ANKARA’YI NE TEMSİL EDER?
Bu yazıya iki anı ve saptamayla başlamak uygun olur diye düşündüm.
Ø İlki 1989 yılına ait. Ankara’da yükselen yeni ve Ankara’nın sembolü olabilecek bir anıt yapıya, kuleye ve iş merkezine isim bulma yarışması düzenleniyor. Asistanlığımızın ilk yıllarındayız. Yarışma ilgimizi çekiyor ve yurtdışında iki ay sürecek olan bir kursa katılmazdan hemen önce, bir gazetede yayınlanan yarışma formunu doldurup; Ankara’da böylesi sembol bir yapının/kulenin adı olsa olsa Atakule ve İş merkezinin adı ise Atahan olur, diye düşünüp; posta ile gönderiyoruz. İki ay sonra döndüğümüzde önerdiğimiz isimlerin aynı şekilde kabul edildiğini görüyoruz. Yazı yazıp bilgi istiyoruz ve aldığımız yazıda 16 kişinin daha aynı ismi önerdiğini öğreniyoruz. Çok kişi önermiş olsa da bunu bir katkı olarak önemli buluyoruz ve Ankara’yı sembolize edebilecek bir yapının isimlendirilmesine bir şekilde katkıda bulunmuş olmaktan mutlu oluyoruz. Yıllar geçiyor ve bugün hala Ankara kendisini temsil ve sembolize edecek bir logo arıyor… Fakat tarihi derinliği olmayan yeni yapı Atakule bunların içerisinde doğal olarak yer almıyor… Demek ki; Ankara’nın siluetinde kendine yer bulan Atakule, Ankara’yı temsil etmeye yetmiyor…
Ø İkinci anı ise; mevcut değer ve kültürün hangi koşullarda doğru algılanabileceği ve ortaya konulabileceğiyle ilgili. Sonunda bulunduğumuz eylül ayının başında uluslararası yayım eğitimi konferansına katılmak üzere Finlandiya’da bulunuyorum. Helsinki’de bir markette “Türk Yoğurdu” diye adlandırılan bir yoğurt kabının ambalajının üzerindeki fotoğraf ilgimi çekiyor. Ambalajda yer alan posbıyıklı bir erkek, kendisini almak üzere gelmiş tüketiciye yarı kapalı gözlerle bakıyor. Peki ama acaba bu fotoğraf bizi temsil ediyor mu? Etsede etmese de fotoğrafta yer alan ve “bıyık yarışmasından çıkmış finalistlere” benzeyen kimse, bizi anlattığı düşünülerek konulmuş… Bunun isabetliliğini test etmek için çevremizdeki kaç kişinin bu temsili resimdeki kimseye benzediğini düşünmek gerekiyor. Çevremize baktığımızda bu resmin bizi temsil etmediği ortada…
O halde; “bir yeri neyin temsil ettiği konusundaki yargı, o yerle ilgili olarak sahip olunan bilginin doğruluğu, derinliği ve objektif kriterlerin kullanılmasına gösterilen titizlikle, bilgi ve beceriyle” ilişkili...
Ankara’nın Logosu
Bu ilgili iki örnek, yıllardan beri Ankara’da tartışmalı bir şekilde süregelen “ANKARA’NIN LOGOSUNU” belirleme ile ilgili yaşananları hatırlamamıza yol açıyor.
Baştan itibaren kaleme alınsa ilginç bir hikayenin ortaya çıkmasına yol açacak kadar malzemesi bol olan bu konu; Ankara’nın hala kendisini temsil edecek bir sembol ve logo bulamamasıyla anlam kazanıyor.
Bu durumda özellikle yukarıda belirtilenlerden hareketle şu söylenebilir. Ankara’yı neyin temsil ettiği konusunda yapılan tartışmalar yanlış algı ve yargıdan kaynaklanmaktadır. Ankara ile ilgili sahip olunan bilgi doğru ve derinlikli olsaydı, değerlendirmelerde objektif kriterler kullanılsaydı ve gerekli bilgi ve beceriyle donanmış kimseler tarafından değerlendirilseydi, böyle tartışmalı bir süreç hiç inanıyorum ki yaşanmazdı…
Çünkü Ankara bir yoğurt markası değildi. Öyle olsa Finliler gibi posbıyıklı bir şahsın fotoğrafı nasılsa Ankara’yı temsil eder, diye konulabilirdi.
Ankara bir kedi veya keçi adı, ve ürünleri markası da değildi…
Çok sayıda değeri bulunan ve her birisi farklı sunumlarla vazgeçilemez hale getirilebilecek olan Ankara’da süre gelen bu tartışmaya “Ankara’yı değerli yapan nedir? sorusunu yönelterek yapmak uygun olabilir.
Ankara’yı değerli yapan nedir?
Bu soruya karşılık bulabilmek için Ankara’nın tarihi mirasını ve bu mirasın anlamını da dikkate alarak, çevremizdeki ve dünyadaki gelişmeleri değerlendirmek gerekiyor.
Bugün Dünya gündemi önemli ölçüde küresel ekonomide resesyon ve ekonomik kriz, Afrika’da açlık, Arap ülkelerinde özgürlük ve bahar havası konularıyla ilgili. Ve Ankara yani Türkiye ise tarihi özgöreviyle (misyon) bu gelişmelerin dışında kalamıyor ve alması gereken rolü yüksek duyarlılıkla üstlenme gayretinde bulunuyor.
Pekala burada köklü tarihi geçmişi yanında Türkiye’yi önemli aktör haline getiren en önemli gücü nedir?
Ya da bu süreçte Ankara’yı güçlü kılan nedir?
Bu sorunun karşılığı Ankara’yı temsil edebilecek logo için, temel veri olabilir, hatta olmalıdır!
O halde;Türkiye’yi güçlü kılan temel kaynağın 20.yüzyılın ilk çeyreğinde pek çok esir ulusa esin kaynağı olan “Bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşımız” ve inişli çıkışlı da olsa bunu izleyen ve yüz yıla yaklaşan “Cumhuriyet ve parlamenter demokrasi” birikimimiz olduğu söylenebilir.
Bu kapsamda; bugün Ankara’yı temsil eden en önemli değer doğal olarak Milletin egemenliğini ve ülke bütünlüğünü temsil eden “TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ” dir.
Yoksa yıllardan beri tartışıldığı gibi;
Ø Ne Ankara kedisi
Ø Ne Ankara keçisi
Ø Ne Ankara kalesi
Ø Ne Ankara kulesi
Ø Ne İstanbul’a ait olan Sultanahmet camisi
Ø He de Çorum’ ait olan Hitit güneşi’dir.
Düşünüldüğünde Türkiye her zorluk ve sıkıntıdan bu sihirli güç ile; yani cumhuriyet ve parlamenter demokrasi anlayışı ile çıkmıştır. Hatta demokrasiye ara verenler dahi bu gücü arkalarına almak için; demokrasiye geçileceğini ve dönüleceğini açıklayarak kendilerini meşrulaştırmak istemişlerdir.