TARIM-ÇEVRE VE KENTLEŞME
(ANTALYA ÖRNEĞİ)
Antalya’nın yaklaşık son 5 yıldan beri en çok konuşulan konularından biri Stadyum konusu olmuştur, denilebilir.
Yazımızın başında hemen söylemek gerekir ki; Antalya, tam ortasına düşecek bir meteor ve onun zararlarından, yani 100.yıla yapılacak stadyumdan son anda yargının kararıyla kurtulmuştur. Ya yapılsaydı ne olacaktı? Herhalde en fazla 15-20 yıl sonra nasıl olurda bu stadyumu kentin dışına çıkarırız, konusu şüphesiz hararetle tartışacaktı…
Oysaki bugünkü teknolojiyle stadyum veya her yapı her alana, hatta denizin üzerine bile inşa edilebilir. Aslında maliyet yüksek olmasa denizin üzerinde stadyum seçeneği oldukça cazip olabilirdi. Gelecek 50 yılda Dünya gıda talebinin neredeyse bugünküne eşdeğer bir miktarda daha artacağı tahmini dikkate alındığında tarım topraklarının ve doğal kaynakların değerinin tam olarak anlaşılması söz konusu olacaktır. Hatta biraz da futurist bir öngörüyle 50 yıl sonra değilse de 2100’lerde, “tarım toprakları altın değerine” ulaşırken, yapılar denizler ve kayalıklar üzerine kaydırılacak ve karasal alanlarda ise gıda ihtiyacını gidermeye dönük tarımsal faaliyetler egemen hale gelecektir!…
Dolayısıyla gelecekte Antalya’nın stadyum gibi ihtiyaçlarını karşılamak üzere, denizin üzerinde(!) değilse de, karada bir STADYUM ve ek tesislerinin yapılması ihtiyacı açıkça ortada duruyor.
Konuyla ilgili olarak dünden bugüne Antalya’da iyi niyetli bazı önemli girişimler oldu. Bu kapsamda TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası bir STK olarak inisiyatif almak üzere örnek bir davranış gösterdi ve bir yabancı, bir alman uzman davet etti. Söz konusu uzman hatırladığımız kadarıyla, basın toplantısında konuyla ilgili herkesin söyleyebileceklerinden farklı bir şey de söylemedi. Bu girişim yabancı uzmanlar hep daha iyisini bilir görüşünden ziyade, aynı görüşte de olsak kamuoyu bir yabancının söylediklerini daha çok dikkate alır düşüncesinin bir ürünüydü, belki de?
Ancak stadyum yapımında uluslararası bazı kriterler var ki; bunları herkes biliyor ve bunların mutlaka yerine getirilmesi gerekiyor, UEFA kriterleri gibi…
Ancak esas önemli olan nedir, ne olmalıdır? Bunun üzerinde düşünmek gerekiyor galiba. Ve bunları bir yabancıdan çok; Antalya’ya ve Türkiye’ye gönül verenler daha fazlasını bilebilir veya daha iyisini düşünebilirler… Doğal olarak bu alandaki uluslararası bilgi birikiminden ve deneyiminden de yararlanmak zorunludur.
Antalya’nın 4T’si ve Kentin öncelikleri!
İddialı bir Dünya kenti olarak Turizmde marka olmuş ve Tarım, Tıp, Teknoloji geliştirme gibi diğer alanlarda da önemli potansiyeli olan Antalya’nın önceliklerinin olması doğaldır, dahası Antalya’nın mutlaka bir vizyonunun olması ve buna ulaşmayı sağlayacak önceliklerinin olma gereklidir. Örneğin bir vizyon tanımı olarak “Yeşil Kent” olma iddiası öne çıkarılabilir (Konuyu dağıtmamak bakımından bir sonraki yazımızda bu konu üzerinde durmak yararlı olacaktır.)
Bu öncelikler nelerdir veya neler olabilir?... Bugüne değin pek çok görüş pek çok kurum, kuruluş ve kimse tarafından dile getirilmiştir. Aslında Antalya’yı önemseyen geleceği üzerine düşünceleri ve kaygıları olan her “Antalyasever’”in mutlaka bu konuda bir görüşü olmalıdır.
