Sağlam iki gözlem
Uzun zamandır, çeşitli -ticari, siyasi, akademik, gönüllü vd- kuruluşların şu üç konudaki profillerine dikkat ediyorum: (1) Ne için var oldukları (misyon), (2) Nereye varmak istedikleri (vizyon) ve (3) Vizyon yolculuğunda hangi değerlere sadık kalacakları (değerler).
Bir gözlemim, bu kuruluşların neredeyse tamamı denilebilecek bir çoğunluğunun -en azından deklare edilmiş, yazılı- misyon, vizyon ve değerlerinin bulunmadığıdır.
Diğer yandan, danışmanlık hizmeti veren ve alan ticari kuruluşların bu misyon, vizyon, değerler konusuna olan ilgileridir. Danışmanlık hizmeti alanlar için de verenler için de "bizim de bir vizyonumuz olsun" isteği epey yaygındır; bu da ikinci gözlemim.
Halkın ilgi alanı içinde değil
Nüfusun entellektüel dağılımında en büyük parçayı oluşturan ve "halk" olarak kısaltılan kesimde ise bu konuda bir merak söz konusu değildir. Sadece, bir şeyler satın alacağı zaman, satıcı kuruluşun diğer satıcılardan farklı bir şeyleri olmasını da arzu ederler.
Bunun farkında olan satıcılar reklamlarında, halkın -ne olduğunu anlamasa da- yabancı dilden olduğu için iyi "bişi" olduğuna inandığı sözcükleri kullanmaya özen gösterirler. Ama o iyi bir şeylerin sonuçta dönüp de kendilerinden somut bir talebe yol açmamasına da dikkat edecek kadar uyanık olduklarından, o farklı olması arzulanan şeyin var ama yok türünden bir illüzyon olması için danışmanlık kuruluşlarından yardım isterler. İşte vizyon sevdası içindeki vizyonsuzluk böylece ortaya çıkmıştır.
Üstüne basa basa övünmeye uygun, ama buna dayanılarak bir şey talep edilmesi imkansız. Müthiş bir buluş!
Aklınızı eşek arası soksun!
Bir akademik kuruluş gazete ilanı vermiş: "Vizyonumuz: Eğitimde çağdaş kalite."
Şimdi hangi öğrenci ya da velisi çıkıp, "size avuç dolusu para veriyor, karşılığında da çağdaş kalitede eğitim alacağını umuyorduk" diye tutturabilir? Tuttursa da alacağı cevabın göğüs yumruklama türünden övünmeler olacağı baştan belli değil mi?
Vizyon'un ayrılmaz özelliği, hedef kitlece "yanlışlanabilir" olmasıdır
Vizyon, Meksika kumarı gibi olamaz. Her isteyenin kendi tanım veya kurallarını vazettiği bir ifade, vizyon gibi "geniş bir hedef kitleye ortak bir hedef" göstermeye yarayan bir sorun çözme aracı olamaz. "Eğitimde çağdaş kalite" böylesine sünek, her çekilen yere gidebilen, dolayısıyla hiçbir şey yapmadan dahi iyi şeyler yapıldığını iddia edebilmeye imkan tanıyan bir ifadedir. İşin daha vahimi, işlevi, toplumu aydınlatmak olan bir kurumun böylesi bir ifadeyi topluma vizyon olarak ilan edebilmesidir.
Burada esas üzerinde düşünülmesi, hem de çok düşünülmesi gereken nokta, nasıl olup da bu denli basit bir ilkenin gözardı edilmiş olduğu, hem de toplumun çeşitli kurumlarının büyük çoğunluğunun gözardı etmiş olduğudur.
Ancak bir neden bu tür bir yaygın yanlışı açıklayabilir: Hedefsiz yaşamanın bir kültür haline gelmiş olması!
Hedefsiz yaşama kültürü doğurgandır. Hedefli yaşamın gerektirdiği tüm sorun çözme araçlarını bir anda gereksiz kılar ve bir Kısır Sorun Çözme Kültürü üretir. Toplumumuzun içine düştüğü kısır döngü budur.
Şimdi bu gözlükle kurumlarımıza tekrar bakınız. Türkiye'nin hedefsizliğinin nedenlerini daha iyi görebiliyor musunuz?
Haziran 27, 2010
http://www.tinaztitiz.com/yazi.php?id=1141 |