Arı Ölümleri Kıtlığın Habercisi
ANKARA (İHA) - Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Aslı Özkırım, 2006 yılında dünyanın bazı ülkelerinde ve Türkiye'de de yaşanan toplu arı ölümlerinin bu yıl da beklendiğini ifade etti. Doç. Dr. Aslı Özkırım, son yıllarda meydana gelen arı ölümlerinin hem Türkiye’de hem dünyada kamuoyunun dikkatini çektiğini, bal üretimi yanında çiçeklerdeki döllenmeyi sağlayarak meyve ve sebze oluşumunda verimi yüzde 75 artırması nedeniyle önemli olduğunu belirterek, “Arılar bizim için çok önemli çünkü tozlaşarak meyvelerin ve sebzelerin oluşmasını sağlıyorlar. Çiçekten çiçeğe polen dediğimiz çiçek tozlarını taşıyarak onların döllenmesini, böylelikle meyve ve sebzelerin oluşumunu sağlıyorlar. İki seçeneğimiz var ya hormon kullanarak meyvelerin ve sebzelerin oluşmasını sağlayacağız ya da biyolojik canlıları kullanarak oluşmasını sağlayacağız. Arılar sadece bal yaparak değil, bu polenleri taşıyarak da bizim kıtlığa girmemizi engellemiş oluyorlar. Verimi yüzde 75 artırıyorlar. Albert Einstein'ın dediği gibi; ‘Dünyadan arılar yok olursa insanlığın 4 yıl ömrü kalmış demektir.’ Aslında bu bağlamda söylenmiş bir söz. Çünkü dünya büyük bir kıtlığa girecektir. Bu kıtlık sonucu da insanlık yok olacaktır. Sadece bal arıları değil, kastedilen tüm arılar için geçerlidir” şeklinde konuştu. Türkiye'nin dünyada bal arısı zenginliği ve bal üretimi bakımından ikinci sırada yer aldığını ifade eden Özkırım, şunları kaydetti:
“Birinci sırada ise Çin yer alıyor. İkinci sırada olmamız çok önemli çünkü Türkiye dört mevsimi yaşayan, dünyadaki birçok bitkinin sadece kendisinde bulunduğu büyük bir ülke. Bal arısı, arıcılık için çok önemlidir. Arıcılığı en çok sekteye uğratan şeyler; arı hastalıkları, arı içerisinde yaşayan patojenler, bakteriler ve virüslerdir.” Mikrobiyoloji laboratuvarlarında, biyolojik mücadele ve hastalanmadan önce arıları korumak olduğunu belirten Özkırım, “İlaç araştırması yapmak veteriner hekimliği alandır. Bizim amacımız biyolojik mücadele ve hastalanmadan önce arıyı korumak. Bizim sloganımız ‘arı sağlığı, arı hastalığı değil’ bu amaçla bütün patojenlerin sevdiği şeyler, yaşama koşulları, nasıl bulaşıyorlar bunları araştırıp önünü keserek hastalığın gelmesini engellemeye çalışıyoruz. Laboratuvarda, besi yerlerinde bakteriler besleniyor, büyüyor ve onların çeşitli özelliklerini inceleyerek acaba arıyı nasıl öldürüyorlar bu konuda araştırma yapıyoruz. Laboratuvarda özel bir virüs bölümü var. Virüs, bakterilerden daha küçük ve maalesef onları öldürmek için ilaç ve yöntem yok. Virüsler fırsatçı, virüs çalışacağımız zaman karantina altına alınmış özel bir bölümde, özel aletlerle onların DNA veya RNA dediğimiz, hepimizde bulunan genleri çoğaltarak o virüslerin de çoğalmasını önleyebiliriz konusunda araştırmalar yapıyoruz” dedi. Arıcıların, çok iyi eğitimli, profesyonel ve bilinçli olması gerektiğini vurgulayan Özkırım, şöyle devam etti: "Doğadaki yaşayan yabani arıların farkında bile değiliz. Bal arıları, arıcılara sığınmış durumda. Arıcılar onlara güzel bakım yaparak, normalde bir bal arısının sadece arazide kendi başına olsa üreteceği balı iki, üç katına çıkarıyor. Arıcılar, arılara ev ve bakım sağlıyor. Aynı zamanda arıcı, bu işi yaparken iyi niyetle kötü uygulamalarda bulunursa arıya yeterince kendi balını bırakmazsa, arı soğukta kalırsa hastalıklara yakalanma şansı artıyor. Arıcılarımızın çok iyi eğitimli, profesyonel ve bilinçli olması gerekiyor. Balı üreten arı, arı giderse bal olmaz. Bizde çiçek olursa arı çalışır. Dolayısıyla arının azlığı değil çiçeğin çokluğu da bal üretimini etkiler. İlkbaharda bol yağmur bekliyoruz."
