Tarım ataşeleriyle ihracat artırılacak TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı İbrahim Yiğit, Türkiye’nin 2023 yılında 50milyar dolar olan tarım ihracat hedefinin yakalanması için tarım ataşelerinin sayısının artırılması gerektiğini kaydetti.
ANKARA - Beyaz et sektörünün kırmızı et sektöründeki dalgalanmadan dolayı son dönemde önemli bir gelişme kaydettiğini ve 2025 yılı için 2.5 milyar dolarlık bir ihracat hedefini önüne koyduğunu kaydeden Yiğit, "Türkiye'nin bugün 244 ülke ile dış ticaret bağlantısı bulunurken beyaz et sektörünün pazarı 12 ülkeyle sınırlı. Diğer ülkelere neden veremiyoruz bunun ilgili bakanlıklar tarafından araştırılması gerekiyor" dedi. Yiğit, Türkiye'nin TİGEM arazilerini kullanarak Ortadoğu'nun tohumculuk merkezi haline gelebileceğini kaydetti. Ankara Sohbetleri'ne konuk olan TBMM Tarım Komisyonu Başkanı İbrahim Yiğit, Ankara Temsilcimiz B.Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya'nın sorularını yanıtladı.
-Tarımsal katma değer artan desteklere karşın giderek azalıyor. Neden?
Tarım Bakanlığı her yıl ciddi miktarlarda destekleme veriyor fakat sonuca bakıyorsunuz üretici de mutsuz tüketici de mutsuz. Girdilerin pahalı olması nedeniyle tüketiciye pahalıya satılıyor üretici istediği verimi alamıyor. Fakat şu var, ülke olarak yıllardan beri ilkel tarım uyguladık. Modern, makineleşmeye dayanan bir tarıma son 10 yıldır geçtik. Mesela sulama sistemi tamamen salma sulama, yağmurlama sulama sadece pancarda var, diğer ürünlerde yok. Salma sulamayla yapılan sulama da arazi tuzlanma nedeniyle 15-20 yıl sonra çoraklaşıyor. Bunun önüne geçmek için yağmurlama damlama sistemine geçildi. Mesela GAP'ta biz gelmeden önce 260 bin hektar arazi sulamaya açılmıştı, drenaj kanalları bile yapılmamıştı, tamamen salma sulama vardı. Bizim dönemimizde drenaj kanalları tamamlandı. Türkiye'nin 26 milyon hektar arazisi var bunun 17 milyon hektarı kırsal yani sulamaya uygun değil kalan 8.5-9 milyon hektarı ise sulamaya uygun. Cumhuriyet kurulduğundan beri maalesef sulanan alan 5 milyon hektara tamamlanamamış. Biz bunu DSİ ile Orman ve Su Bakanlığı ile Tarım Bakanlığı ile görüşüyoruz. Türkiye'nin sulama konusundaki bu açığının mutlaka kapatılması lazım. Bu açık kapatılır ve 3.5-4 milyon hektar arazi sulamaya açılırsa verim yükselecek birim alandan daha fazla ürün alınacak. Bu Türkiye için önemli bir eksiklik. Birim alandan daha fazla ürün alırsan, üretici mutlu olur, üretici çok ürün üretince fiyatlar dengeli olur, sonuçta tüketici de mutlu olur.
-Tarımda salma sulama yöntemi tamamen bitti mi ?
Hayır bitmedi. Yıllardır topraklar ekiliyor ama yeterince verim alamıyorsun sorun bu. Çünkü salma sulama toprağın kaymak tabakasını götürüyor. Salma sulama tamamen bitmedi, bitmesi de mümkün değil çünkü çiftçiyi alıştırmak lazım. Çiftçinin tarlası suyun kenarında salma suyla sulamayı yapıyor, daha kolay geliyor. Damla sulama için makine, ekipman alacak masraf edecek işine gelmiyor bu nedenle önce çiftçiyi inandırmak ve önce onu eğitmek gerekiyor. Çiftçi belli bir bilince ulaştıktan sonra parayı vermekten çekinmeyecektir. Çünkü yağmurlama ile salma sulama arasındaki farkı görecektir. Damla sulama bir çok ilde başladı zaten yıllardır pancarda salma sulama değil yağmurlama yapılıyor ve çiftçi ne kadar faydalı olduğunu görüyor. Önemli olan kıraç arazinin durumu, bugün laboratuvarlar kuruldu, toprak tahlilleri yapılıyor o toprakta eksik olan neyse tespit ediliyor. Eskiden laboratuvarlar yoktu artık toprak tahlilleri yapılıyor ve o toprağın hangi gübreye ihtiyacı varsa ona göre serpme yapılıyor. Eskiden ilaçlama da aynı şekilde gübre de olduğu gibi bilinçsizce yapılıyordu. Artık doktor reçetesi gibi hassas bir şekilde ilaç ve gübre kullanılıyor hangi hastalık tespit edilmişse ona göre ilaçlama yapılıyor, kara düzen, ilkel tarım yöntemleri bitti. Şimdi köylerde tarım öğretmenleri var. 2500 tarım öğretmeni atandı, bu sene 7 bin 500 öğretmen daha alındı, toplam 10 bin öğretmen eğitimden geçtikten sonra o bölgenin topografik yapısına göre neler yetiştirilebilir, hangi ürün grubu uygun belirliyorlar.
