Kentte faaliyet gösteren tuzlalardan bazılarının da sahibi olan emekli öğretmen Bülent Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ülke genelinde bulunan 36 doğal kaynak tuzlasından 11'inin Sivas'ta bulunduğunu belirtti. Türkiye'de 4 şekilde tuz çıkarıldığını, bunların deniz, kaya, göl ve doğal kaynak tuzları olduğunu ifade eden Yılmaz, doğal kaynak tuzlarının ise İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde yer aldığını söyledi.

     Basit bir sektör gibi görünse de tuzla işletmelerinin madencilik sektöründe önemli bir yere sahip olduğunu anlatan Yılmaz, bu işletmelerin hem Sivas, hem de ülke ekonomisine önemli katkı sağladığını kaydetti.

     Sessiz bir sektör olarak görülen tuzlalarda çok sayıda kişinin istihdam edildiğini ifade eden Yılmaz, devletten destekleme konusunda beklentileri olduğunu, kırsal kalkınma desteklemelerinden faydalanmak istediklerini söyledi.

     Doğal kaynak tuzu üretiminin Haziran ve Ekim ayları arasında, yaklaşık 4-5 aylık bir sürede yapıldığını anlatan Yılmaz, bu desteklemelerin sağlanması halinde daha rantabl çalışacaklarını belirterek, ''Kırsal kalkınma desteklemelerinden faydalanmamız sağlandığı takdirde üretim süresi artacak, dolayısıyla istihdam da sürekli devam edecektir'' dedi.

     Tuz üretiminin tamamen iklime bağlı olduğunu belirten Yılmaz, ''Yağmurlu, yağışlı havalar üretimi olumsuz yönde etkiliyor. Güneşli ve rüzgarlı olması üretimi artı yönde etkiliyor. Kaya tuzlalarında gece ve gündüz arasındaki bu 15 derece farkının özellikle ilimizde olması Allah'ın Sivas'a verdiği ayrı bir özellik. Tuzun oluşumunda gece gündüz arasındaki ısı farkını, rafine fabrikalar makinelere yaptırmaya uğraşıyorlar. Biz burada hızlandırmak için o tür çalışmalara baktık, yapmaya çalıştık, ama bu tuzun özelliğini bozuyor'' diye konuştu.

    

     -SİVAS YÖRESİ DOĞAL KAYNAK TUZU AÇISINDAN ZENGİN-

    

     Türkiye'de bulunan 36 kaynak tuzlasından en zengin olanlarının Sivas bölgesinde olduğunu ifade eden Yılmaz, Sivas yöresinde üretilen tuzun tamamen doğal yöntemlerle elde edildiğini, içerisinde herhangi bir kimyasal madde ve katkı olmadığını kaydetti. Tuzun doğrudan tüketime sunulduğunu belirten Yılmaz, deniz, göl ve kayadan elde edilen ürünlerin tüketicinin mutfağına ulaşmadan önce çeşitli işlemlere maruz kaldığını, rafine edilen tuzun içerisindeki 84 mineralden 82'sinin yapılan işlemler nedeniyle tuzdan uzaklaştırıldığını söyledi.

     Doğal kaynak tuzlarının tamamen doğal yöntemlerle, rüzgar ve güneş sirkülasyonu ile elde edildiğini ifade eden Yılmaz, ''Yani tamamen doğal olup içerisine hiçbir kimyasal eklenmemektedir. Bu sebeple de insan sağlığı için gereken faydalı 84 element minarelini kaybetmeden içerisinde bulundurmaktadır. Oluşum esnasında zerrecik üzerinde kristal oluşturması, tane iriliğinin küçük, erime ve dağılma çözünürlüğünün yüksek olması sebebiyle doğrudan kullanılabilmektedir'' dedi.

     Yılmaz, doğal tuzlaların çıktığı yerleşim alanlarında yapılan araştırmalarda, yüzde 90'lara varan oranlarda guatr hastalığının olmadığının da tespit edildiğini kaydetti. Bilim adamlarının organik ve doğal ürünlerin kullanılması, kimyasal içerikli ürünlerden kaçınılması yönünde önerilerde bulunduğunu ifade eden Yılmaz, ''Yazılı ve görsel araçlarla her fırsatta kimyasal içerikli ürünlerden kaçınılması gerektiği bizlere duyurulmakta ve bu yönde tüketim alışkanlıklarımızdan vazgeçerek organik ve doğal ürünler kullanmamız öğütlenmektedir. Günlük gıda tüketimimizin her alanında kullandığımız tuz da bunlardan birisi ve en önemlisidir'' dedi.

    

    

     Sivas'ta çıkan tuzlar hakkında da bilgi veren Yılmaz, bölgede kırmızı tuz, lacivert tuz, çiçek tuzu, bej ve kahverengi tuz bulunduğunu belirtti.

     Yılmaz, Türkiye'nin ikinci büyük tuzlası olan ve Zara'daki Tuzlagözü'nde çıkarılan çiçek tuzunun da tescillenerek, marka haline geldiğini, bu tuzun da yine tescillenen Sivas köftesinde kullanıldığını kaydetti.

     Zara ilçesinin Hamo bölgesinde çıkarılan ve ender bulunan kırmızı tuzun hayvanların üremesine katkıları olduğunun bilindiğini ifade eden Yılmaz, kırmızı tuzun renginin boyamayla değil, doğal rengi olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

     ''Araştırmalarımız sonucunda madencilerden ve jeologlar tarafından söylenen şu. O çevrede bulunan bakır madeninin ve kömür madeninin tuzun rengine katkılarının olduğu söyleniyor. Bölgede Hamo tuzu diye bilinen kırmızı tuz için 'Hamo'nun tuzu, bir koyuna iki kuzu' denilmektedir. Yani burada hayvancılıkta özellikle bu tuzu yedirdikleri zaman ikiz yavrulamalar olduğunu biliyoruz. Bunu daha sonra bilimsel noktası nedir diye sorduğumuzda dediler ki bu tuzun içerisinde kısmi folikasit olduğu için üremeyi artırıyor. Bu da bilinen bir gerçek. Bu tuz genelde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde hayvancılıkta, doğrudan insan tüketiminde kullanılmakta son dönemde bu sağlıkla ilgili olarak kullanılmaktadır.''