"BU YIL DA ARI ÖLÜMLERİ BEKLİYORUZ" Dünyada arılar öldüğü zaman ‘Arı Ölümlerini Araştırma Grubu’ kurulduğu belirten Özkırım, “52 ülkeden 300 üyesi var. Topluluğun yönetim kurulu üyesiyim. Dünyadaki arı ölümleri ile yapılmış olan çalışmaları, Türkiye adına orada yönlendiren altı kişiden biriyim. Türkiye’nin söz sahibi olmasını gerektiriyor. Uluslararası projeler var. Türkiye'de neden arılar ölüyor, İspanya'da neden ölüyor ve Türkiye ile İspanya arasında ne gibi farklılık var ne oluyor da ölüyor diye. Vardığımız sonuç, her ölümün farklı bir nedeni var. Bir sihirli değnek dokundu ve arılar öldü diye bir şey yok. En büyük etken çevresel etmenler ve yanlış arıcılık uygulamaları... Bunu eğitimle çözmeye çalışıyoruz. Çevresel etmenleri de iklim değişikliği, kışın kış gibi geçmemesi, yazın yaz gibi geçmemesi arıları çok etkiliyor. Arılar, çevrede nasıl bir olumsuzluk varsa arılardan öğrenebilirsiniz çünkü en çok dolaşan onlar. İlk 2006 yılında etkilendiler ve öldüler. Bu yılda arı ölümleri bekliyoruz. Kış mevsimi kurak geçiyor ve tam soğuk olmadığı için güneş gördüğü için uçuşa geçiyor arı ve ondan sonra dışarıda soğuktan dönüp ölüyor. Bu tip etkenlerden dolayı ölümler meydana geliyor. Ülkemiz bu konuda şanslı, çeşitliliğimiz çok fazla, melez gücümüz var. Bu da arıların ayakta durmasını sağladı” diye konuştu.
ARILARI SEVDİRMEK İÇİN MASAL KİTABI YAZDI ‘Arılar Şatosu’ adında arıları anlatan masal kitabının, İspanya, Fransa, Yunanistan, Sırbistan gibi ülkelerde çocuklara arıları sevdirdiğini söyleyen Özkırım, şunları söyledi: “Geleceğimiz olan çocuklara arıları sevdirmek ve arılar neler üretiyor? Neden bizim için önemli? Bunu göstermek istiyoruz. Bu amaçla 3 yıl önce ‘Arılar Şatosu’ adında bir masal kitabı yazdım. İçinde dokuz tane hikaye yer alıyor. Büyükler okuduğunda ilgisini çekiyor çünkü arılar hakkında insanların bilmediği birçok şey var. Mesela bal yapan arıların dişi olduğu, birçok arı filminde izlerseniz hep erkektir. Bu yanlış bilgilendirmelerin önüne geçmek için bu masal kitabını yazdım. TÜBİTAK’tan birçok kurulda geçti. Pedagoglar, eğitimciler herkes inceledi. İngiltere’deki yayınevi de masal kitabı ile çok ilgilendi ve İngilizcesini istedi. İngiltere ve bu yayınevinin dağıtım yaptığı İspanya, Fransa, Yunanistan, Sırbistan gibi ülkelerde çocuklara bu kitap satılıyor. Bu da Türkiye’nin arıcılıktaki varlığını göstermek adına güzel bir faaliyet oldu.” |