-Tarımda önemli bir sorun üretim planlaması bu konuda Türkiye geç kalmadı mı?
Bu kolay bir konu değil. Bizde ki bir diğer eksiklik üretim planlamasıydı, şimdiye kadar üretim planlaması yapılmamış bakıyorsun bir yıl patates depolarda kalıyor öbür sene patates ekilmediği için fiyatlar yükseliyor. Türkiye'de üretim planlaması yapılmadı şimdi üretim planlaması yapılıyor ona göre de ülkenin ihtiyacı ne kadar, dışarıya ne kadar satılabilir bunlar hesaplanarak üretim yapılıyor.
-Yem bitkileri yeterince destekleniyor mu?
Bakanlık, 30 kadar ürüne destekleme veriyor, özellikle yem bitkilerine verilen destekler son yıllarda artırıldı daha da artırmak gerekiyor. Bizim ülke olarak yemi dışarıdan almamız açıklı bir durum çünkü topraklarımız, boş alanlarımız var ama ekilmiyor yeterince ürün alınmadığı için yaşanan göç nedeniyle insanlar şehirde yaşamaya başladı. Bir de bölünmüş arazi sorunu var. Tarım Bakanlığı'nın bununla ilgili uzun süredir yürüttüğü çalışma nihayet son aşamaya geldi. Arazilerin miras yolu ile bölünmesi engellenecek. Bunun için bir yasa çıkarılacak, hazırlık yapıyor. Bakanlıkla bir toplantı yaptık 50 bin kişi ile anket yapılmış herkes kabul etmiş. Bu düzenlemenin mutlaka yapılması lazım.
-Bu çalışmanın detayları belli oldu mu?
Bir arazi 20 dönümden aşağı bölünemeyecek. Arazi toplulaştırması pek çok ilde yapıldı bir yandan da devam ediyor. Maliye Bakanlığı tarafından buna yeterince bütçe ayrılıp toplulaştırmayı yapmamız lazım. Toplulaştırma yaparken mühendisi başına veriyorsun mühendis teknik olarak bunu yapıyor herkes o ürüne ortak oluyor pazarlaması sağlıklı bir şekilde yapılıyor. Avrupa'da bakıyorsun işletme sayısı az ama işletmeler büyük en küçük işletme 150-200 dekardan başlıyor ama biz de öyle değil.
-Hayvancılığın gelişmesinde meralar önemli bu konuda ne gibi çalışmalar yapılıyor?
Meralar için bir yasal düzenleme yapıldı. Meraların yeniden ıslah edilmesi lazım. Yapılaşmayı yüzde 1'e indirdik. Bir yatırımcı 50 bin dönem mera kiralayacaksa yanında ağılını, ahırını yapacak. Hem kira verecek hem ıslah edecek. Bakın bana göre Türk hayvancılığının en önemli sorunu besleme yöntemi. Bir kere biz ağırlıklı olarak hayvanları kapalı yerde besleyip yetiştiriyoruz, dolayısıyla yemi de dışarıdan temin ediyoruz. Böyle olunca da maliyetler oldukça yükseliyor. Yapılan hesaplamalara göre hayvancılıkta maliyet unsurlarının yüzde 70'ini yem oluşturuyor. Burada en mantıklı olan ya kendi arazinde yem bitkilerini yetiştireceksin, veya yeni düzenlemeyle daha cazip hale gelen, mera kiralayıp ıslah etme yöntemini kullanacaksın. Böylece sağlıklı ekim yapacak hiç olmazsa bir kısmını kendi arazisinden ya da kiraladığı meradan elde edecek ki kazanabilsin, kar edebilsin şu anda besi hayvancıları kazanamıyor.
