan Schröder, ekonomideki tek gücün tüketici olduğunu, onun aldığı kararların her süreci belirleyici etkisi olduğunu belirtirken organik gıda örneğini verdi. Türkiye’de de organik gıda sektörünün büyümesi için ilginç bir ismi adres gösterdi: Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan... Emine Erdoğan’ın sağlıklı gıda ve organik ürünlerle yakından ilgilendiğini belirten Schröder, Türkiye’de harekete öncülük edebileceğini belirtti. Almanya’da Başbakan olduğu dönemde nükleer santrallere karşı aldığı tavırla tartışma yaratan ve santrallerin kademeli olarak kapatılması için koalisyon ortağı Yeşiller’le ortak karar alan Schröder, Türkiye’nin nükleer santral girişimi konusunda da Başbakan Tayyip Erdoğan’dan farklı düşündüğünü belirtti. 

Schröder ile gerçekleştirdiğimiz söyleşinin önemli başlıkları şöyle:

 

Tüketici bugün ekonominin neresinde?

Ekonomideki tek güç tüketicidir. Çünkü satın aldıklarımızla neyin üretileceği kararını aslında biz veriyoruz.  Bundan sonra Türkiye’de atılması gereken adım, organik gıda maddelerinin üretileceği altyapıyı ve endüstriyi kurmak olmalı. Bu hareketi destekleyecek çok önemli bir hanım var. Bu kişi Sayın Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan. Emine Hanım’ın, organik gıda üretimi ile çok yakından ilgilendiğini biliyorum. 

 

Japonya’da olanlardan sonra, nükleer enerjiye nasıl bakıyorsunuz? Türkiye’nin santral kurma girişimi hakkındaki değerlendirmeniz nedir? 

Ben bu konunun uzmanı değilim, ama belki insanın bu konuda uzman olması da gerekmiyor. Bu konuda, riskin ne olduğunu bilen insanlara ve bunları değerlendirebilecek kafalara ihtiyaç var.

Evet, Almanya’nın nükleer enerji yatırımlarından çıkmasını ben gerçekleştirdim. Benim o zamanki yönetimimin kararlarını şimdiki hükümetin bir şekilde devre dışı bırakmasını büyük bir hata olarak görüyorum.

Şimdi Türkiye enerji politikaları konusunda ne yapacak, buna kendisinin karar vermesi gerekir. Ama nükleer enerji konusunda, ben Başbakan Erdoğan ile aynı fikirde değilim. Ama dostlar arasında da düşünce farklılıkları olabilir ve olmalıdır da zaten.

 

Arap ülkelerindeki gelişmeler ve değişimlerle ilgili ne düşünüyorsunuz?   

Bu ülkelerin ne yöne doğru gideceğini hiçbirimiz bilmiyoruz. Ama toplumsal ve politik bir model ararlarsa, gözlerini Türkiye’ye çevireceklerdir.

 

Türkiye onlar için gerçekten inandırıcı bir model olacak mı?

Bence evet.

 

Türkiye için risk ve fırsatları nasıl görüyorsunuz?   

Türkiye’nin şansı AB üyeliğidir, Türkiye’nin Avrupalı kökleridir. Türkiye’nin ekonomik şansı, büyük bir pazarın parçası olabilmektir. 

 

Türkiye’nin AB üyeliği için şansı arttı

 Kriz sonrasında Avrupa’da pek çok şey değişti, Avrupa Birliği’nin (AB) yapısı da değişti; dünyadaki diğer değişikliklerle beraber, AB üyeliği konusunda Türkiye’nin hâlâ şansının yüksek olduğunu düşünüyor musunuz?

Bence bu ortamda Türkiye’nin AB’ye tam üyelik şansı gerilemekten ziyade artmıştır. Öncelikle, Türkiye’nin etrafındaki komşularıyla ilişkilerine bir bakmamız lazım. Rusya’nın güneyindeki rahatsızlıklara bakmamız lazım. Önümüzde Afganistan ve çuvallamış bir devlet olarak Pakistan var. İsrail-Filistin anlaşmazlığı hiçbir şekilde çözümlenemedi. 