Bu bakımdan konuyla ilgili olarak bir kez de biz görüşlerimizi dile getirelim, istedik. Bunlar aşağıdaki gibi özetlenebilir:
1- Kentin vizyonuyla ilişkili olarak gelecek 20-50 yıldaki kentin gelişme ve genişleme alanı dikkate alınmalıdır: denize paralel yapılaşma/genişleme yerine; denize dikey kuzeye doğru genişleme dikkate alınmalıdır. Bu yapılırken bazı hassasiyetlere mutlaka önem vermek gerekiyor. Bu nedenle 20-30 bin değil en az 50 binlik bir stadyum ve çevresine spor okulları ve altyapı tesisleriyle gelecekte ihtiyaç duyulacak diğer tesislerle entegre olabilecek bir kompleksin planlanması gerekir. Bu gerçekleştirilirken:
A-Doğal varlıkları koruma ve geliştirme konusunda duyarlılık: tarım topraklarının ve orman varlığının kesinlikle korunması ve geliştirilmesi üzerinde durulmalıdır.
B- Tarihi varlıklara ve eserlere duyarlı olmak dünya ve Türk tarih mirasını korumak için gereklidir. Ayrıca turizm için de zorunludur.
C-Trafik-ulaşım ağlarının varlığı ve geliştirilebilirliği üzerinde durulmalıdır.
D-Yerleşim yerlerine uzaklık ve gürültü kirliliği dikkate alınmalıdır.
E-Yatırımın ekonomisi, gelir getirici özelliği sürdürülebilirlik bakımından gereklidir.
F-Ülkenin ve ilin spor politikası, spordan beklentileri somutlaştırılmalıdır. Bu amaçla bir stratejik plan ve eylem planı hazırlamalıdır.
G-Spor ve iç-dış turizm arasında sağlıklı bir ilişki kurulması sağlanmalıdır.
2- Stadyum gibi tüm yatırımlar kentin stratejik planına uygun ve gelecekteki hedefleriyle uyumlu olmalıdır. Expo 2016 gibi somut organizasyonlar yanında, hedeflenmesi gereken Universiade, Akdeniz Oyunları, Dünya ve Avrupa şampiyonaları gibi organizasyonlar için sivil toplum kuruluşları odaklı girişimler desteklenmeli ve faaliyetler kurumsallaştırılmalıdır.
Bir öneri de biz yapalım! Antalya’yı daha iyi anlamak üzere farklı bölgelere zaman zaman yaptığımız gezilerdeki gözlemlerimize başvurduğumuzda stadyum için uygun kuruluş yerinin, Yavuz Selim ve Kütükçü mahallelerinin bulunduğu bölgeler olabileceği düşüncesi ağırlık kazanıyor. Bu bölgeye yukarıdan bakıldığında, başka bir deyişle Kepez üstünde kurulmuş imarsız fakat en büyük yerleşim yerlerinden biri olan bölgeye Barış Manço bulvarından çıkıp, Masadağı’nı arkaya alıp güney doğuya, yani Manavgat ve havaalanına doğru bakıldığında; doğal göçüklerin var olduğu ve bu alanların yüksek bir eğim derecesiyle ovayla birleştiği görülür. Aslında bu bölgede çok ta hafriyat yapılmadan bir stadyum ve diğer beklentileri karşılayacak tesisler rahatlıkla yapılabilir gibi görünüyor(1).
Sonsöz !
Antalya ve pek çok ilimiz doğal kaynaklarını ve maalesef kent içindeki veya yakın çevresindeki ağaç topluluklarını, sulak alanlarını ve ormanlarını koru(ya)mayarak doğanın sunduğu pek çok kaynağı görmezden geldiler. Ve bir bakıma günah çıkarırcasına kent içinde yeşil kuşakların yeniden oluşturulmasına yönelik çabalar içerisine girmeye başladılar, Bazıları beton egemen parklarla bunu yapmaya çalışırken, bir bölümü daha başarılı çalışmaları daha düşük maliyetlerle gerçekleştirdiler ve gerçekleştirme gayretindeler...
Her ne şekilde olursa olsun stadyum veya diğer mimari ve sanatsal yapılar yapılırken yeşili de koruyarak ve yeni yeşil alanlar da yaratarak, çağdaş ulaşım ağlarıyla kentin her noktasına ulaşılabilirliğin sağlanması gerekiyor.
Ancak bu şekilde Antalya’da sürdürülebilir bir yaşamın temel gerekliliklerinin korunması sağlanabilir ve yeşil kent olmanın niteliklerini kazanmak yönünde Antalya iddiasını devam ettirebilir…
Orhan ÖZÇATALBAŞ |