-Meraların zarar göreceği iddiaları gündeme getirildi?
Meraları mera olarak veriyorsun başka bir şey yapması mümkün değil, hayvancılığı destekliyorsun. Bütün Avrupa'da, Brezilya'da, ABD'de mera ıslah programı yapılıyor. Merayı iyi ıslah edersen topoğrafik yapıya göre yem bitkilerini ekersen iyi bir destek olur. Yıllar önce terörden dolayı yaylalara çıkmayı yasakladılar, yaylalara çıkamayınca insanlar hayvanlarını nerede besleyecek. Yaylalara çıkamayınca hayvanlarını satmak zorunda kaldı sonra et sıkıntısı başladı fakat hükümet geçen dönem tedbirlerini aldı. Sıfır faizli kredi sağladı. Şu anda kırmızı et sıkıntısı yok. Et Balık Kurumu depoları dolu ayrıca kesilmeye hazır çok sayıda hayvan var. Türkiye'de şu anda kırmızı et sıkıntısı yok. Bundan sonra da olacağını tahmin etmiyoruz. Çünkü büyük işletmeler açılmaya başladı.
-Beyaz et sektörünün gelişimini nasıl buluyorsunuz?
Beyaz et sektörü kırmızı et sektöründeki dalgalanmadan dolayı öne geçti. 2025 yılında 2.5 milyar dolarlık bir ihracat hedefi bulunuyor, sektör çok büyüdü. Sektör ihracatını çok ciddi şekilde büyütse de bana göre ihracatta yapısal sorunlar var. Bugün Türkiye ihracatta çok büyük başarılar elde etti ve dünyada 200'ün üzerinde ülkeye mal satışı yapılıyor. Oysa beyaz et sektörünün sadece 12 ülkeye mal satabildiğini görüyoruz. Bana göre sektörün yapması gereken, pazarı genişletip, 12 olan ihracat yapılan ülke sayısını çok daha fazlaya yükseltmektir.
-Türkiye'nin 2023 hedefi tarımda 50 milyar dolar. Bu hedefe ulaşmak için atılması gereken adımlar nelerdir?
Tarım ürünleri ihracatı şu anda 19 milyar dolara yaklaştı. 2023 yılı hedefi 50 milyar dolar. Yem bitkilerini dışarıdan almamalıyız buğdayı dışarıdan almamalıyız makarnalık buğdayı dışarıdan alıp tekrar satıyoruz bunların düzeltilmesi lazım. Bu sene 9 milyar destekleme yapılacak bu desteklemeler yerinde sağlıklı bir şekilde işletmelere verilmesi gerekiyor. En azından yem bitkilerini içeriden karşılamak lazım. Ayrıca az önce ifade ettiğimiz gibi tarım ataşeliği uygulamasının yaygınlaştırılmasıyla bu hedefe yaklaşmak çok daha kolay olacaktır.
-Son dönemlerde çok tartışma konusu olan, tohumculukta potansiyelimiz nedir?
Türkiye eskiden tohuma çok fazla para veriyordu. Senede 10 milyar dolar para veriyorduk şimdi biraz düştü. Biz üretmeye başladık dışarıdan alıyoruz ama dışarıya da gönderiyoruz. Bana göre gerekli çalışmaların yapılması halinde Türkiye Ortadoğu'nun tohumculuk merkezi olabilir. Potansiyel uygun hatta Türkiye'nin en iyi arazileri TİGEM'de, devletin görevi topluma hizmet etmek, kar etmenin değil hizmet etmenin peşinde koşmalı. TİGEM'in arazilerinden bol bol tohumluk üretilip bu çiftçiye dağıtılabilir hatta dışarıya bile satabiliriz. Türkiye'nin potansiyeli buna uygun.
-Balıkçılıkta neden potansiyelimizi kullanamıyoruz?
