Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 20 Nisan 2024 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Yazarlarimiz » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

TARIMIMIZDAKİ SOSYAL OLUMSUZLUKLAR NASIL DENGELENEBİLİR


Ülkemizde son yıllarda kırsal kesimde yaşayan nüfusun 1995 de %43 iken 2009 da % 24′lere düşmesi, bu oranın daha da aşağı ineceğinin bir sinyalidir.

Batı ülkeleri %5′lerdeki çiftçi nüfusu ile kendilerini beslerken ihracatı da gerçekleştirebilmektedirler. Ne var ki Türkiye’de söz konusu oran değişirken önemli bir nokta gözden kaçmaktadır: tarım kesiminde azalan nüfusta gençlerin öne çıkmaktadır. Birçok yerleşim yerinde 40 yaşından daha genç kimsenin kalmaması, tarım politikaları açısından atlanılmaması gerekli bir olgudur.
 
Diğer taraftan 27 milyon hektarlık tarımsal arazimizin %10’u (2,6 milyon hektar) işlenemez duruma düşmüştür. İşlenmeyen bu arazilerin ileride bozuk ormana dönüşmesi beklenir. Buraların, arazi toplulaştırılması, yol, sulama-drenaj kanalı gibi kamu yatırımlarının maliyetlerinin artıracağı muhakkaktır.
 
Söz konusu alanlar yine tarımsal zararlılar için de bir üreme kaynağı oluşturacak ve dolaylı olarak üretimi olumsuz yönde etkileyecektir. Ülkemiz gerek iç tüketim ve gerekse ihraç amaçlı üretim alanlarını kaybetme lüksüne katlanamaz, katlanmamalı da. Özellikle tarımsal ürün ihracatında yakalanan doğrusal artış trendinin (Grafik!) devamı için tarımımızda insan gücü planlamasını şimdiden yapmak gerekir. Unutulmamalıdır ki milli gelirin hala % 9’u, ihracatın da %12’si tarımdan sağlanmaktadır.


Gençlerin tarım dışı arayışlarını yadırgamamak gerek. Gerçekten günlük iletişim kısıtları ile dolu ufak tarımsal işletmeler yerine, toplu çalışma ortamlarını tercih etmek gayet doğaldır. Gelişen medyanın, fertlerin sözel iletişim isteklerini artıracağı zaten beklenidi. Sera ve bazı özel durumlar dışında tarımsal uğraşlarda üreticinin genelde yalnız başına olması belki de gençlerin tarım dışına yönlenmesinde ana etkendir. İşte bu aşamada yarının tarımı için karar mercilerinin, tarım entellektüellerinin bu olayın farkına varıp, fikirler oluşturması, görüşler belirtmesi ve gelecek için tedbir ve teşvikleri planlaması gerekir.


Endüstriyel tarımda çalışanlar sosyal bakımdan küçük çiftçiden daha mutludur diyemeyiz. Fakat küçük çiftçinin bir generasyonluk ömrü olduğu da bir gerçek. Gerek bugüne kadar tarım dışı kalan ve gerekse bundan sonra boşalacak arazilerin tekrar tarıma kazandırılması kaçınılmazdır. Yapılacak yatırımlarda, sivil toplum örgütleri, idareciler, politikacılar yönlendirici rol oynayacaktır. Seçenekler araştırmalar ve tartışmalarla daha da artabilecek ve netleşecektir. Bu atılımlar gençlerin tarımsal üretimde kalmasını da sağlayacaktır.


Söz konusu olaya iki yatırımcı kesiminin ilgi göstereceği beklenebilir:

• Ticari amaçlı yatırımcı şirketler,

• Sosyal amaçlı hemşeri derneklerin önderliğinde kurulacak yerel yatırımcılar.


Yatırımları nerelere odaklanabilir?

• Terk edilmiş arazilerin yeniden üretime kazandırılmasında kavak plantasyonu gibi minimum masraflı bir seçenek,

• Meyve plantasyonu: 2010 yılında Türkiye’nin yalnız bir ülkeden ithal ettiği ceviz ve bademe ödenen meblağ: 270 milyon US$. İçinde kırma ve ambalajlama fabrikasıyla binlerce hektarlık ceviz çiftlikleri neden ülkemizde de hayata geçirilmesin,

• Açıkta sebze tarımı,

• Seracılık,

• Küçük veya büyük baş hayvancılık,


Verilen seçenekler her ekoloji için değişmekle beraber daha da artırılabilir. Bu tip yatırımları arazi toplulaştırılması uygulamalarının tamamlandığı yörelerde daha da kolay uygulanabilir olacağı muhakkak. Günümüzde %27’lere çıkmış tarımsal destek programlarına dâhil edilecek bu yatırımların, diğer destek programları ile de desteklenme olasılığı beklenir. Unutulmamalıdır ki bazı AB ülkelerinde tarımsal destekler hala %40’ların üstündedir.

Türkiye uygun ekolojik ve yüksek tarımsal potansiyeline rağmen dünya tarımsal ürün ticaretinden tam manası ile yararlanıyor diyemeyiz. Oysaki sahip olduğu iklim, toprak, nüfus ve biyolojik çeşitliliği ile ülkemiz rakipsiz bir tarımsal ürün ihracatçısı konumunda olabilirdi. Tarım ihracat potansiyeli çok yüksek olan bir sektördür.

Ancak, bu potansiyelin harekete geçirilmesi için “Yeni Stratejilere” de gereksinim vardır. Ulusal düzeyde tarımsal geleceğimizin stratejisini belirlememiz aşamasında, öncelikle AB ve küresel rekabete adaptasyon bakımından konuya yaklaşmak gerekmektedir. Bu da; politikacıların, sivil toplum örgütlerinin, bürokrat ve düşünürlerimizin bilgilendirmesiyle başlamalıdır. Gelecekte çok büyük şansa sahip olabilecek alt sektörlerin belirlenip, irdelendikten sonra stratejiler çerçevesinde, plan ve programa alınmasını sağlamak üzere konu uzmanlarının, önerilerle olayı tartışmaya açması gerekmektedir.
 
Kuzey ülkelerinin gelir düzeyi artmakta, tarımdaki nüfus ise azalmaktadır. Diğer taraftan artan bilinç düzeyinde insan beslenmesinde bitkisel ürünün önemi ön plana çıkmaktadır. Bu durum Türkiye için çok önemlidir, çünkü coğrafi avantajı ve milyonlarca hektar gerçek ve potansiyel sebze ekim alanı ile hedef üretimler için coğrafi açıdan en avantajlı ülkelerden biridir.

Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz

Ekleme Tarihi
23.11.2011
Ekleyen Kişi
Nazimi Açıkgöz


Paylaş | |
 DİĞER YAZILARI