Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 19 Nisan 2024 Cuma
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Yazarlarimiz » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

YÜKSEK FAİZ-DÜŞÜK KUR YERİNE YÜKSEK KUR-DÜŞÜK FAİZ POLİTİKASI

 

Merkez Bankalarının öncelikli görevi fiyat istikrarını sağlamak ve korumaktır. Çünkü ekonomilerde temel unsur fiyatların istikrarlı bir seyir izlemesidir.

Bu sayede yatırım, üretim ve pazarlama maliyetlerinin önceden tahmin edilebilmesi mümkün hale gelir. Para piyasalarındaki spekülatif kazançlar azalır, gelir dağılımındaki denge daha kolay sağlanır.

 

Merkez Bankaları son birkaç yıl öncesine kadar fiyat istikrarı ilkesine sadık kalmışlar ancak 1999 krizinden sonra , bu önceliği terkederek, uygulamaya koydukları çeşitli para politikaları araçlarıyla, ekonominin tümünü yönlendirme gayretine girişmişlerdir.

 

Geçen yıla kadar bizim Merkez Bankası’nın  önceliği de fiyat istikrarıydı.

 

Yüksek faiz-düşük kur politikası uygulandı. Bu sayede kısa vadeli sermaye ya da daha fazla bilinen adıyla sıcak para girişleri hızlandı. Döviz bollaştı. TL’nin değeri yükseldi. İthalat daha ucuz ve ihracat daha pahalı hale geldi. İthalat hızla artmaya başladı. İç talep artışının önemli bir bölümü ithalat yolu ile karşılandı ve dolayısıyla fiyat artışları makul düzeyde kaldı. Enflasyon bu şekilde kontrol altına alınmış ve fiyat istikrarı da sağlanmış oldu. Faiz  seviyeleri de makul düzeylerde kalabildi. En büyük şikayet, TL’nin çok değerli olmasından dolayı rekabet gücünü yitiren ihracat sektöründen geliyordu. Merkez Bankası, dalgalı kur rejimi kapsamında bir müdahalede bulunamayacağı gerekçesiyle,bazı istisnalar dışında,piyasaya müdahale etmedi. Çünkü amaç, fiyat istikrarının sağlanmasıydı ve uygulanan politika bu amaca hizmet ediyordu.

 

Ancak, fiyat istikrarının sağlanması bir başka alanda önemli bir sorunu gündeme getirdi.

Dış ticaret açığı giderek büyüdü. Çünkü ucuz kalan ithalattaki artış hızı, ihracattan daha yüksekti. Sanayici daha uygun koşullarla sunulan ithal mallarına yöneldi. Dünyada likidite sorunu da yoktu. Para boldu, dış kaynaklardan borçlanmak kolaydı..

 

Dış  ticaret açığının yükselmesi, doğal olarak cari açığın da hızla yükselmesine yol açtı ve ülkemizin bugün için en önemli ekonomik sorunu haline geldi.

 

Görebildiğimiz kadarı ile Merkez Bankası, cari açık sorununun çözümü için, bir yıl öncesine kadar uguladığı yüksek faiz-düşük kur politikasını, ters yüz ederek yüksek kur-düşük faiz politikasına yönelmektedir. Yüksek kur politikası ile TL değer kaybedecek, ithalat daha pahalı, hale gelecek,dış ticaret açığı ve dolayısıyla,cari açık azalacaktır.

 

Cari açık gerçekten,ekonomiyi tedirgin edici bir düzeye gelmiştir. Yıl sonunda dış .ticaret açığının 105-110 milyar dolara ve cari açığın 80 milyar dolara yükselebileceği konuşulmaktadır. Dış ticaret açığının kısa dönemde, ihracatın arttırılması yolu ile azaltılması çok zordur. Dış piyasalar buna uygun değildir. Avrupa ülkelerinin satın alım güçleri zayıflamıştır, Orta Doğu’da yaşananlar ihracatımızı engeller bir durum almıştır.

O zaman çare ithalatı, TL değerini düşük tutarak yani ithalatı pahalı hale getirerek, azaltmaktır.Yapılmaya çalışılan da budur.

 

Uygulama, teorik olarak doğrudur. Ancak bazı konulara dikkat edilmesi gerektiği aksi takdirde başlanılan noktaya geri dönüleceği de açıktır.

 Dövizin pahalı hale gelmesi, ihracatçıyı da etkileyecektir. Çünkü ihraç malının bünyesi içinde % 75-80 oranında ithal payı vardır.

Özel kesimin kısa vadeli dış borçlarında çok hızlı bir yükseliş vardır.Yıllık artış % 45 civarındadır. Kur farkları bu kesimi zorlayacaktır.

 

Başta enerji olmak üzere birçok emtia ithal edilmek zorundadır. Kurlardak artış, iç piyasaya yansıyacak ve enflasyonist bir baskı yaratacaktır.

 

Bütün bunların üstüne, makul bir büyüme hızı yerine, yüksek bir büyüme hızının tercihi ve bunun deklare edilmesi, ithalatı belki kur baskısı ile bir miktar azaltacak ancak cari açığın kapatılamsına önemli bir katkı sağlamayacaktır.

 

Çözüm için iki unsur çok önemlidir.

 

Bunlardan birincisi, kur artışlarının makul bir düzeyde tutulmasıdır.

 

İkincisi ise, dış ticaret açığının  kapatlması için ,ithal edilmekte olan ürünlerin hiç olmazsa bir bölümünün ülke içinde üretilmesinin teşvikidir.

 
 
 
 
 
 
 
Şevket Özügergin 

Ekleme Tarihi
08.10.2011
Ekleyen Kişi
Şevket Özügergin


Paylaş | |
 DİĞER YAZILARI