Profesyonel mutfaklara özel yağ imalatı yapıyor Okyar Yayalar, Olin markasını profesyonel kullanıcılarla buluşturacaklarının altını çizdi. EDİRNE - Edirne Yağ Sanayi, Olin markasıyla geçtiğimiz yıl itibarıyla başlattığı çalışma sonucunda profesyonel mutfak, lokanta ve otellere de özel ürünler geliştirmeye başladı.
Edirne Yağ Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Okyar Yayalar, “Ekonomik gelişme doğal olarak fertlerin harcama alışkanlıklarına olumlu etkiliyor, ev dışında yemek yeme oranını hızla artırıyor. Bu gözleme dayanarak 2011 yılında şirketimiz profesyonel mutfaklara, lokanta ve otellere özel ürünler geliştirerek, onlara yönelik bir pazarlama grubu kurdu” dedi.
Edirne Yağ Sanayi’nin Edirne’de kurulu tesisleri, bünyesinde günlük 300 ton tohum kırma kapasiteli bir ekstraksiyon ünitesi ile yine günde 250 ton üretim kapasiteli bir kontinü rafinasyon tesisini barındırıyor. Az sayıdaki eski yağ markalarından biri olan Olin’in yıllarca kalitesi ile birlikte anıldığını ve birçok müteşebbis için örnek oluşturduğunu ifade eden Okyar Yayalar, “Olin, pazarda kamu destekli kooperatif birlikleri ve güçlü yerli-yabancı sanayilerin rekabetine rağmen yerini koruyabilmiş; kaliteden ödün vermeden çalışmanın bir anlamda mükâfatını görmüştür.
Önceleri sadece ayçiçeği yağı üretirken, pazardaki gelişmelere uygun olarak daha sonra sırasıyla, mısır yağı, zeytinyağı, kanola yağı ve son olarak 2010 yılında fındık yağı üretimine girmiştir” diye konuştu.
Olin markasının üretimdeki bütün çeşitlerde kullanıldığını ifade eden Yayalar, ayrıca Prolin markası ile doğrudan profesyonel mutfaklara hitap eden 18 litrelik teneke ambalajda özel bir ürünü de imal ettiklerini söyledi.
“Kanola yağına talep azaldı”
Türk tüketicisinin tercihinin genelde ayçiçeği yağına olmasından dolayı, üretimde de büyük ağırlığı bu ürünün taşıdığını ifade eden Yayalar, “Ayçiçeği yağı satışları son yıllarda artıyor. Buna karşılık mısır yağı talebinde ise düşüş gözleniyor. Öte yandan son yıllarda yurtiçinde de üretilen ve daha çok fiyatı nedeniyle tüketicinin tercih ettiği kanola yağı da ayçiçeğine karşı fiyat avantajını kaybettiğinden giderek talebini yitiriyor” değerlendirmesini yaptı.
Sektöre yönelik sorunlara da değinen Yayalar, çiftçiye verilen ayçiçeği prim desteğinin, yurtdışından ithal edilen hammaddenin rekabetini önleyebilecek seviyede olmadığını savundu. Yayalar, bu nedenle iki yıldır, sanayicilerin yurtiçinden ayçiçeği tohumu almalarını teşvik amacıyla, alınan ayçiçeği tohumuyla orantılı belirli bir miktarda Gümrük Vergisi’nin indirildiğini, hammadde ithaline imkân verildiğini belirtti. Yayalar, şöyle devam etti:
“Dünya Ticaret Örgütü ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde ayçiçeği tohumunda alınan Gümrük Vergisi azami yüzde 27’dir. Bu oran düşük kaldığından, ayçiçeği ekiminin zarar görmemesi için değişik metotlar uygulanmış; ancak çeşitli düzensizliklerle karşılaşılmıştı. Son iki yılda uygulanan ve sanayicilerin tamamen yerli üretimden alarak işlediği tohumlara göre tahsis edilen ithal kotasının şimdiye kadar uygulanan en sağlıklı metot olduğu görülmüştür.”
Sanayinin üretimini sürdürmesi bakamından, ülke tarımının iç talebi karşılayacak miktarda yağlık bitki üretmesinin önemine vurgu yapan Yayalar, hammadde ithal edilen başta Ukrayna olmak üzere ihracatçı ülkelerin giderek kendi tesislerini kurduklarını belirtti. Yayalar, bu ülkelerin hammadde yerine mamul madde ihracatını tercih ettiklerini, hatta bu konuda devletlerinin ihracatı desteklediklerini söyledi.
“Ayçiçeği ithalatı artıyor”
Yayalar, 2011 yılında 890 bin ton yağlık ayçiçeği tohumu ve 470 bin ton ham ayçiçeği yağı ithal edildiğini belirterek, “Giderek ayçiçeği yağında yoğunlaşan iç talep her yıl ithalatın artmasına neden oluyor. Öte yandan ithalatın yapıldığı Ukrayna ve Rusya gibi ülkeler, her yıl artan kırma tesislerinin çalışmasına imkân sağlamak için tohum ihracatını, koyduğu ihracat vergileri ile pahalılaştırıyor. Türkiye kendi yağlı tohum üretimini artıramadığı takdirde tohum ithal edemeyeceği için her yıl daha fazla ham yağ ithal etmek durumunda kalacak. Bu da ülkede kurulu birçok kırma tesisinin atıl kalması anlamına geliyor” ifadesini kullandı.
GDO nedeniyle durmak zorunda kalan kırma tesislerine bu defa ayçiçeği tesislerinin de katılacağını öngören Yayalar, “Bitkisel yağlı tohumları kırıp ham yağ üreten tesisler için alarm zilleri çalıyor. Bitkisel yağlık tohum tarımının daha etkili politikalarla desteklenmesi görülebilen tek çözümdür” şeklinde konuştu.
“Değişen pazara yapısı sektörü zorluyor”
Yağ sanayicilerinin sadece hammadde tarafında değil, değişen pazardan yana da sıkıntı yaşadığını anlatan Oktar Yayalar, “Güçlü yabancı sermaye gruplarının giderek ülke çapında, büyük-küçük marketler ve mahalle aralarına kadar yayılması ve aralarındaki rekabeti tedarikçilere yansıtma gibi bir kolaylığı seçmesi yağ sanayicilerini olumsuz yönde etkiliyor. Bu yapıya orta ve küçük sanayicilerin dayanması gerçekten çok zor. Pazarın bu yapısı sektörde konsolidasyon sinyallerini veriyor” dedi.
Bu noktada firmaları Edirne Yağ Sanayi’nin sektörün içinde bulunduğu durumu doğru değerlendirip, gerekli gördüğü önlemleri belirli bir plan çerçevesinde uygulamaya koyduğunu anlatan Yayalar, “Özellikle maliyet düşürücü çalışmalara önem veriyoruz. Ürün çeşitlendirilmesi de belirtilmesi gereken ayrı bir çalışma konusudur. Ayrıca bulunduğumuz bölgede ayçiçeği tarımına da destek veriyoruz” değerlendirmesini yaptı.
kobiden.com |