Türkiye’de kırsal kesimde yaşayan insanların neredeyse tümü aynı zamanda çiftçidir.
Bunlar yaz kış demeden çalışır ve üretirler. Bununla birlikte son yıllarda kırsal kesimde yoksulluk had aşamaya gelmiştir. Kırsal kesimde büyük bir kanama vardır. Her elli saniyede bir, bir çiftçi iflas etmektedir. Son on yılda üç buçuk milyon insan kırlardan kentlere göç etmek zorunda kalmıştır. Çiftçiler, neredeyse iki milyon hektar tarım alanında, üretimden vazgeçmek zorunda kalmışlardır.
Türkiye tarımı, son otuz yıldır Batı’nın etki alanına sokulmuştur. Bunun nedeni, ABD/AB ülkelerinde oluşan olağanüstü bitkisel ve hayvansal üretim fazlalıkları ve bunların Türkiye gibi çevre ülkelerinde eritilmesi isteğidir. Bu amaçla Türkiye’de yurtiçi üretimlerin geriletilmesi, Batı için yaşamsal bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Batı, Türkiye’de tarımı çökertmek için birçok oyunu devreye sokmuştur. Kendi çiftçisi için en yüksek boyutlarda desteklemeleri gerçekleştirmiş ve pazarladıkları ürünlerde büyük indirimler yapmıştır. Dünya Borsa Fiyatları’nı kendi çıkarları için ayarlamışlardır IMF ve Dünya Bankası aracılığıyla, Türkiye tarımında sözde reformlar planlanmış, ancak üretim ve verimlilikte elde edilen sonuç tam tersi olmuştur.
Bunların sonucu olarak Türkiye, insanların beslenmesi için olmazsa olmaz iki üründe, buğday ve kırmızı ette havlu atmıştır Cumhuriyet tarihinde ilk defa kurbanlık hayvan ithal edilmiştir. İthalatın 2011 yılı sonuna değin devam edeceği bildirilmiştir. TMO, bir milyon ton buğday açığı için ithal kararı almıştır. Ülke, sebze ve meyve dışında her şeyi dışarıdan alma durumuna bilinerek getirilmiştir.
Öncelikle, bağımsız bir tarım politikasına gereksinme vardır. Bağımsız politikalar, çiftçi örgütleri, kooperatifler, namuslu akademisyenler, bürokratlar ve ulusalcı siyasal örgütlerle oluşturulabilir. Bu bağlamda;
· IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü güdümlü tarım politikalarından vazgeçilmelidir. AB ile yapılmakta olan müzakere süreci durdurulmalıdır. Gümrük Birliği’nden çıkılmalıdır.
· Tarımsal desteklemeler, AB’ye benzer bir şekilde, ortak piyasa düzenleri kurularak gerçekleştirilmelidir. Bu kapsamda Tarım Yasası’ndaki tarıma ayrılması gereken destekleme miktarı, derhal yaşama geçirilmelidir. Bilindiği üzere anılan yasada tarıma,milli gelirin en az yüzde 1 kadar desteğin yapılması amir hükmü vardır.Aslında bu oranın yüzde 2’ye kadar yükseltilmesi gerekmektedir.
· Tarımsal amaçlı kooperatifleşmenin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Tarım satış kooperatifleri ve birlikleri yasası yeniden düzenlenmelidir. Kooperatifler Bankası kurulmalıdır.
· Çiftçi örgütlerinin görev alanları yeniden tanımlanmalı ve üst çatı örgütleri oluşturulmalıdır.
· Tarımda verimliliği artırmak için Ar-Ge ve yenilikçilik çalışmaları, kırsal kesimle ortaklaşa yürütülmeli ve bu amaçla güdümlü projeler hazırlanmalıdır.
· Gıda egemenliğinin ulusun var olma sorunu olduğu, geniş kitlelere benimsetilmelidir.
· Tarımda üretici sendikaları için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
· Tarım sigortaları çiftçiler lehine yeniden değiştirilmelidir.
· Çiftçiler ve köylüler, eksiksiz sosyal güvenceye kavuşturulmalıdır.
· Tarım yasaları yeniden düzenlenmeli, bu bağlamda Türkiye tarımını dışa bağımlı hale getiren bütün yasalar, başta tohumculuk yasası ve şeker yasası olmak üzere derhal iptal edilmelidir.
· Özellikle, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde toprak reformu yapılmalıdır.
· Çiftçilerin ürünlerini aracısız olarak tüketicilere ulaştıracak düzenlemeler oluşturulmalıdır.
· Tarım topraklarının tarım dışı etkinliklere açılması önlenmeli ve yabancılara satılan tarım toprakları kamulaştırılmalıdır.
· Kiraya verilerek özelleştirilen (!) tarım işletmeleri genel müdürlüğüne bağlı kamu çiftlikleri, araştırma enstitüleri durumuna dönüştürülmelidir.
· İklim değişiklikleri ve kuraklık dikkate alınarak, ulusal su politikaları konusunda düzenlenmeler yapılmalıdır.
Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı
Odatv.com
|