Tarımın sorunları çözülmeden ülkenin sorunları çözülemez. Tarım sektörü ülkemiz için hayati önemi olan bir sektördür. Neden hayati önemi vardır diye düşünecek olursak, bu sorunun cevapları şunlardır; · Halkımızın yaklaşık yarısı kırsal alanlarda yaşamaktadır. · Yarıdan çoğu doğrudan ve dolaylı olarak tarımdan geçinmektedir. · İmalat sanayi, enerji, ulaştırma ve hizmetler sektörü için tarım hala önemli bir pazardır. · Bu sektörlerin işgücü ihtiyacı büyük bölümü kırsal alandan sağlanmaktadır. · Sanayimizin yarıya yakın bir bölümü tarımdan girdi sağlamaktadır. · İç ticaretin en önemli unsuru tarım ürünlerinin pazarlamasıdır. · İhracatımızın %10’unu tarım ürünleri oluşturmaktadır. Bu oran gıda sanayi ve diğer tarım ürünü işleyen sektörlerle birlikte daha da artmaktadır. Tarım diğer sektörler gibi ithalata dayalı bir ihracat özelliği göstermemektedir. · Tarım sektöründe yaşanan sorunlara rağmen sektör halkımızın gıda ve giyim ihtiyacına yönelik olarak üretime devam etmektedir. Bu başlıklar bir ülkede sosyal dengelerin korunmasında ve kalkınmanın sağlanmasında en temel konulardır. Tarım her türlü doğa olaylarına açık, üstü açık geniş bir fabrikadır. Bu nedenle ulusal bir strateji çerçevesinde uzun vadeli, istikrarlı, günlük siyasi kaygılardan uzak, bilimsel verilerin ışığında ve sektörün omurgasını oluşturan üreticilerin ve örgütlerinin önerilerinin dikkate alındığı geniş tabanlı bir konsensus içinde oluşacak politikalar çerçevesinde yönetilmesi gereken bir sektördür. Tarımın sorunlarının büyük bir kısmı kısa dönem içinde mucizevi yöntemlerle çözülecek sorunlar değildir. Pek tabiî ki kısa dönem içinde çözülecek sorunlar vardır. Ancak bu çözümlerinde dikkatli şekilde sektördeki dengeler çerçevesinde, öncelikle geniş kitlelerden oluşan üreticilerin menfaatleri dikkate alınmasında yarar vardır. Bu dengelerin dikkate alınmadığı tarımdaki sorunların çözüleceğini ve tarımın kara delik olmaktan çıkacağını öngörüsünü de taşıyan 1980 sonrasında izlenen politikalar ve sonuçları ortadadır. Bugün içinde bulunduğumuz sorunlar son 5-10 yılın değil bu 1980 ekonomik politikasının bir sonucudur. Bu süreç o zamanlar için özelleştirmeyi savunanlar için zafer gibiydi. Bırakın devlete ait işletmeleri, kooperatiflerin işletmeleri bile yok pahasına elden çıkarıldı ve zarar uğratıldı. Serbest Piyasa ekonomisi olarak bize sunulan model içindeki oyuncuları arasında üreticiler adeta yok sayıldılar ve kuruluşları yok edildi. 1980’den sonra tarımın sorunları geçen 30 yılda çözülebildi mi? Bu politikalar sonucu kim kazançlı çıktı? Üreticilerimizin de ve yerli özel sektörümüzün de kazançlı çıkmadığı ortadadır. Üretim düşmüştür. İşsizlik artmıştır. Terör yükselmiştir. Sorunları çözmek için açılım derken, bölünmenin sınırına gelinmiştir. Başta tarım olmak üzere tüm sektörlerde yerli işletmelerimizin, bankalarımızın ve sigorta şirketlerimizin önemli bölümü yabancıların eline geçmiştir. Ekonomik sorunların çözümü için mali kaynak sağlamak amacıyla satılacak yeni alanlar aranmaktadır. Milli Gelirden en az payı alan tarımdan geçimini sağlayan kırsal kesim insanıdır. Tarımın sorunlarının çözümsüzlüğü kırsal kesimdeki insanlarımızı şehrin varoşlarına, tarım işçisi olan Anadolu’nun yollarına, iş bulmak için iş kuyruklarına, aş için yardım çadırlarına, doğu ve güneydoğu illerinde ise yıllar süren ve sürecek dış destekli terör olaylarının paralı maşası olmaya itmektedir. Yaşadığımız sosyal ve ekonomik sıkıntıların temelinde tarımsal sorunların yol açtığı problemler yatmaktadır. Sorunların çözümü için karar verenler sektörün taraflarını bir tarafa bırakarak veya sektördeki sadece bir menfaat grubunu dikkate alarak düşünmemelidirler. Gerekirse ihtiyaç duyulan bölgelerde devlete ait fabrikalar yeniden açılmalıdır. Ülke genelinde kooperatiflerin sanayi ve ticaret içinde etkin olmalarının önünü açacak politikalar oluşturulmalıdır. Bugüne kadar tek taraflı oluşan rekabet dengeleri bir tarafa bırakılarak halkımızın ve ülkemizin menfaatlerini dikkate alan dengeler kurulmalıdır. Haksız rekabetin gerçekte şimdiki uygulanan piyasa düzeni olduğu göz ardı edilmemelidir. Global sermayenin istediği zayıf devlet yapısı yerine güçlü devlet yapısı yeniden oluşturulmalıdır. Sektöre sanayi ve ticaret kesiminin yüksek binalarından değil, üreticilerin köylerinden, tarlalarından, bahçelerinden, yaşadıkları kırsaldan, orman alanlarından ve ürün satmak için bekledikleri hallerden ve ofis kuyruklarından, kasabalardaki küçük esnaf sokaklarından bakılmalıdır. Sayılı zengin yaratma politikası yerine tüm halkımızın refah düzeyini artırmaya yönelik politikalar izlenmelidir. Tarımın sorunu ülkemizin temel sorunudur. Tarımın sorunları çözülmeden ülkenin sorunlarının çözümü hayaldir.
|