Türkiye'nin üç tarafı deniz, balıkçılık potansiyelimiz var bu potansiyeli değerlendirmemiz lazım. Balıkçılar zor durumda. AB ile müzakerelerde 13. fasıl tamamen balıkçılık. Bize kota koymuşlar 1.5 milyon ton çıkıyor, 500 bin ton kota koyuyorlar dışarıya satabilmemiz için bir toplantıda öneri götürdük. Yunanlılarda ortak yapalım onlar üretiyor biz üretiyoruz satamıyoruz ama kabul etmediler.
-Açılım süreci devam ediyor, bölge için beklentileriniz nelerdir?
Açılım geç kalmış bir olay çoktan olması gerekirdi, bir ülkede demokrasiyi geliştirmek ve toplumsal barışı sağlamak istiyorsan, etnik kökeni ne olursa olsun bütün vatandaşların bir arada yaşaması lazım. Fakat ne yazık ki yıllar boyunca devlet baskıcı olmuş oysa ki devletin görevi insan haklarına uygun yaşam sağlamak devlet baba olarak kucaklamak. Katliamlar oldu, dağa çıkanlar oldu sıkı yönetim dönemleri yaşandı, darbeler yaşandı. Askeri tedbirlerle bu iş gitmiyor. Dünyada bunun örnekleri var oturdular masaya barışı sağladılar. Tony Blair 'IRA ile barış sağlanacaksa ben şeytanla bile görüşürüm' dedi. Onlar başardılar, İspanya başardı bizimde başarmamız lazım. Bugüne kadar 300 milyar dolar para gitmiş ama bölgede üretim olmuyor, kimse tesis kuramıyor işsizlik almış yürümüş. Ben inanıyorum ki barış sağlandıktan sonra yatırım, üretim gelecek işsizlik sorunu çözülecek. Barışı sağlamak ve birada yaşamak durumundayız. Herkes birbirine saygılı olmayı öğrenmeli.
SALMA SULAMA, TOPRAĞI ÇORAKLAŞTIRIYOR
Mesela sulama sistemi tamamen salma sulama, yağmurlama sulama sadece pancarda var, diğer ürünlerde yok. Salma sulamayla yapılan sulama da arazi tuzlanma nedeniyle 15-20 yıl sonra çoraklaşıyor. Bunun önüne geçmek için yağmurlama damlama sistemine geçildi. Mesela GAP'ta biz gelmeden önce 260 bin hektar arazi sulamaya açılmıştı, drenaj kanalları bile yapılmamıştı, tamamen salma sulama vardı. Bizim dönemimizde drenaj kanalları tamamlandı.
DAMLA SULAMADA ÇİFTÇİYİ İNANDIRMAK GEREK
Çiftçinin tarlası suyun kenarında salma suyla sulamayı yapıyor, daha kolay geliyor. Damla sulama için makine, ekipman alacak masraf edecek işine gelmiyor bu nedenle önce çiftçiyi inandırmak ve önce onu eğitmek gerekiyor. Çiftçi belli bir bilince ulaştıktan sonra parayı vermekten çekinmeyecektir. Çünkü yağmurlama ile salma sulama arasındaki farkı görecektir. Damla sulama bir çok ilde başladı zaten yıllardır pancarda salma sulama değil yağmurlama yapılıyor ve çiftçi ne kadar faydalı olduğunu görüyor.
Yiğit'in dikkat çektikleri
Ferit B. PARLAK
Dünyada 2.7 milyar hektarlık tarım arazisinin sadece 1.5 milyar hektarında ekim yapılıyor.
Gelişmiş ülkeler arazilerinin her santimini değerlendirirken, az gelişmiş ülkelerde değerlendirilemeyen arazi oranı yüzde 90'lara kadar çıkıyor. Gelişmiş devletlerin, şirketlerin, bankaların ve fonların o arazilerin peşinden koştuğu bir süreç yaşanıyor.
Potansiyelini değerlendiremeyen ülkeler arasında Türkiye'de yer alıyor. Kişilere özel politikalar uygulamak. Geleceği düşünmeden kısa vadeli politikalarla günü kurtarmaya çalışmak. Mühendisi, uzmanı, çiftçiyi doğru yetiştirememek. Topraklarımızı verimsiz kullanmak. Tarım kültürü oluşturamamak, oluşanı da kaybetmek. Eğitim de yol alamamak. gibi nedenlerle son on yılda atılan ciddi adımlar dahi yetersiz kalıyor. Yiğit'in anlattıkları ciddi adımların devam edeceğini gösteriyor. Bize de bekleyip görmek düşüyor. |