TSE’nin altı yıldır sürdürdüğü yanlıştan dönmemekte ısrar ettiğini söyleyen Büyüközer, "Bugün TSE, İslam’ın asla onaylayamayacağı sayısız TSE standardına imza attığı gibi İslam’a ait olmayan ve yabancı kökenli kalite sistemleri için de firmalara sertifikalar vermektedir ve bu faaliyetlerini övgü ile kamuoyuna açıklamaktadır." dedi.

Büyüközer, "TSE'nin 70 ülke ve 96 kuruluşla protokolü bulunuyor. AB standartlarının yüzde 99,5'ini Türk standardı olarak kabul ediyor. Bu AB genelinde de bir rekor. Bu ifadeleri ile TSE’nin Helal sertifikalama sistemini başlıbaşına Müslümanların bir davası olarak değil, rutin sertifikalama işlerinden bir iş olarak gördüğünün anlaşılmaktadır ki bu, İslam adına büyük bir gaf ve büyük bir tehlike arzetmektedir.

Bugün dünya üzerinde İslam prensiplerine dayalı bir devlet bulunmadığına göre Müslümanların dini hizmetleri, toplumun içinde oluşturulan özel sivil toplum kuruluşları ile yürütülmek zorunda kalınmıştır. Bugünün şartlarında en uygun yol da budur. Nitekim helal sertifikalamada da, bugün yıllar önce bu şekilde oluşturulmuş onlarca kurum dünyanın her yerinde hizmete devam etmektedir. Devletlerin dışında biraraya gelmekte çatı kuruluşları oluşturmakta ve her geçen gün birlikte hareket etme isteği artmaktadır." açıklamasını yaptı.

Devlet kurumlarının her zaman ve her yerde politikanın ve politikacının kıskacından kurtulamadığı ifade eden Büyüközer, "Endonezya’da TSE’ye benzer devlet kurumu vardır, ama bu kurum Helal sertifikalama ile ilgilenemez. Bu konu için Ulema Meclisi karar merciidir. TSE, İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) ile çalışacağı görüntüsü vermeye çalışıyor. Halbuki gerçek öyle görünmüyor. Ayrıca ‘bu standartların Türk standardı olarak kabulü’ şeklindeki ifade de rahatsız edici. Korkarım bu gidişle her devlet kendi adına standart yapar duruma gelebilir. Türk standardı, Arap standardı, Pakistan standardı vs. gibi. Bu gidişle halen bir Hıristiyan kulübü olmak da ısrar eden AB de kendi çıkarlarına uygun bir Helal standardı çıkartabilir." bilgisini verdi.

 

 

GİMDES’in de dahil olduğu uluslararası sivil toplum Helal Sertifika kurumlarının ülkelere göre değil salt İslam fıkhına dayalı bütün Müslümanları tatmin edecek tek bir standarda ulaşma konusunda 3 yıldır çalışmalar yaptığını hatırlatan Büyüközer, şunları kaydetti; “Bizim gibi kurumların uluslararası meşruiyetinin kaynağına gelirsek, WHC (World Halal Council-Dünya Helal Konseyi), WHF (World Halal Foundation – Dünya Helal Vakfı), AHC-EUROPE (Association of Halal Certifiers – Avrupa Helal Sertifikacılar Birliği) ve AAHC (American Assocaition of Halal Certifiers – Amerikan Helal Sertifikacılar Birliği) gibi küresel anlamda Helal Sertifika çatı kuruluşları ile birlikte çalışmakta ve JAKIM, MUI, MUIS, AHF gibi kurumların akreditasyonu ile belge vermektedir. İthalatlarında mutlaka helal şartları sorgulayan bütün ülkelerdeki kurumlar tarafından tanınan ve onaylanan bir kimliğe sahiptir.”

 

 

Türkiye’nin ithalat ve etiket mevzuatlarında Helal Sertifika kavramına sahip olmadığını ısrarla vurgulayan Büyüközer, "İthalat, ihracat ve üretim yönetmeliklerinde birçok kavramların arasında Helal ve Haram kavramlarının tarifi bile yoktur. Bu sebeple kendi insanlarının ihtiyaçlarında Helal şartın bir müeyyide ile kontrol edilemediği için Türkiye Helal de akreditasyon veren bir ülke değil, dış piyasaya mal satabilmek için akreditasyon almaya mahkum bir ülkedir. GİMDES de sağladığı uluslararası kabul gören akreditasyonları ile ülkemiz ihracatına hizmet etmektedir. Sertifika verdiğimiz firmalardan aldığımız rakamlara göre birinci yılımız olan 2010 yılında bir milyar dolarlık ihracatın gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır." dedi.

 

 

Büyüközer, TSE’nin şarap ve bira konusundaki çalışmalarını örnek vererek şu eleştiriyi dile getirdi: "Sayın Başkanın AB’nin yüzde 99.5 standardını Türk standardı haline getirdik dediği standartlardan isterseniz şarap ve bira ile ilgili bazı örnekler verelim. TS 521 Şaraplar, TS 522 Şarap Muayene Metodları, TS 3379 Şarap üretiminde kullanılan alet ve makinalar, TS 3379/T1 Şarap Tadım Bardakları, TS 6258, TS EN 14133 Şarap ve Bira için. Bunlar gibi İslam inancının ve Müslümanların onay vermeyeceği standarları bünyesinde bulunduran ve bu standarlarla denetimler yapan, ürün ve firmalara sertifikalar veren bir TSE var karşımızda. Dünyada ve Türkiye’de aklı başında hiçbir Müslüman kurumun TSE’nin bu profiline bakarak vereceği bu helal sertifikasına itibar etmeyeceğini söylemek kehanet olmayacaktır. Bunu bildiği için maalesef sayın Başkan şövanist bir ifade ile bizim ihracatçı firmalarımızın ‘TSE sertifikası ile 3.0 önde olacak’ gibi çok tartışılabilecek cümleler sarfediyor. Şov maksatlı ifade edilen bu cümlenin ne manaya gelebileceğini düşünmek bile istemiyorum. Maalesef devletin üst brokrasisinde bu sakim ve tehlikeli mantık sahibi bürokratların olduğunu biliyoruz. Bunlar için Helal Sertifika alelade bir araçtır. Gaye ihracatçımızın daha çok mal satmasıdır. Bunun için sertifikanın şöyle veya böyle olması önemli değildir."

Helal sertifikalamayı esas gayesinden uzaklaştırmaya çalışıldığının altını çizen Büyüközer, "Bu mantık sahiplerinin siyasi otoriteyi yanıltarak yanlış kararlar aldırtmalarına sebep olabileceklerinden endişe ediyoruz. Bizim böyle bir noktaya gelinmemesi için beraber olduğumuz kurumlarla birlikte uyarı görevimizi yapmaya devam edeceğimizden kimsenin kuşkusu olmamalıdır." dedi. (CİHAN)