Kuzey Afrika ülkelerine baktığımızda  devrimci bazı gelişmeler gündemde. Bu durumda Türkiye, bölgedeki diğer ülkelere kıyasla bir istikrar adası. Bütün bunların sonucunda, AB Türkiye’yi bundan sonra da uzak tutmaya ya da reddetmeye kalkarsa çok büyük hata yapar.

Türkiye’nin toplumsal ve politik ortamına baktığımız zaman zayıf noktaları olduğunu görüyoruz. Bu zayıf noktalara rağmen, Türkiye hem Ortadoğu ülkeleri hem de Kuzey Afrika ülkeleri için toplumsal ve politik bir model olarak görülüyor.

 

‘Türkiye’nin sorunları olmasına rağmen’ dediniz... Bu sorunlar neler? 

Ben bir ülkenin içişlerine karışmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Ama her ülkenin iç dünyasında değişmekte olan ve değiştirilmesi gereken durumlar vardır. Ben Türkiye’nin doğru yolda olduğuna inanıyorum. Parlamento seçimlerinden sonra sürekliliğin devam edeceğine inanıyorum.

 

Türkiye’nin, Müslüman bir ülke olması nedeniyle AB’ye üye olmasının uzak bir hayal olduğu görüşünde olanlar var. Türkiye’de de kamuoyu üyelik konusunda karamsar. Siz bu görüşlere ne diyorsunuz?

Bence Türk kamuoyu böyle düşünmekte haklı değil. Eğer Avrupa, bu dünya orkestrası içinde kendi enstrümanını çalmak istiyorsa, şu gerçeği çok iyi görmeli: 

Bir tarafta ABD, diğer tarafta Çin var. AB’nin hem ekonomik hem de politik bir güç olarak kalması için iki tane ortağa ihtiyacı var. Bunlardan biri Türkiye. Avrupa’nın Türkiye’ye tam üye olarak ihtiyacı var. Diğeri, hiçbir zaman üyesi olmayacak Rusya. Ancak AB’nin Rusya ile de özel bir bağlantısı olması lazım. AB’nin bu gerçeği görmesi gerek, aksi takdirde ileride bundan üzüntü duyacaktır.

 

Şu anda, küresel ölçekte Avrupa için en büyük riskler neler?

Biz onlara riskler demeyelim de fırsatlar diyelim. AB için fırsatlar neler? Birincisi, para birimini stabil hale getirmeli. Peki, bu nasıl gerçekleştirilebilir? Güçlüler güçsüzlere yardım ederse bu gerçekleşebilir. Güçsüz ülkeler de gerekli reformları yaparak kendi ekonomilerini güçlendirmeliler.

Avrupa’nın ikinci şansı, birlikte büyümektir. Bunu yapabilmek için, Türkiye’yi tam üye olarak yanına almalıdır, ama aynı zamanda Rusya’yı da işbirliği ortağı olarak kazanmalıdır. Bunun aksini yapmak, risk almak anlamına gelir.

 

Ülkesinde 20 yılda nükleeri bitirecekti

Almanya’da 1998-2005 arası Başbakanlık yapan Gerhard Schröder, ülkesinin 20 yıl içinde tamamen nükleer santral faaliyetlerini bitirmesi kararı almıştı. 2005’te seçimleri Angela Merkel’e karşı kaybettikten sonra siyaseti bırakan Schröder bugün Rusya ve Almanya arasında inşa edilen doğalgaz boru hattı Nord Stream’in hissedarlar komitesinin başkanı.

 

 

 

 

http://ekonomi.milliyet.com.tr/

Ekleme Tarihi
21.03.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2


Link: ‘Organik gıda hamlesine Emine Hanım öncü olur’




  HABERLER
>> Arşiv İçin Tıklayınız